Erzurum Kalkınma Vakfı Başkanı Erdal Güzel, başkan olduğundan beri siyasetin vakfa bulaşmasına izin vermediğini söyledi. Güzel, ''Er-Vak siyaset üstü bir vakıf olduğu için herkes tarafından beğenildi, ilgi alaka gördü. Erzurumluluk ortak paydası altında çalışmalarımızı yaptık. Hiç kimsenin siyasi düşüncesine saygısızlık yapmadık,'' dedi.
Erzurum'a yaptığı katkılarla adından bahsettiren Er-Vak ve faaliyetleriyle ilgili açıklamalarda bulunan Başkan Erdal Güzel, siyaseti vakıftan her daim uzak tuttuklarını belirtti. Erzurumluluk ortak paydasıyla hareket ettiklerini ifade eden Güzel, şehrin geleceği, kadim kültürü ve insan ekseni etrafında faaliyetlerini sürdürdüklerini anlattı. Erdal Güzel, şehirde bine yakın STK bulunduğunu, fakat içlerinde işini layıkıyla yapan kuruluşların bir elin parmaklarını geçmeyeceğini ifade etti. Er-Vak'ın siyasi beklentisi olmadığını bir kez daha vurgulayan Başkan Güzel, dünyevi beklentisi olmayan, çıkar ilişkileri olmayan, siyaset üstü bir kurum olduklarından dolayı, işlerini ustaca ve güzel bir biçimde yaptıklarını söyledi.
BİZİM BÜTÇEMİZ KENDİ CEBİMİZDİR
Er-Vak Başkanı Güzel, kimseden para istemediklerini ve vakfın bütçesinin kendi cepleri olduğunu dile getirdi. Sırtlarını başka yerlere dayayan STK'lar bulunduğu gibi zorunlu gelirleri olan STK'ların da bulunduğunu (Ticaret Odası, Esnaf ve Sanatkârlar Odası vs), fakat kendilerinin yalnızca usulen 5 TL civarı bir para aldıklarını anlatan Güzel, "Aldığımız 5 TL'ye dönüp bakacak insanlar değiliz. Bizim bütçemiz kendi fedakârlığımızdır, cebimizdir. Eğer biz bu işlerde parayı ön plana çıkaracak olsaydık bu denli bir başarıyı elde etmemiz çok zordu. Parayla insanların yapamayacakları şeyleri biz kol kola yapıyoruz. Bu hususta güven, itibar çok önemli. Şahsım adına ve arkadaşlarım adına söyleyebilirim ki, bugün biz bir telefon ettiğimizde Erzurum insanı bizi geri çevirmez. O, açıdan rahatız. Efendimizin (sav) bir sözü var, ' kişinin malı yığdığı değil dağıttığıdır' bende bu ilke çerçevesinde yaşamımı tanzim etmeye gayret ediyorum. İnşallah da öyle olur" ifadelerini kullandı.
PALANDÖKEN'İN ARKASINI GÖRMEK LAZIM
Seyahat etmeyi çok sevdiğini dile getiren Er-Vak Başkanı Erdal Güzel, gelişmiş ve de gelişmemiş ülkeleri görmenin, Erzurum için bir şeyleri mukayese edebilme adına avantaj sağladığını belirtti. St Petersburg gezisinde gördüğü panoramik müzelerin Erzurum'da da olmasını arzu ettiğini belirten Erdal Güzel, Aziziye Tabyaları'yla ilgili de bu tarz bir projeyi gündeme getirdiklerini anlattı. Palandöken'in arkasını görmek gerektiğini söyleyen Başkan Güzel, bu sözünü şöyle açıklıyor: "Uzun yıllardır vizyon eksikliğimizden dolayı Palandöken'in arkasını göremedik. Biz hep zannediyorduk ki güllük gülistanlık bir şehirde yaşıyoruz. 1980'den sonra ekonomik şartlar değişti, modeller değişti. Erzurum bu işi takip edemedi geride kaldı. Yani Palandöken'in arkasını göremedik dediysem bunu kastettim. Rusya gibi Almanya gibi ülkelere bakın, kültürel mirasın korunması, gelecek nesillere aktarılması adına büyük, azami dikkat gösteriyorlar. Bizde ise yıllardır tarih bilinci yeterince gelişmemiş. Biz de vakıf olarak bunun için uğraşıyoruz. Tarih bilinci gelişmediği için, tarihi değerlerimiz yağma ediliyor. Diğer ülkelere bakınca diyorsunuz ki bunlar her şeyi muhafaza etmişler. Yani bir çöpü bile zayi etmemek gerekiyor."
