Haber Girişi : 12 Mart 2015 23:57

ERZURUM (I)

ERZURUM (I)
12 Mart tarihi Erzurum'un düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü olduğundan bu haftaki yazımızın başlığını "Erzurum" olarak seçtim. 
Erzurum'un bilinen ilk adı, Doğu Roma (Bizans) İmparatoru II. Theodosios'a (408-450) izafe edilen Theodosiopolis'tir. Ermeniler ise burayı "Karin" veya "Karnoi ? Kalak" adıyla anmışlardır. Bu ad Bizanslılar tarafından Yunancalaştırılarak "Karintis" şeklini almıştır. Belâzürî, bölgeye hâkim olan kişinin ölümü üzerine yerine geçen "Kali" adlı karısı tarafından kurulduğu için "Kalikale" (Kali'nin ihsanı) adı verilen şehre Araplar'ın "Kâlîkal'â" dediklerini söyler. Buraya mensup olanlara da "Kâlî" demişlerdir. 
Türkler, eski çağlardan beri meskûn olan ovadaki Erzen'i fethettikten sonra (1048-1049) buradaki halkın bir kısmının sığındığı Theodosiopolis için "Erzen" adını kullanmışlardır. Ancak Siirt taraflarındaki diğer Erzen'den ayırmak ve bunun Anadolu'ya ait olduğunu belirtmek için sonuna Rum kelimesini eklemişlerdir. Nitekim burada basılan Selçuklu paralarında şehrin adı "Erzenü'r-Rûm", "Erzen-i Rûm" ve "Erz-i Rûm" şeklinde yazılmıştır. Daha sonra bu ad "Arz-ı Rûm" olmuş, nihayet bugünkü "Erzurum" şeklini almıştır. Eski Erzen ise fetih sırasında tahrip edildiği için "Karaerzen", "Karaarz" adlarıyla anılmış olup günümüzde buraya "Karaz" denmektedir.
Anadolu'ya yönelik İran saldırılarına karşı muhtemelen 415-422 yıllarında kurulmuş olan Erzurum'un ilk devreleri hakkında bilgi yoktur. 502-503'te İranlıların eline geçtiği, 504'te Bizanslılar tarafından tekrar geri alındığı bilinen şehir, Hz. Osman zamanında Habîb b. Mesleme kumandasındaki kuvvetlerce 653'te zapt edildi. Fetihten sonra Erzurum'u bir üs olarak kullanan Müslümanlar buradan kuzey ve doğu istikametinde akınlar düzenlediler.
93 Harbi'nin çıkmasından sonra Ruslar Anadolu'nun kilidi sayılan Erzurum'u ele geçirmek için harekete geçtiler. 25.000 kişiye inen ordusu ile Erzurum Kalesi'ne çekilmek zorunda kalan Gazi Ahmed Muhtar Paşa, Ruslar'ın 5 Kasım 1877'de yaptıkları teslim teklifini kabul etmeyerek mücadeleye hazırlandı. Başta Nene Hatun olmak üzere, Erzurum halkının büyük desteğiyle 8-9 Kasım gecesi Aziziye ve Mecidiye tabyalarında Ruslar'a karşı büyük bir zafer kazanıldı. 
Savaşla alınamayan şehir 31 Ocak 1878'deki Edirne Mütarekesi ile Ruslar'a teslim edildiyse de 13 Temmuz 1878'de imzalanan Berlin Antlaşması ile boşaltıldı. Antlaşma gereğince Ruslar elviye-i selâseyi (Kars, Ardahan ve Batum) aldıkları için Rus sınırı Erzurum'un 100 km. yakınına getirilmiş oldu. Antlaşmaya doğu vilâyetlerinde Ermeniler lehine ıslahat yapılmasına dair hüküm konulması da Erzurum için felâketli günlerin başlangıcı oldu.
