Haber Girişi : 02 Aralık 2014 09:16

Engelli olmak suç mu?

Engelli olmak suç mu?

Erzurum’da 53 bin engelli vatandaşımız var. Engelli vatandaşların sosyal hayata kazandırılması konusunda çeşitli projelerin hayata geçirilmesi gerekiyor. Engelli vatandaşların sağlıklı insanlar gibi hakları olduğunu unutmamalıyız. Diğer şehirlerde engellilere büyük imkânlar sağlanıyor. Erzurum’da ise engelli vatandaşlara ikinci sınıf insan muamelesi yapılıyor. Mağdur ediliyoruz. Yollarda, kaldırımlarda, otobüslerde olsun haklarımız yeniyor.

Bu sözler, Dünya Engelliler Gelişim Derneği Genel Başkanı İslam Meral’a ait.

Muhakkak resmi kayıtlarda geçiyordur ancak şurası bir gerçek ki, kamuoyu, Erzurum genelinde 53 bin engelli insanımızın yaşadığını, Meral’ın bu açıklamasıyla öğrenmiş oldu.

Medeni toplumlarda, engelli insanlar hayatın merkezine konulduğu için şehirlerin, kasabaların hatta köylerin yerleşim düzeni, bu insanların hayatlarını kolaylaştıracak şekilde yapılmıştır.

Her ne kadar son yıllarda ülkemizde de bu yönde gözle görünür bir iyileşme yapıldıysa da, sonuçta Erzurum gibi şehirlerde, hayat engelli insanlar için adeta ağır bir işkence gibidir.

Otobüse binemez, resmi daireye gidemez, umumi tuvaleti kullanamaz, çarşıda pazarda rahatça hareket edemez.

Dolayısıyla engelliysen eğer ev hapsine mahkumsun!

Avrupa Birliği asgari normlarına göre, engelli bir insanın girip çıkamayacağı bir bina iskân raporu alamıyor.

Oysa biz Erzurum’dan biliyoruz ki, kamu kurumlarımızın yüzde sekseninde, engelli insanlar için özel bir düzenleme yoktur.

Engelliler için park yapıyoruz, ama engelli için belediye binalarını uygun hale getirmiyoruz.

Erzurum’un toplam nüfusunu 770 bin kabul edersek bu da demek oluyor ki, nüfusumuzun yüzde yedisi engelli.

Hiç bir şey yapılmıyor, olumlu bir düzenleme yoktur demiyoruz. Bu haksızlık olur. Fakat yeterli değil ve başka alanlarda gösterilen çabanın onda biri bile etmiyor.

Hal böyle olunca aileler de engelli yakınlarını toplum içine çıkarmıyor, onların diğer insanlarla kaynaşmasına izin vermiyor ve onların da birer birey olarak kendi ihtiyaçlarını kendilerinin karşılamasına imkân tanınmıyor.

Yüzde yediyi hane başına vuracak olursak neredeyse her üç aileden birinde engelli bir yurttaşımız yaşıyor.

Bu, anne-babamız ya da kardeşimiz veya çocuğumuz anlamına geliyor.

Engelli yakınının olmasından utanan bir toplum yapımız var ne yazık ki...

Hele hele de o engelli yakınımız,  zihinsel bir engelliyse adeta büsbütün eve hapsediyoruz.

Yazık günah değil mi?

Bir toplumun medeni olup olmadığı diktiği gökdelenler yahut da caddeleriyle anlaşılmaz. Başka onlarca kriterin yanı sıra medeni bir toplum; engelli, muhtaç ve yaşlı insanına bakış açısıyla belli oluyor.

Sosyal devletin bir icabı olarak bizde de son yıllarda engelli ve bakıma muhtaç insanlarımız için kayda değer düzenlemeler ve imkânlar hayata geçirildi.

Ancak şehir ve kasabalarımızı aynı çerçevede düzenleyemediğimiz için hâlâ engelli insanlar toplumdan tecrit olunmuş bir hayat yaşamaya mahkum ediliyor.

Dünya Engelliler Gelişim Derneği Genel Başkanı İslam Meral, bu açıklamasıyla esasında sadece bir gerçeğin altını çizmiş olmadı, aynı zamanda şehrimizi yöneten kişilere acıklı bir ayna tutmuş oldu.

Güzel parklar, bulvarlar ve semtler yapabilirsiniz. Lakin içinde koşup oynayan bir çocukla beraber ,engelli bir çocuk da mutlu olamıyorsa yaptığınız o eserler tıpkı üç ayaklı bir masaya benzer.

Yani eksiktir.