Tarihe sahip çıkmanın önemini vurgulayan Erdal Güzel, geçmişte yaşananları iyi kavrayıp algılamak gerektiğini yoksa gelecekte de benzer şeylerle karşı karşıya kalma tehlikesi yaşanabileceğini iddia etti. 'Tarihini bilmeyenlerin yol haritasını başkaları çizer' sözüyle bu konuya olan hassasiyetini gösteren Er-Vak Başkanı Erdal Güzel, "Burada yaşanılanı, olanı, biteni, bütün detaylarıyla okumak, gelecek nesillere aktarmak durumundayız. Erzurum'da özgürlük adına milli bir refleks sergilendi. Bunu genç nesillere aktarmamız lazım. Onlarca, yüzlerce sığınmacı geliyor, kimliklerinde vatansız yazıyor. Vatanın kıymetini onlara sormak lazım. Vatansız kalmamak, bu vatanın toprağının değerini bilmek ve yaşamak için, bayrağımızın dalgalanması, ezanlarımızın yankılanması için bizim bu muştuyu gelecek nesillere aktarmamız lazım. Bu bağlamda Tabyalara Yürüyüş etkinlikleri düzenliyor ve bunun geleneksel hale gelmesini ER-Vak olarak istiyoruz. Fakat bu anlamlı bir yürüyüş bu nedenle sadeliğini korusun, bu işe siyaset, enaniyet bulaşmasın, bu iş sadece Aziziye Ruhu'nun yaşanması için gösterilen bir ihtimam dâhilinde olsun istiyoruz," diye konuştu.
FİRARİ KUŞLAR GİBİ
Er-Vak Başkanlığının yanı sıra daha birçok STK ya üye olup hizmet veren Erdal Güzel, 'mültecilerin babası' sıfatını alacak derecede önemli işler yapıyor. Güzel, mültecilerle nasıl buluştuğunu, olayların nasıl cereyan ettiğini şöyle anlatıyor: "Kış mevsimindeydik. Benim bir minibüsüm vardı. Yolda seyir halindeyken 'firari güvercinler' gibi ürkek, kadınlar ve çocuklardan oluşan 10-15 kişilik bir grup insan gördüm. 'Erzurum'un kışı zordur' diyor ya Nazım Hikmet, öyle zorlu bir günde bir baktım ki bu insanların ayaklarında ayakkabı yok; kimi terlikle, kimi yalınayak üstlerinde doğru dürüst bir şey yok o soğukta dışarıdalar. Müthiş bir trajedi. Yüreğimdeki ses dedi ki bunlara yanaş. Türkçe bilmiyorlar ama biz anlaştık. Zaten üstleri başları diyor ki biz buyuz, yardıma ihtiyacımız var. Hepsini arabama doldurdum. Alt altta üst üste sığdılar. Ayakkabı mağazasından başladık işe. Tabii bu insanlar şehirde kendilerine ilgi duyan bir insan olduğunu fark ettiler, yani mesajlaştık. Allah'ın bir nasibi oldu bu. Arasan bulamazsın bu kısmeti. Bu olay akabinde bu insanlar nerede kalır ne yapar ilgilenmeye başladım; kimisini metruk bir evde, kimisini dışarıda, kimisini camii önünde, kimisini de hastane köşelerinde buldum. Bu mülteciler benim dünyama girdiler, ailem büyüdü. Dedim ki madem buraya geldiler muhacir ensar ilişkisi içerisinde bunlara elimizi kucağımızı açmamız gerekir."
GÖZYAŞININ; DİNİ, DİLİ, IRKI, CİNSİYETİ YOK
Mültecilerle bir araya gelip onlarla aile olmasını bir ikram olarak değerlendiren Erdal Güzel, Bu insanlarla çok yakın ilişkiler kurduğunu ve onu artık ata kabul ettiklerini belirtti. 'Büyükbaba' ve 'Erdal Baba' gibi isimlerle anıldığını söyleyen Er-Vak Başkanı, " Bu bölgede en büyük aileye sahip olan benim. Yüzlerce torunum, kızım, kardeşim var benim. Geçenlerde Musul'dan bir aile geldi. Evlerine gittik Türkmen bir çevirmen arkadaşla. Kapıyı 10-15 tane çocuk açtı, kucaklaşıp oturduk. Beş aile o evde yaşıyorlardı. Eşleri yoktu. Bana temiz bir tepsi içinde su getirdiler. Ben buna hem çok sevindim hem de çok üzüldüm. Hepimizin kuş sütünün dahi eksik olmadığı sofralara illa ki oturmuşluğumuz vardır, ama sorsak hatırlamayız bile. Orada, ben hanımım burası bir ev mesajı veren o bir bardak su benim beynimin hard diskine kaydoldu, beni derinden etkiledi. Ben bu insanların; ölümlerinde, doğumlarında, evliliklerinde, aile içi kavgalarında, resmi yazışmalarında aklınıza gelebilecek bir insanın sosyal yaşamda ihtiyacı olan ne varsa onları benle paylaşırlar. Geçmiş zamanda Fatma adında, yirmili yaşlarında ülkesinde yaşadığı bir takım sorunlar yüzünden buraya gelen İranlı bir kızımız vardı. Bir lokantada çalışmasını sağladık. Daha sonra ABD'ye gideceği yönünde bir kâğıt geldi. Fatma vedalaşmak için yanıma uğradı çok üzgündü, ağladı. Gözyaşları elime döküldü. Orada düşündüm dedim ki; gözyaşının dini, dili, ırkı, mezhebi, cinsiyeti yok," dedi.