Biz gazetecilere en çok sorulan soru bu.
Cevap veriyoruz, diyoruz ki:
Belki evet, belki hayır Çünkü hükümetin aldığı karar gereği,eğer bir şehirde Koronavirüs vakası varsa bunu açıklama yetkisi, o şehrin valisine ait değil.
Bu, tam da şu anlama geliyor:
Birisi size gelip, hastanede çalışan amcamın oğlu söyledi;Erzurumda Kayakyolunda filan apartmanda bir Umreci ölmüş, aynı yerde şu kadar da Koronavirüs vakası var derse, sakın itibar etmeyin, hatta mümkünse yanınızdan kovun.
Çünkü hangi şehirde kaç vaka var, bunu ancak Sağlık Bakanlığı bilebiliyor.
Kaldı ki
Erzurumda Koronavirüs vakası olamaz mı?
Bal gibi olur hem de
Misal
Romada var
Madritte var
Newyorkta var,
Pariste var
Zürihte var
Moskovada var
Berlinde var
Londrada var
Tahranda var
Mekkede var..
Kısacası yüz elli ülkede var
Haydi Bağdat ve Şamı geçtim
Denilebilir ki, oralarda bir devlet yok ki resmi istatistik olsun
Haklısınız, ben de zaten bu yüzden size başka örnekler verdim
O felaket teşrifatçılarına soruyorum:
Erzurum bu salgına yakalanmaz diye, size önceden taahhütte bulunan birileri mi oldu ki böylesine hırçınlaştınız?
İnanınız ki
Erzurumda, Korona vakası var mı yok mu, hakikaten bilmiyoruz.
Ama buna rağmen sosyal medya tellalları hemen her dakika tezviratta bulunmaya devam ediyorlar:
Erzurum, Koronadan kırıldı!
Hay senin boyun devrilsin.
Nereden çıkarıyorsun bu sonucu, elinde hangi resmi done var?
Her gün gizli gizli defnedilen ölüleri mi görüyorsun, yoksa hastane odalarında can çekişerek yitip giden insanlara mı bizzat şahit oldun?
Hastanede çalışan amcaoğlunun söyledikleri hariç elinde ne var?
Sevgili dostlar
Nasıl ki bu illet, tüm dünyanın bir numaralı sorunu ise, aynı biçimde ülkemizin de tek öncelikli meselesi
Dolasıyla Edirnede Koronavirüs vakası ne kadar muhtemelse Erzurumda da o kadar gerçek
Bu; ne ülkemiz, ne şehrimiz ne de ulusumuz için bir kir değil.
Türkiye genelinde yaklaşık dört yüz civarında bir vaka tespit edildi.
Dört kişi de aynı vaka sonucu öldü.
Kim iddia edebilir ki, tüm vakalar yalnızca İstanbulda diye?
Ne belli, belki yüzde üçü beşi bizdedir ya da Karstadır.
Artık bu saçma sapan tevatürleri bir kenara bırakıp, ilgili kurumların bize sunduğu önerileri harfiyen yerine getirmeliyiz.
Misal; şunu anlamakta zorlanıyorum:
Erzurumda yaşı altmışın üzerinde olan insanlar neden ısrarla hala şehrin bir başından öteki başına gitmek için toplu taşıma araçlarına doluşuyorlar?
Acaba hangi mühim işleri var ki bu insanların, sabahtan akşama kadar çarşıda pazarda ya da otobüslerde dolaşıp duruyorlar?
Kulakları çınlasın bizim Gökşin, bir yerde otururken şöyle derdi:
Ağabeyi hızlı bir şekilde kalkalım, adamlar zannetsin ki bunların çok mühim işleri var!
Bu felaket tellallarına şunu soruyorum:
Allah esirgesin, tut ki senin dediğin çıktı; yani bu şehirde bilmem kaç yüz hastaya Koronavirüs tanısı kondu. Hayırdır efendi; söyler misin bu felaketten nasıl bir mutluluk çıkaracaksın ya da bu sayı senin ticari hayatına nasıl artı olarak dönecek?
Kimi uyanıklar, Cübbeli Ahmet beyin okunmuş üflenmiş dualarını internet sitesinden çalıp muskaya çevirerek parayla satıyormuş!
Cübbeli Ahmet, bu hırsızlığa öylesine bozulmuş ki sonunda ağzını bozmuş:
Siz Koronavirüse yakalanasınız! demiş.
Ne yani şimdi biz de mahalli üfürükçülerimizden yardım alarak aynı bedduada mı bulunalım?
Öyle ya, her şehrin bir ulusal üfürükçüsü yok!
Allah ıslah etsin diyeceğim, ama hemen aklıma şu ilahi buyruk geliyor:
Bir toplum kendini düzeltmedikçe Allah o toplum üzerindeki hükmünü değiştirmez.