Ermeniler, Osmanlı Devleti'ni parçalamak isteyen büyük devletlerin siyasetlerine alet olarak Erzurum'u da içine alan muhtar bir Ermeni devleti kurma hayaline kapıldılar. 1880'lerden itibaren dış destekli tedhiş faaliyetlerine başladılar. 20 Haziran 1890'da Ermeni Sanasaryan Mektebi'nde silâh araması yapan zabıtaya karşı ateş açılması şehirde büyük bir kargaşaya yol açtı. Bu durum daha sonraki dönemlerde tırmanarak sürdü.
Ayrıca Erzurum, Ermeni komitacılarının olduğu kadar II. Abdülhamid muhaliflerinin de toplandığı bir yer haline geldi. Bunların hükümet aleyhine faaliyette bulunmaları üzerine Erzurum'da yeni karışıklıklar çıktı. Büyük bir ayaklanma için hem İttihat ve Terakkî Cemiyeti hem de Adem-i Merkeziyet Cemiyeti faaliyet içine girdiler. Ermeniler'in de desteğiyle hükümete karşı kuvvetli bir muhalif cephe oluştu. Hükümetin 4 Ağustos 1903'te çıkardığı hayvanat ve şahsî vergi kanununun halk arasında meydana getirdiği hoşnutsuzluk bu cemiyetlerin de rolü ile isyana dönüştü (15 Mart 1906). 
Bir yıl sonra 20 Mart 1907'de bazı malî düzenlemeler yapılarak isyan bastırılmaya çalışıldıysa da olayların ardı arkası kesilmedi. Sonunda Abdülvehhâb Paşa'nın valiliğe getirilmesinden (10 Ekim 1907) az sonra isyan hareketi askerî birliklerce bastırıldı, âsiler 25 Kasım 1907'de mahkemeye sevk edilerek çeşitli cezalara çarptırıldılar. 
Abdülhamid yönetimine karşı ilk baş kaldırış ve II. Meşrutiyet'i ilân teşebbüslerinin başlangıcı sayılan bu hareket, Erzurum'u sarstığı gibi Jön Türkler'in takip ettiği yanlış politikalar yüzünden burası Ermeni tedhiş örgütlerinin merkezi haline geldi. Taşnaksutyun adlı Ermeni tedhiş örgütü merkezini Erzurum'a nakletti ve I. Dünya Savaşı'ndan önce genel kongresini de burada yaptı. Kongrede alınan gizli karara göre Ermeniler, harp başladıktan sonra Ruslar'a yardım ettiler. 
Osmanlı hükümeti çıkardığı tehcir kanunu gereği, harp sırasında Ruslar'la iş birliği yapan Ermeniler'i Temmuz 1915'ten itibaren Erzurum dışına göç ettirmeye başladı. Ancak Ruslar savaşın başından itibaren başlıca hedef seçtikleri Erzurum'a Ermeniler'in de yardımıyla 16 Şubat 1916'da girdiler. Üçüncü defa Rus işgaline uğrayan Erzurum'un müslüman halkı ordu ile birlikte çekilerek Anadolu içlerine göç etti. Onlardan boşalan yerlere Rusya'dan getirtilen Ermeniler yerleştirildi.
Rusya'da 1917'de çıkan ihtilâl Erzurum için kurtuluşun başlangıcı oldu. Ruslar bir plan dâhilinde Doğu Anadolu'dan çekildikleri halde Ermeniler çeteler oluşturarak Erzurum ve çevresinde silâhlı faaliyetlerini sürdürdüler. Bilhassa Rus ordusu kumandanlarından Ermeni komitacı Antranik'in yönettiği çete Erzurum'da büyük katliama girişti. Müslümanlar toplu halde imha edildikleri gibi şehir de yakılıp yıkıldı, âdeta ıssız bir köy haline geldi. 
Nihayet Kâzım Karabekir Paşa kumandasındaki Türk birlikleri harekete geçerek 12 Mart 1918'de Erzurum'u Ermeniler'den kurtardılar. Şehirde yeniden düzen kurulunca başka yerlere göç etmiş olan Erzurumlular yavaş yavaş geri döndüler.
