Uluslararası ceza hukukunun ve genel itibariyle uluslararası hukukunun içeriğini oluşturan, neredeyse doktrinde savaş suçlarının, insanlığa karşı suçların örnekler üzerinden anlatılmasına olanak tanıyan kıta: Afrika… Etnik ve mezhepsel çatışmalar sebebiyle milyonlarca insanın hayatını kaybettiği, milyonlarcasının göç etmek zorunda kaldığı ve kalanların da açlıkla, hastalıklarla mücadele ettiği bölgelerden bahsediyorum. Örneğin, bir suç işlenip bittikten sonra olaya el atan ve bireysel ceza sorumluluğu üzerinden soykırım, savaş suçu, insanlığa karşı suçlar gibi en ağır suçların faillerini cezalandıran uluslararası ceza mahkemelerinden Ruanda Uluslararası Ceza Mahkemesi, Jean-Paul Akayesu’yu 1993-1994 seneleri arasında Taba’da gerçekleşen olaylardan ötürü soykırım suçlusu ilan etmişti. Benzer şekilde Orta Afrika Cumhuriyeti’nde 2013-2014 yılları arasında bu kez Müslüman ve Hıristiyan silahlı güçleri arasında yaşanan olaylar savaş suçu olarak kayıtlara geçmişti.
Son zamanlarda ise kasımdan beri Etiyopya’ya yükselen yeni bir gerginlik yine binlerce insanın hayatını tehlikeye atıyor. Eritre sınırındaki Tigray bölgesinde, Tigray bölgesini temsil eden silahlı politik partinin gerillaları, Etiyopya’nın merkezi yönetimine bağlı askeri üsse saldırarak 2018’den beri süren gerginliği somut bir çatışmaya dönüştürdü. Tigray gerilla güçlerine göre bu saldırı, kendilerine karşı gerçekleşecek saldırıyı önlemeye yönelik bir meşru müdafaaydı. Etiyopya ordusu, bölgede başlattığı askeri operasyonu ise yeniden düzenin sağlanması ile meşrulaştırmıştı. İlginç bir diğer detay ise Tigray’ın bağımsızlığını savunan ve ülkeyi 1991’den 2018’e kadar yöneten TPLF döneminde Etiyopya’nın savaş içinde olduğu ve 100 bin insanın ölümü, 2 milyon insanın yer değiştirmek zorunda kalması ile sonuçlanan Etiyopya-Eritre savaşının karşı tarafı yani Eritre’nin TPLF ile savaşmak üzere Tigray bölgesine asker göndermesi. Öyle ki sivillerin öldürüldüğüne dair görüntülerdeki askerlerin üzerinde Eritre üniforması var, konuştukları dilin de yine Eritre’de konuşulan dil olduğu tespit edilmiş. Joe Biden da başkanlığının henüz ilk haftalarında Eritre güçlerini bölgeden çekilmeye çağırmış.
2018’de yönetimi devraldığından beri Eritre, Sudan, Kenya, Somali ile barışçıl ilişkiler kuran, etnik gruplara göre federal biçimde bölünmektense merkezi yönetimi savunan ve bu çalışmalarıyla 2019’da Nobel Barış Ödülü alan Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, Nobel Barış ödülü sahibi biri olarak bölgede tekrar çatışmaları canlandırması ile Batı’nın hayal kırıklığını üzerine çekmiş durumda. Üstelik bölgede internet bağlantısının, telefon hatlarının da kesilmiş olması doğru bilgiye erişilmesini engellediği gibi Başbakan Ahmed’in de şeffaflığını ve güvenilirliğini düşürüyor.
Çeşitli gazeteciler daha şimdiden bölgede 1900 insanın öldürüldüğünü, tecavüzün yine bir silah olarak kullanıldığını, 60 bin insanın da Sudan’a sığındığını kaydetti. Bunun yanında sadece Tigray bölgesinde yaşayan 6 milyon insandan 4.5 milyonunun kıtlık sınırında olduğu belirtiliyor. Bugün bu yazıyı yazma amacım da bir kere daha tarihe not düşmek, binlerce insanın yaşadığı kâbusu göstermek için birkaç insan hakları örgütünden ve gazeteciden başkasının harekete geçmediğini göstermek. Uluslararası hukuk kitaplarına, bir dava örneği daha kazandırılmasın diye karınca olarak ateşe su taşımak.