Daha önce Palandöken Gazetesi’nde ve ulusal gazetelerde haberlerine denk geldiğim Ermeni Mezalimi müzesi uzun süredir üzerine yazı yazmayı istediğim bir konuydu. Başkan Sekmen’in Kardelen TV’deki açıklamalarında müzenin nereye yapılacağına henüz karar verilmediği kaydedilmişti. Geçtiğimiz bir aya yakın sürede bu konuda bir karara varıldı mı, bilemiyorum. Ayrıca Sözcü’nün haberine göre bir vatandaşın 5 milyon dolarlık bağışı ile kurulacaktı müze. Bu haber doğru mu, ilgili vatandaş kimdir, açıklandı mı veya açıklanması planlanıyor mu maalesef bunu da bilmiyorum. Ancak müzenin inşası sürecinde işi bilen hocalardan destek alınacak olması, müzenin bir seyir alanının ötesinde bilimsel araştırmalara da kaynaklık etmesinin planlanıyor olması daha şimdiden beni heyecanlandıran konulardan. Müzenin kütüphanesini görmek için sabırsızlandığımı da belirtmeliyim. Dilerim kütüphanede Türkçe dışında yabancı dillerde de soykırım tartışmasının diğer tarafında bulunanların fikirleri ve olası kanıtları ortaya koyan kaynaklar da bulunur. Böylece müze, bizim çalıp bizim söylediğimiz bir alan olmaktan çıkıp belki de dünyanın dört bir tarafından araştırmacıların geldiği, bilimsel bir tartışma ortamı ve korunaklı bir araştırma merkezi niteliğini taşır. Hayal bu ya belki de “Ermeni mezalimi ve tehcir konusunda devlet arşivlerimiz açık gelip araştırsınlar” dediğimiz bu kaynaklar da belki olayların merkez noktalarından birinde Erzurum’da toplanır, bilimsel çalışmalar için arşivcilik kurallarına göre özenle saklanır.
Erzurum Mezalimi müzesi Başkan’ın da onunla birlikte bu işe gönül vermiş ERVAK Başkanı Erdal Güzel’in de söylediği gibi Bolşevik İhtilalinin ardından bölgeden çekilen Ruslardan kalan silahlarla katliama neden olan Ermeni çetelerinin neden olduğu zulmü göstermek için güzel bir adım. Ancak ne zaman müzelerden konu olsa Almanya’da özellikle de Berlin’de gezdiğim müzeleri düşünüyor ve müzecilik, müzelerin amaçları bakımından buralardan edindiğim izlenimlerin İstanbul’da hayranlıkla gezdiğim müzelerden edindiğim izlenimlerden ve derslerde öğrendiklerimizden ne kadar farklı olduğunu anlıyorum. Bizim Topkapı’da Dolmabahçe’deki gayemiz de elbette müzeciliğin bir parçası, nesilden nesle gelmiş özellikle arkeolojik müzelerde kimi zaman kazılarla bulunmuş eserlerin halkın ilgisine sunulması ve sonraki nesillere harap olmadan aktarılması. Kuşkusuz bu amaç da önemlidir.
Ancak modern müzeciliğin öne çıkan ilk amacı bu değil artık. Söz gelimi Almanya’da müzeler, geçmişte olan olayları canlandırmak, eserleri sergilemek için bir araç olmanın ötesinde tarih yazarlığının baş aktörleri. Örneğin, Yahudi soykırımı ile ilgili yazılmış binlerce bilimsel kaynaktan bir tanesini bile okumayan kimseler, turistik amaçlarla gezdikleri müzeler aracılığıyla Almanya’nın yazmak istediği tarihi mimari açıdan da son derece etkileyici biçimde görüyorlar. Yalnızca Yahudi soykırımı konusu da değil Doğu ve Batı Almanya’daki yaşam hakkındaki diğer müzelerle, şahitleri orta yaşları henüz geçmiş olmasına rağmen şehrin yakın tarihi canlandırılıyor. Yani müzeler camekanlar arkasında sergilenen eserlerin muhafaza edildiği mekanlar olmanın ötesine çıkarak insanların zihinlerinde tarihin ilgili kesitini dolduran hikayeler sunuyor.
Başkan Sekmen’in açıklamalarından ve Erdal Güzel’in yaklaşımından anladığım kadarıyla henüz plan aşamasındaki Mezalim Müzesi de benzer bir anlayışla inşa edilecek. Erzurum’da birçok insanın evlerinde dedelerinden, ninelerinden dinlediği zulmü canlandırmak fikirsel ve maddi yatırımın büyük bir yüzdesini oluşturmaz umarım. Umarım, geleceğe kaynak oluşturmak ve zihinlere kazınmak, geçmişi belgeleme amacının önüne geçer. Son olarak umarım; iş, müzecilik bakımından da tarih bakımından da ehline teslim edilir ve gerek bilimsel gerek sanatsal bakımından gururla anabileceğimiz bir müzemiz olur.