Dün Dedemana otel yaptığı için kafir diyenler bugün de MNGyi IŞIDin giyotinine yolluyor.
O kafa, bu kafa işte...
Bu yazıyı okumak isteyen dostlardan ricam şu: Farkındayım, uzun bir yazı oldu. Şayet sabır gösterip okursanız, bu fakirin asıl meramını anlamış olacaksınız.
Doksanlı yılların başıydı,dönemin hükümeti tarafından Palandöken'i kış turizmine açma çabaları başlamış,bu uğurda birbirinden çarpıcı teşvik yasaları çıkarılmıştı.
Ne türden yasalardı, diye soranlara cevap olsun kabilinden bir örnek verelim:
Palandöken'de otel yapacak bir kişi ya da şirkete, bu yatırımına mukabil sahilde meccanen arsa verilecek.
Hayli cazip bir teklifti!
Böyle olmasaydı, aniden onlarca turizm şirketi "Palandöken'de bana arsa tahsis edin yatırım yapacağım" diye, hızlı bir şekilde müracaatta bulunur muydu hiç...
İşte tam o günlerde Türkiye'de kumarhaneler yasaklanıyordu. O güne kadar (sözde) yalnızca yabancıların girebildikleri Türkiye'deki kumarhaneler külliyen ortadan kaldırılıyordu.
Nereden çıktığı bilinmeyen bir dedikodu etrafı kasıp kavurdu!
Buna göre, güya kumarhaneler tamamen kapatılacak ancak yalnızca kışın Erzurum'da, yazın da Antalya'da sırf yabancılara dönük olması şartıyla mahdut sayıda işletmeye izin verilecek!
Bu dedikodu bile Palandöken için "talep patlaması"na yetmişti!
Hiç unutmuyorum, içlerinde bi hayli büyük turizm şirketlerinin de yer aldığı tam 13 firma, adeta "... Ben oldum olası Palandöken'i çok severim, bana imkan tanırsanız oraya beş yıldızlı otel yapmak istiyorum" diye yalvarıyordu!
Nitekim 7 firmaya da otel yapımı için arsa tahsisi yapıldı. Fakat ne zaman ki o, "Erzurum ve Antalya kumar merkezi olacak" biçimindeki rivayetin büyük bir yalandan ibaret olduğu anlaşılınca, birden bire kendilerine arsa tahsisi yapılan o anlı şanlı firmalar hemen tornistan etti!
İçlerinde bir tek samimi olan Dedeman kaldı.
Palandöken'de tesis tanımına uygun (otel denilemezdi, en fazla devlet eliyle yapılmış bürokratlar için hazırlanmış bir dinlenme yeri) yeri vardı.
Yıl 1992'ydi. Erzurum Valisi Mehmet Ağar'dı.
Mehmet Ağar, herhangi bir bürokrat olmadığı gibi elbetteki hakiki manada da bir valiydi.
Mehmet Ağar biliyor ve inanıyordu ki, Dedeman gibi otelcilikte marka olmuş bir şirket Erzurum'a gelirse, bunun devamı da olur.
İşte sırf bu yaklaşım neticesinde, Palandöken'deki Özel İdare'ye ait o uyduruk tesis, otel olması şartıyla Dedeman'a tahsis edildi.
Farkındayım, her zamanki gibi sözü yine çok uzattım. Lakin bu çok özet geçmişi, bugüne dair bir kaç kelam etmek için hatırlatma ihtiyacı duydum.
Şöyle ki:
MNG Alışveriş Merkezi, Binbir Hatimler'i vesile tutarak, Erzurum'a gelip sohbet etmesi için Prof.Dr. Nihat Hatipoğlu'nu davet etmiş.
Sosyal medyada kıyamet koptu!
Vay efendim, nasıl olur da MNG Binbir Hatimleri istismar edermiş,nasıl olur da MNG Binbir Hatimler üzerinden ticaret yapmaya kalkarmış!
Buna benzer onlarca saçma sapan çıkış...
Şimdi tekrar yazının başına dönelim.
İşte 90'lı yılların başında Dedeman Erzurum'a gelirken, bir grup ortaya çıkıp şiddetli muhalefet etmişti. Onlar, kayağa da kış turizmine de karşıydılar. Daha doğrusu bu şehir adına atılan her adımın iflah olmaz muhalifleriydi. Onlara göre Erzurum, tarikat ve cemaatlerin merkez üssü olmalıydı ve onlara göre kadınlar çarşaf giymeli, erkekler de cübbeli ve sarıklı dolaşmalıydı.
Bu yüzden Palandöken'de uç verebilecek bir kış turizmi bunların kabusuydu.
Ortaya çıkıp, hükmü patlattılar:
Kış turizmi demek, Erzurumlunun kızının (çok affedersiniz) orospu,oğlunun da garson ve şoför olması demekti!
92'deki o kafa aradan geçen bunca yıla rağmen hiç değişmedi, onlar hala Erzurum'un tıpkı İran'ın Kum kenti gibi tarikat ve cemaat merkezi olmasını istiyor.
Bu yüzden de Erzurum'a kurulan her yeni şeye düşmanlar...
MNG'den önce de Yenişehir'deki alış-veriş merkezine saldırıyorlardı.
Diyorlar ki "MNG, Binbir hatimleri istismar ediyor!"
Bire ahmak, bire aklını ve iradesini ipotek vermiş zavallı...
