Bugün Ramazanın son günü. Yarın Bayram. Ramazan ayı boyunca yaptığınız tüm ibadetlerinizi Rabbim kabul eylesin. Ramazanın bu son gününde iyilik yapmaktan bahsedeceğim.
Hz. EbûHüreyre'nin şöyle dediği nakledilmiştir: Nebî sallallahu aleyhi ve Sellem'in huzuruna biri geldi ve:
- Ya Rasûlallah, hangi sadaka ecir ve sevap yönünden daha büyüktür, dedi. Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
- Sadakanın en üstünü, güçlü kuvvetliyken, sıhhatin yerindeyken, cimriliğin üzerinde, fakir düşmekten endişe etmekteyken, daha büyük zengin olmayı düşlerken verdiğin sadakadır. (Bu işi) can boğaza gelip de falana şu kadar, filana bu kadar demeye bırakma. Zaten o mal varislerden şunun veya bunun olmuştur" (Buhari, zekat 11)
Sevaptan gayri bir karşılık beklemeden sırf iyilik niyetiyle yapılan ve peşin faydasını fertlerin ya da toplumların gördüğü iyilik çeşitlerinin dinimizdeki ortak adı sadakadır. Sadaka denilince ilk anda akla kıyıda-köşede dilenenlere verilen beş-on kuruşluk küçük maddî yardımlar gelmektedir. Hiç şüphesiz bu tür yardımlar, sadakanın çok özel ve yaygın çeşididir. Ancak bilinen bir gerçektir ki, iyilik olsun diye Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak maksadıyla yapılan her şey sadaka niteliğindedir.
İyilikleri ölüm anına ya da "vasiyyet'e bırakmak doğru değildir. Ölümle yüz yüze gelindiği zaman iyilik yapmaya kalkışmak, tasarruf gücünün ve hakkının ortadan kalkmak üzere olduğu böyle bir zamanda bir şeyler tavsiye etmek, kişisel açıdan iyilik ideali ve uygulaması bakımından asla uygun olmayan gecikmiş ve hatta zamansız bir girişimdir. Vasiyet bazı ihmallerin geç de olsa, telafisine imkân verse bile "üstün" bir iş yapmış olma fırsatını vermez. Çünkü mükellefiyetler şahsidir. Başkalarının takdir ve merhametine havale edilecek iyilik istekleri "üstün" nitelikli bir iş olamamaktadır. Bu yüzden kim ne iyilik yapacaksa, hayatında, zamanında, tam bir niyet ve irade ile yapmalıdır.
Sadaka'nın "üstünlük" kazanabileceği bir takım zamanların bulunduğuna işaret eden hadislerde bulunmaktadır. Mesela; "Ramazanda verilen sadaka en üstün sadakadır" (Buhari, vesaya 3) Hz. Peygamberin bayramlarda iyilik yapılması ve sadaka verilmesi ile ilgili tavsiyelerde bulunduğuna dair hadisler de umumî sevinç günleri olan bayramları sadaka için en uygun zaman olarak tesbit ve tayin etmektedir.(3) Ayrıca ihtiyaç anında iyilik ve sadaka vermeye ümmetini teşvik eden Hz.Peygamber, bu davranışı ile yardım kampanyaları açılabileceğini de göstermiş bulunmaktadır.
Sadaka miktarının mutlak anlamda "üstünlük" ölçüsü olmadığını da söyleyebiliriz. Halkımızın "az veren candan, çok veren maldan" diye ifade ettiği gibi önemli olan iyilik yapma niyeti ve eldeki imkânlara göre iyilik yapmaktır. Bazen bir lira yüzbin liradan daha üstün nitelik kazanabilir. Önemli olan o iyiliği yapan kişinin durumudur. Bir askeri harekât sırasında, köyüne dönmek için vasıta parası olarak ayırdığı beş lirayı, duyduğu yardım kampanyası anonsu üzerine, "ben yürüyerek de giderim" diyerek veren köylü vatandaşın bu iyiliği, o gün yüzbinler kazanmış bir kişinin vereceği bir-kaç bin liradan elbette çok daha üstündür. O yüzden sadakayı miktarı ile değerlendirmemek, temelinde yatan düşünce ve karşıdakinin ihtiyacının çeşidi ve miktarı ile değerlendirmek daha doğru olacaktır.
Bir başka hadiste de "Sadakanın en üstünü, müslümanın öğrendiği ilmi, müslüman kardeşine öğretmesidir" (İbnMace). buyurulmuştur. Hiç şüphesiz, ilimden maldan çok daha büyük çapta faydalanmak mümkündür. Çünkü mal biter, ilim tükenmez.
O halde iyilikte "süreklilik" de bir "üstünlük" vesilesidir. Bu sebeple de "sadaka-i cariye" yani devam eden, yaşayan sadakanın, sahibi için devamlı hayır kaynağı olduğu bildirilmiş, amel defterinin açık kalmasına vesile olacağı duyurulmuştur. Vakıf müessesesi de iyiliği devamlı kılmak düşüncesinden kaynaklanmış en yaygın ve köklü "sadaka-i cariye" türüdür.
İyilikve iyilikte süreklilik her Müslümanın ideali olmalıdır. Geçmişten günümüze intikal etmiş hayır müesseseleri ve çok çeşitli vakıflar bu konuda o günkü varlıklı Müslümanlar arasında bir iyilik yarışının bulunduğunu, iyilik idealinin fertlere hâkim olduğunu göstermektedirler.
Yakınlara ve akrabaya yapılacak iyilikte biri iyilik ötekisi akrabaya gösterilen ilgi olmak üzere iki ayrı iyilik bulunmaktadır. Bu iki iyiliğin birden ortadan kalkmasına vesile olacak akrabalar arası kırgınlıkları giderecek iyilikler de üstün niteliklidirler. Nitekim EbûEyyüb el-Ensarî hazretlerinin rivayet ettiği bir hadiste Peygamberimiz: "İyiliğin en iyisi, dargın akrabaya yapılandır" buyurmuştur.
Unutulmamalıdır ki, iyilik eninde sonunda mutlaka iyilik getirecektir. İyilikle elde edilemeyecek hiç bir üstünlük ve fazilete başka hiç bir şekilde erişmek mümkün değildir.
Mübarek ramazan ayı üstün vasıflı iyilik yapma fırsatıdıydı. Böyle bir fırsatı değerlendirecek dikkat ve duyarlılık herkesten çok Müslümanlara yakışır.