Ortaçağ boyunca önemli ve kalabalık bir merkez özelliği taşıyan Erzurum bu durumunu uzun süre devam ettirmiştir. Çeşitli milletlerin idareleri altında gelişen ve büyüyen şehir müstahkem bir kale olarak Ortaçağ İslâm müelliflerinin ilgisini çekmiştir. XII ve XIII. yüzyıllarda Anadolu'nun en önemli ve mâmur şehirlerinden biri haline gelen Erzurum, XIV. yüzyılda Akkoyunlu - Karakoyunlu mücadelesi sırasında tahrip edildi. 
Şehir, esaslı bir şekilde imar hareketini Kanûnî Sultan Süleyman'ın İran seferleri sırasında gördü. Nitekim Erzurum'un Osmanlı idaresine geçmesinden az sonra yapılan tahririne göre burası on iki mahalleden ibaret olup harap ve boş durumdaydı. Defterde mahalleleri Tebriz Kapısı, Erzincan Kapısı, Gez Kapısı, Melik Saltuk, Ahî Pîr Mehmed, Haydarîhâne, Edhem Şeyh, Babakulu, Kılıçoğlu, Hasan Basri, Ziyadoğlu ve Hasan Şeyh adlarıyla kaydedilmiştir. 
Yerleşmenin henüz yeni başladığı devreye ait 1540 tarihli Tahrir Defteri iskânın alt yapısının hazırlanmış olduğunu ortaya koymaktadır. Nitekim bu tahrire göre Erzurum'da yirmi yedi mahalle bulunuyordu. Bunlardan kale içindekiler Kân Kapısı, Mirza Mehmed Mescidi, Kırkçeşme, Sergerdan Tepesi, Erzincan Kapısı, Ahî Ayvad, Tabbağan, Yâkutiye, Karakilise, Tebriz Kapısı, Haydarîhâne, Câmi-i Kebîr, Mekeçoğlu, Hasan Şeyh Zâviyesi; kale dışındakiler de Melik Saltuk Zâviyesi, Edhem Şeyh, Şeyh Sûle (Bula), Alacakilise, Mansûre, Sülûk, Babakulu Zâviyesi, Kalemoğlu Zâviyesi, Hasan Basri Zâviyesi, Kılıç Derviş Zâviyesi, Abbas Derviş Zâviyesi, Mehdî Zâviyesi, Akşeyh Zâviyesi mahalleleriydi. 
1640'larda Erzurum'u ziyaret eden ve şehirde yetmiş müslüman ve yedi Ermeni mahallesinin bulunduğunu kaydeden Evliya Çelebi batıda Erzincan, doğuda Tebriz veya Acem, kuzeyde Gürcü ve güneyde Harput kapılarının yer aldığını yazar. 
Erzurum'a Türk - İslâm karakterini kazandıran ve şehri âbidelerle donatan Saltuklular'dan kalma Tepsi Minare denilen ve geç devirde Saat Kulesi yapılan gözetleme kulesinin yine İçkale'de bulunan Kale Mescidi ile birlikte XII. yüzyılda inşa edildiği tahmin edilmektedir. Ayrıca bugünkü Ulucami ve Üç Kümbetler de Saltuklular'dan kalmadır. 
Selçuklular ve İlhanlılar'dan pek az eser günümüze kadar gelebilmiştir. Bunların içinde en önemlisi Çifte Minareli Medrese'dir. Hatuniye Medresesi de denilen bu yapı Anadolu'daki benzerlerinin en büyüğü sayılır. İlhanlılardan, 1310'da Hoca Cemâleddin Yakut tarafından inşa edilen Yâkutiye Medresesi kalmıştır. Ahmediye (Dârülhadis) ve Sultaniye medreseleriyle Gümüşlü Kümbet de bu dönemden kalma eserlerdir. 
Osmanlı devri yapıları arasında Mimar Sinan'ın eseri Lala Mustafa Paşa ile İbrâhim Paşa camileri başta gelmektedir. Evliya Çelebi'nin ziyareti sırasında şehirde yetmiş yedi cami ve mescid bulunuyordu. Kāmûsü'l-a'lâm'a göre XIX. yüzyıl sonlarında burada sekizi büyük olmak üzere otuz cami yer alıyordu. (Kaynak: TDV İslam Ansiklopedisi)