Kur'an'ı senden başkası asırlardan beri istismar etmedi. Asıl sen,Kur'an'a bühtan ettin, senden çok hiç kimse bu dine bu çaplı bir zarar vermedi.
Aynı MNG bugüne kadar bir çok ünlü ya da ünsüz ismi Erzurum'a davet edip onların Erzurum halkıyla sohbet etmesini sağladı.
Nihat Hatipoğlu, o isimlerden yalnızca biri...
Üstelik Hatipoğlu, gelenekçi biri; yani tam da senin inandığın tonda bir isim... Yalnızca menkıbe anlatıyor, uydurulmuş bir din tasviri yapıyor, tarihsel ve hakiki olmayan bir İslam sunuyor.
Evliyanın biri şöyle uçtu, öbürü böyle kondu, filanca zat şöyle takla attı, yani içinde Allah'ın bize emrettiği dinden ayrı her şey var.
Bendeniz eğer MNG'yi bu faaliyetinden ötürü eleştirecek olsaydım,işte bu yüzden itiraz ederdim. Derdim ki, "Yahu birader, madem güzel bir icraat yapmak istiyorsun, şu halde niye İslam'ı uydurma hikayeler üzerinden anlatan bir masalcıyı tercih ettin; O'nun yerine bize yalnızca Kur'an'ı ve Hz. Peygamber'i anlatacak birini getirmiyorsun?"
Sizi temin ederim ki, MNG'ye söven o güruh, ne Kur'an'dan haberdar ne de Binbir Hatim'den...
Kaldı ki, Binbir Hatim, bu dinin bir rüknü filan da değil hani...
Binbir defa Hatim okuyup da, bir defa bile olsa "...bu Kur'an bize ne diyor?" diye, bakmayan yığınların adına birilerini "kafir" ilan etmek, akılla izah edilemez...
İşte buradan o din yobazlarına açıkça soruyorum:
MNG, Nihat Hatipoğlu gibi gelenekçi bir akademisyeni getirmek yerine, tam da sizin tasvip edeceğiniz bir "ham yobaz"ı getirseydi,kimbilir nasıl alkışlayacaktınız değil mi?
Lafı eğip bükmeye gerek yok. Söyleyeceğimizi bodozlama söylüyorum işte:
Sizin derdiniz, ne Kur'an...
Sizin derdiniz, ne Hz.Peygamber...
Sizin derdiniz, ne de Allah katından indirilmiş din...
Ey yobazlıkta, yobazların bile şapka çıkardığı çapta ileri giden yobazlar, sizin derdiniz, bu şehrin sizin karanlığınızdan kurtulmak istemesidir.
Siz dün kış turizmi için "fuhuş! diyordunuz, bugün de yapılan her yeni şey için "kafirlik" diyorsunuz.
Oysa asıl "kafirler" sizsiniz...
Öyle ya, lügat manası itibariyle gerçeğin üstünü sizden daha çok kim örtüyor ki?
Pir Ali Baba, Kur'an'ı ne kadar biliyordu bilmiyoruz, ama Allah ondan razı olsun, adamcağız asırlar önce güzel bir gelenek başlatmış, Kur'anı okuyun, Kur'anı okutun...
Şimdiki yobazlar ise, Kur'an'ı kendi şeylerinin "günlüğü" zannettiğinden kendilerinden başkasının okuyup anlamasına şiddetle karşı çıktıkları gibi içinde Kur'an geçen her türlü etkinliğe de itiraz ediyorlar!
Onların hakiki anlamda korktukları şudur:
Bütün şöhretini, anlattığı hurafelerden elde eden Nihat Hatipoğlu,Erzurum'a geldiğinde ya bizim şeyhimizi kutsayacak bir hikaye anlatmazsa halimiz nice olur?"
Bu fakir de diyor ki, şayet Nihat Hatipoğlu o gün bu şehirde,geliş sebebine uygun olarak Kur'an'ı anlatmayacaksa ne anlatırsa anlatsın sonuçta kendisine söven o yobazların ekmeğine yağ sürecektir.
Çünkü onlar da Kur'ansız bir dine inanıyorlar ve onlar da Peygamber yerine şeyhlerini Resul biliyorlar.
Böyle olsmasaydı hiç, nasıl olurdu da koskocaman bir ilim adamı,bir profesör Fetullah Gülen denilen şu şizofreni "kainat imamı" olarak kabul ederdi?
Gelinen nokta şudur:
Dün Erzurumlunun kızını orospu, oğlunu da şoför ve garson kılan anlayış, bugün de Erzurumluyu hakiki dinden ayrı, ama adına din dediği bir şeye inandırmak istiyor.
Size söyleyeyim, bunlar öyle kolay lokma filan değiller hani...
Çünkü, her kademede ağabeyleri, dostları ve siyaseten hamileri var...
Yoksa bu kadar pervasızca çıkıp saldırabilirler mi? Baksanıza ömrü boyunca Kur'dan başka bir şey demeyen Prof.Dr. Mustafa Öztürk bile, bunlar tarafından "katli vaciptir" denilerek, giyotine yollandı!
İster bana sövüp sayın isterseniz gülüp geçin, hiç umurumda değil. Ben söyleyeceğimi söyleyeceğim:
Görün bakın; günü ve zamanı geldiğinde bunlar, FETÖ'den bile daha tehlikeli bir hal alacaklardır. Çünkü bunlara göre, kendi tarikatlarına mensup olmayan herkes kafirdir ve dolayısıyla katli vaciptir.