Hoş kimsenin bir cevap vereceğine inanmıyorum, ben yine de laf olsun diye emniyet müdürü Levent Tuncer’e soruyorum: İhbar üzerine transit yolda yakaladığınız o uyuşturucuların birkaç mislinin şehirde kahvehanelerde satılmasını niye görmüyorsunuz?
Kamu yöneticileri türlü türlü iş tutma biçimine sahiptirler…
Misal; bir yönetici vardır ki, sadece işine, vazifesine ve hizmete odaklanır. Öyle ki elde ettiği başarılardan toplum çoğu kez haberdar olmaz. Çünkü o kişi medya önünde ve tribünlerde olmayı çok da hazzetmez…
Misal; kimi yönetici de vardır ki yine başarılıdır ve güzel işler yapmaktadır; lakin medya önünde olmayı da sever. İster ki her başarı hikayesi destan gibi medyada yer bulsun kendisine…
Esasında ikisi de yanlış ya da kötü değildir.
Mesele, iş tutma şekli…
Lafı şuraya getirmeye çalışıyorum.
Erzurum Emniyet Müdürü Levent Tuncer…
Yok, hayır; öyle peşin bir hükümle “Asosyal bir polis şefidir” filan diyecek değilim.
Belki biraz utangaç ve biraz da içe kapanık…
Fakat beşeri münasebetleri son derece sağlıklı, seviyeli ve tutarlı…
Az konuşuyor, işine odaklanıyor, daha çok dinliyor.
Analitik bir zekaya sahip.
Polislerin o meşhur ifadesiyle suçludan delile değil, delilden suçluya giden ekolden…
Bu analizi yapacak kadar kendisini nereden mi tanıyorum?
Hayır…
Kendisini elbette ki tanımıyorum.
(Niyedir bilmiyorum, kırk yılın başı yaptığı toplantıya beni çağırmadı bile…)
Buna rağmen, medyada çıkan haberlerinden, açıklamalarından ve kimi toplantılardaki tavırlarından bu hükmü çıkarıyorum.
Soğukkanlı, bilgili ve sabırlı…
Devlet terbiyesi aldığı da her halinden belli…
Bir de Vali Okay Memiş’in O’na çok itibar etmesini karine olarak görüyorum.
…Ve fakat buna rağmen şehrimizin başarılı bu polis şefine dair eleştirilerim olacak.
Sayın Tuncer…
Kimi tipler vardır ki, kelimenin tam anlamıyla medya maymunudurlar.
Siz kati suretle o tiplerden değilsiniz, bu da şehrimiz adına bir kazançtır.
İyi hoş da Levent Bey, basından bu kadar da köşe bucak kaçmayınız lütfen…
Nasıl ki siz medya mensuplarına makamınızda ikramlarda bulunduysanız merak buyurmayın, bu şehrin medyası da sizi ağırlayabilir ve sorularıyla çalışmalarınızı kamuoyuna daha sağlıklı biçimde duyurabilir.
Biliyorum; bir yılda onlarca kilo uyuşturucu yakaladı, çalışma arkadaşlarınız…
Ve bizler de rahat bir nefes aldık, gençlerimiz zehirlenmekten korunuyor diye…
Ben o en son ki toplantınıza davetli olmadığım için soramadım. Bu sebeple buradan o soruyu soruyorum:
Başta Erzincankapı’daki kimi kahvehaneler olmak üzere, şehrin çeşitli noktalarında, kimi alçakların çok rahat biçimde uyuşturucu satmaları neyin nesidir acaba?
Bazı kesimler artık esrarı uyuşturucudan saymıyor!
Bundan ötürü müdür ki, bazı mekanlar hep dumanaltı?
Tuncer Bey…
Dedim ya, iyi niyetinizden de samimiyetinizden de zerre kadar kuşkum yok. Lakin birinin size söylemekten çekineceği bir gerçeği haykırmak istiyorum:
Okul önlerinde, o malum haplar çekirdek leblebi gibi satılıyor!
Tamam; farkındayım her fırsatta inlerine girip ümüklerine basıyorsunuz, ama niye peki bu şehirde tefecilik neredeyse birinci derece ticari bir faaliyet olarak devam ediyor?
Tuncer Bey…
Medyatik olmak istemenizi saygıyla karşılarım; ama medyanın sorularından kaçmanıza saygı duymam…
Erzurum’da yakalanan o yüzlerce kilo uyuşturucu tamamen transit yol üzerinde olmamızın bir sonucudur.
Ve neredeyse tamamı da ihbar üzerine yakalanmaktadır.
Yene de alkışlanacak bir başarıdır elbette ki…
Asla küçümsemiyorum…
Ama benim şehrimin okul önlerinde ve kahvehanelerinde hap da satılıyor esrar da çekiliyor.
Tuncer Bey…
Biliyorum, yine benim şehrimde sizin yakalayıp mahkemenin de tutukladığı kimi organize suç çetesi üyeleri, sağlık gerekçesiyle tutuklandıkları günden bir gün sonra hastanelere sevk ediliyor ve aylarca sözde hastalığından ötürü beş yıldızlı hastane odasında ailece yaşıyor.
Tabii ki bunun kusurlusu siz değilsiniz…
O halde kıymetli müdürüm, bize siz kimin kusurlu olduğunu söyleyin ki biz de onların üzerine gidelim.
Yılda bir defa yüzünüzü görürsek biz Erzurum emniyetinin neler yaptığını nasıl bileceğiz ki…