Yazımızı Alvarlı Muhammed Lütfi Efe'nin 
"Erzurum Destanı" ile bitirelim:

Erzurum kilidi mülk-i İslâm'ın,
Mevlâ'ya emânet olsun Erzurum. 
Erzurum derbend-i ehl-i imânın,
Mevlâ'ya emânet olsun Erzurum.

Gayret şecâatli erler var idi, 
Nisâsı ricali hayâdâr idi,
Edebli erkânlı bir diyâr idi,
Mevlâ'ya emânet olsun Erzurum.

Göl yerinde elbet sular bulunur, 
Yine vardır deyu ümîd olunur,
Yine bugün bin bahâya alınur,
Mevlâ'ya emânet olsun Erzurum.

Hamdü'lillah metîn İslâmları var, 
Fakîre zaîfe ihsânları var, 
Gülbe-i gönülde îmânları var,
Mevlâ'ya emânet olsun Erzurum.

Hayrât hasenâtlı erleri vardır,
Hayr ü bereketli güzel diyardır,
Seyret sen âlemi bu âşikârdır,
Mevlâ'ya emânet olsun Erzurum.

Müşkil halleyleyen ulemâsı var,
Safâ bahşeyleyen fuzalâsı var,
Şöhret-şiâr yine küberâsı var,
Mevlâ'ya emânet olsun Erzurum.

Seherlerde müezzinler nidâsı,
Halkalarda muvahhidler sedâsı,
Ne güzeldir zikru'llahın edâsı, 
Mevlâ'ya emânet olsun Erzurum.

Vaizleri kürsîleri bezetmiş,
Cândan geçmiş emrullâhı gözetmiş,
Allah  için sohbetini uzatmış, 
Mevlâ'ya emânet olsun Erzurum.

Ramazân'da bir âlî-şân ederler,
O şehr-i sıyâmı zî-şân ederler, 
Fukarâ gönlünü gülşen ederler,
Mevlâ'ya emânet olsun Erzurum.

Civanlar pîrlere hürmet ederler,
Duâsın olmaya gayret ederler,
Ramazâna güzel hürmet ederler,
Mevlâ'ya emânet olsun Erzurum.

Rabb'im beldemize merhamet ede,
Ahâlîsi râh-ı Mevlâ'ya gide,
Enbiyâ evliyâ bir himmet ede, 
Mevlâya emânet olsun Erzurum. 

Doğa kalbimize nur-i hidâyet, 
Sâbık ola sâbit ola sa'âdet,
Ol zaman bulunur bâkî selamet,
Mevlâ'ya emânet olsun Erzurum.

Binlerce bin medfûn evliyâsı var,
Zâhir bâtın nîce asfiyâsı var,
Feyz ü berekât-ı Kibriyâ'sı var,
Mevlâ'ya emânet olsun Erzurum.

Dilerem keremi Kerîm'den elbet,
Rabbim ede Erzurum'a merhamet,
Halkeyleye Rabbim bir âlî himmet,
Mevlâ'ya emânet olsun Erzurum.

İnsaf merhametle kalbimiz dola,
Gitdiğimiz tarîk şeriat ola,
Kalbimiz envâr-ı ma'rîfet bula, 
Mevlâ'ya emânet olsun Erzurum.

Bir kul günâhına tevbe ederse,
Sâdıkâne o dergâha giderse, 
Afvolur günâhı her ne kadarsa,
Mevlâ'ya emânet olsun Erzurum.

Dilerem dâimâ kân-ı keremden,
Kaldırmaya nûr-i irfân didemden,
Bizi halâs ede derd-i veremden, 
Mevlâ'ya emânet olsun Erzurum.
Hafızları binbir hatim okurlar, 
Nur-ı Kur'an enharına akarlar,
Nüzûl-i merhamet-gâhe bakarlar,
Mevlâ'ya emânet olsun Erzurum.

Binbir hatim nuru arşı doldurmuş, 
Bela musibeti yerden kaldırmış,
Düşmânları kahreylemiş öldürmüş, 
Mevlâ'ya emânet olsun Erzurum.

Kerem-i Kerîm'den oldu inâyet,
Binbir hatim beldemizde kırâat,
Gönlümüze doldu nûr-i şeriat, 
Mevlâ'ya emânet olsun Erzurum.

Rabb'im hıfzeyleye düşman şerrinden,
Gazab göstermeye berr-ü bahrinden, 
Husûsâ ki Erzurum'un şehrinden, 
Mevlâ'ya emânet olsun Erzurum.

Kalblerine dolsun feyz-i Rabbânî,
Ahâlîsi bulsun rahm-ı Rahmânı,
Lûtfi Erzurum'dan gördün ihsânı,
Mevlâ'ya emânet olsun Erzurum.

Etiketler : nihani
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.