Erzurum eski ipek yolu üzerinde yer alan ekonomisi daha çok tarım ve hayvancılığa dayanan, son yıllarda yüzünü kış turizmine dönmüş bir kadim kent.
Bu kadim kent yıllaraca iktidar partilerine çok sayıda vekil ve oy deposu olmasına rağmen sürekli ekonomik olarak gerilemiş,göç vermiş ,vermeyede devam etmektedir.
Yukarıda belirttiğim tarım ve hayvancılık kenti cümlesi bir çok kişinin diline pelesenk olmaktan öteye gitmemiştir. Aslında tarımda, hayvancılıkta bölgemizde neredeyse bitme noktasına gelmiştir.
Turizm derseniz kentimiz için tam bir hüsrandır. Turizm'den para kazanan birileri varsa onlarda kazandıkları paraları yaşadıkları şehirlerde değerlendirmektedirler.
Bir şirketin, şehir için ne kadar verimli olduğunu anlamanın en kestirme yolu bağlı bulunduğu vergi dairesi ve istihdam ettiği insan sayısıdır.
Bir Organize Sanayi Bölgemiz var ki; Üretim alanı olması gerekirken ağırlıkla depolama merkezi gibi hizmet vermektedir.
Bir kaç un, yem, tüp dolum tesisi,iletişim merkezi,market depoları,mobilya mağzası, ufak tefek imalat atölyeri dışında üretimin ve ticari faaliyetin olmadığı bir alan.
Erzurum'un gerçek ekonomisi mi?
Son yılların modası yurt ve apart sektörü
Kahve,cafe ve pastane işletmeciliği
Lokanta, Dönerci veya Cağ kebap salonları
Anlayacağınız tamamen tüketime dayalı bir şehir ekonomisi, şayet ekonomi denilirse.
Malesef bu gidişat kimsenin umrundaymış gibide görünmüyor.
Bu arada şehrimiz sürekli göç veriyor. Bu şehrin evlatları iş imkanları olmayınca birer ikişer bu şehirden ayrılmak zorunda kalıyor.
Bu makus kaderi yeniden ters çevirmek mümkün değil mi?
Bu sorunun en iyi cevabını Erçimsan(Aşkale Çimento) veriyor.
Sayın Lütfü Yücelik Bey'in şahsi gayretleriye şehrimize mal olmuş,çok ortaklı bu kuruluş,kollektif akıl ve iyi bir yönetimle doğuda olmanın dez avantajlarının avantaja dönüştürüle bileceğinin en büyük kanıtı.
Bölgemize, şehrimize moral verebilecek en güzel başarı hikayesi.
Bu tip kuruluşların sayılarının artması, olanlarında daha başarılı olabilmesi için kendi insan değerimizin farkına varmamız gerektiği kanaatindeyim.
Lepistes balıkları gibi kendi doğurduğunu yiyen bir yapıdan, kendi insan kalitesinin ve değerlerinin farkında olan, bu şehir için üretip kazanan her insana ve kuruma sahip çıka bilen yeni bir ortak akıl üretmeliyiz.
Çözümü orada burada değil kendi içimizde aramalıyız. Kollektif çalışma ruhunu ortaya koyamadığımız sürece şehrimizdeki bu gerileme devam edecek biz değilsek bile evlatlarımız göç etmek zorunda kalacaktır.
Bu konuda finansal okur yazarlık kurslarının veya seminerlerin düzenlenmesi gerektiğine inanıyorum. Sil baştan bazı şeyleri dizayn etmemiz gerekir.
Konserler, konferanslar tamamda, toplumu eğitici ve öğretici bir takım etkinlikler yapmalıyız. Finansal okur yazarlığı toplumda artırmalıyız.
Bu konuda şahsıma düşecek her türlü hizmeti şehrimize vermeye hazırım, bir kaç sivil toplum örgütü yahut Belediyelerle bu mesele çözüle bilir.
Türkiye'de konunun uzmanı kişiler şehrimize getirilerek öncelikle bilgilenme ,sonrada kalkınma sağlanılabilir.
Finansal okur yazarlık oranı arttıkça bireylerin kalkınmaya vereceği destekte aynı oranda artacaktır.