Nasıl bir "yarar" gördüyse artık, federasyon başkanlığını bırakmamak için akla ziyan her yolu "son çare" olarak deniyor!
Mealen dediği şudur:
"Federasyon benim son sığınağım, son kurtuluş adresim. Beni buradan gönderirseniz, yeniden başkan olacağım köy derneği bile yok. Gitmemek için benim nazarımda her yol mübahtır. Nasıl ki oy hakkı olan delegelerin oy haklarını iptal ettim, nasıl ki seneler evvel ölmüş insanları hayattaymış gibi gösterip delege listeleri hazırladıysam, buna benzer her şeyi yapar, ama yine de bu koltuktan kalkmam!"
İyi de, burası dağ başı olmadığına göre, hak hukuk olduğuna göre, kimdir ki bu Erol Yarar, kendini alikıran baş kesen olarak görmektedir?
Gerçi tahkim kurulu, esaslı bir kırmızı kart göstermiş, "Hayır" demiş. "Bu şartlar altında yapmak istediğin olağanüstü kongre yasalara ve tüzüğe uygun değildir"
Bu bağlayıcı hükümden sonra nasıl bir yol izleyeceği bizce meçhul... Lakin kendisini iyi kötü tanıdığımıza dayanarak diyoruz ki, "Erol burada durmaz. İlla ki tahkim kurulunun bu bağlayıcı kararına karşı bir hile-i-şeriye düşünür!"
Anladığım kadarıyla işin içinde başka hesaplar var.
Çünkü, federasyon başkanlıkları yüksek maaşı olan ve büyük imtiyazlara sahip bir statü değil. Bilakis, federasyon başkanlıkları kişisel fedakarlık ve cömertlik gerektiren görevlerdir. Eskiden devlet bu görevlere rica minnet birilerini getirirdi. Şimdi nasıl bir yapı varsa artık, misal; Erol koltuğa öyle bir yapışıp kaldı ki, spatulayla bile kazıyıp atamıyorlar.
Erol Yarar, kayak federasyonuna büyük külfetler getirdi, elle tutulur gözle görülür bir hizmeti olmadığı gibi, yılların teşkilatını sürekli zan altında bıraktı.
Bu sebeple behemahal gitmesi, hatta giderken de geride bıraktığı enkazın hesabını vermesi gerekiyor.
Bu hesabı da federasyon delegesinden önce Spor Bakanlığı ve ilgili kurumlar sormalıdır.