MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞININ MİLLİ BİR MİSYONU OLMALIDIR.
a- Misyon Kavramı:
Bugün misyon kavramının anlam ve önemini irdeleyip Milli Eğitim Bakanlığı yönünden, gerekliliğini inceleyip, Bakanlığa da bazı önerilerde bulunacağız.
Türk Dil Kurumu’na göre Misyon, kelime olarak görev demektir. Kavram olaraksa, bir şahıs veya örgüte/kuruma verilmiş özel ve yüksek amaçlı görev anlamına gelmektedir.
Misyon, göstermelik değil, aksine fonksiyonel olmalıdır.
Fonksiyonel Misyon, kurumun hangi amaçla kurulduğunu ve varoluş nedenini açıklayan bir belgedir. Ayrıca, kurumun iş felsefesinin ne olacağı, hangi değerlere sahip olacağı, diğer kurumlarla benzerlik ve farkının ne olacağı gibi hususları da tanımlamış olur.
Bunlara ek olarak ve daha da önemlisi misyon, örgütü/yönetimi günlük koşuşturmaların ya da rutinin içerisinde boğulmaktan kurtarır. Yönetimi, kurumu iyileştirme, geliştirme ve geleceğe daha iyi hazırlama anlayışına ulaştırır. Bu çerçevede şunu ifade edebiliriz: fonksiyonel bir misyonu olan yönetimler, sürekli olarak kurumlarını iyileştirir, geliştirir ve geleceğe hazırlarlar. Misyonu olmayan ya da fonksiyonel bir misyonu bulunmayan yönetimler ise, günlük koşuşturmalarda/rutinde kalır, orada boğulur ve asla kurumlarını geliştiremezler.
b- Milli Eğitim Bakanlığının Misyonu:
Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Batı’nın etkisinde kalarak, her şeyiyle milletin inancı, tarihi ve kültürüne ters bir misyon yüklendiğini hepimiz biliyoruz. Gerçi MEB’nin bütün çabasına rağmen o misyon, Milletimizin direnci ile karşılaştığı için tam gerçekleştirilememiştir. Bununla beraber bugün geldiğimiz nokta, yürekler acısı bir tabloya dönüşmüştür.
Milli Eğitim Bakanlı’nın söz konusu misyonu, milletimizi Batı taklitçisi yapmıştır. Bundan dolayı bilim, sanayi ve teknoloji üretimi yok denecek kadar azalmıştır. 150 yıldan beri insanlık ailesine kattığımız bir buluşumuz yok denecek durumdadır. Çünkü bilimsel ve sosyolojik bir kural olarak şu iyi bilinmektedir ki, taklitçiler asla üretken olamazlar.
Ayrıca bu misyon sayesindedir ki, milletimizi millet yapan tarihi, kültürel ve medeniyet değerlerimiz haksız ve insafsızca aşağılanmış, terkedilmiş ve insanımız kimliksiz bırakılmıştır. Yeni değerler de oluşturul(a)mamıştır. 150 yıl içerisinde gelinen nokta ise, milletimizin millet olma özellikleri, karşılıklı sevgi ve saygısı, birbirine bağlılığı, fedakârlığı, kendisi olmakla gurur duyma özelliği giderek zayıflamakta hatta tehlikeli noktalara yönelmektedir.
En olumsuzu da 1000 yıldan beri Milletimizin üstlenmiş olduğu hak, hukuk, adalet ve mazlumlara kol kanat germe misyonunun unutturulmuş olmasıdır.
Nihayet, Dünyanın en kadim ve en köklü milletlerinden olan bu aziz milletin, bu gidişle yüz yıl sonra nasıl ve nice bir millet olacağı endişe ile izlenmektedir. Çünkü bu misyona göre yapılan eğitimle gelişme ve ilerleme değil, ‘başkalaşma’ yaşanmaktadır. Milletimiz açısından bu, bir intihara zorlama operasyonudur. M. Eğitim Bakanlığının Misyonunun değiştirilerek, Milletle beraber yeni ve milli bir misyon oluşturulmalıdır. Bu çerçevede,
c- 21. Yüzyılda Ülkemiz İçin Üretilmesi Gereken Misyon:
ME Bakanlığı üniversitelerle, kendi teşkilatıyla, öğrenci, veli ve diğer ilgililerle ‘misyon geliştirme teknikleri’ çerçevesinde bir çalışma başlatıp, ülkemiz açısından 21.y.yılın misyonunu geliştirmelidir. Bu çalışmada ilgililerin şu hususlara dikkat edeceğini düşünüyorum:
Yeni Misyon, taklitten uzak, üretken bir akılla, kendi dünya görüşümüz ve çağın doğru bilgilerini esas alarak, dünya ile boy ölçüşecek bir eğitim sistemi kurmayı; medeniyetimizden alacağımız ruhla yepyeni bir alternatif olmayı üstlenmelidir.
Yeni Misyon, dört-beş asır önce kaybettiğimiz fikri, ilmi ve teknolojik üretim ve gelişmeye yönelik aşk, vecd, çalışma ve üretme özelliğimizi yeniden ortaya çıkarmayı ve ilerlemeye açık hale gelmemizi sağlamayı esas almalıdır.
Osmanlının yıkılışı ve Genç Cumhuriyeti’mizin kuruluşunda devletle millet; Devletin dünya görüşü ile Milletin dünya görüşü; geçmişle bugün ve gelecek; kültürümüzle bugünkü nesiller; bilimle İslam, bilimle kültürümüz ve tarihimiz; ebeveynle eş ve evlatlar, Ülkemiz ile gönül coğrafyamız ve daha pek çok alanda zıtlıklar/çelişkiler oluşturulmuştu. Yeni misyon bu zıtlıkları ortadan kaldırmalı ve bunları birbirine bağlayacak geniş yollar inşa etmelidir.
MEB’nin yeni misyonu, özellikle Sultan Alparslan ve Fatih’te billurlaşan ve bugün bizden koparılmış olan ruh zenginliğimizi, hak ve adalet duygumuzu, mazlumdan yana olan tavrımızı, bilim ve teknoloji üretme güç ve yeteneğimizi yeni nesillerle güçlü bir şekilde ilişkilendirmeli, onlara aktarmalı; böylece Ülkemiz ve insanımızın, birbiriyle kaynaşmış olarak hem maddeten hem de manen kalkınmasını sağlamalıdır.
Yeni misyon, muasır medeniyetin üzerine çıkmayı değil, onun bütün çirkinliklerini orta yere sererek, ona alternatif hatta ondan daha üstün özellikleri olan bir medeniyet projesi üretmeyi esas almalıdır. Halkı ve devletiyle Ülkemizin yeniden dirilişi, yeni bir medeniyet oluşturması ve ‘yeniden adalet için’ tarih sahnesine çıkmasına çaba göstermelidir.
Yeni misyon, milletimizin önüne bir ‘Nizam-ı Alem’ davası koymalıdır.
Yeni misyon tepki değil, etki olmalıdır; antitez değil, bugünü ve geleceği içine alan bir inşa ve medeniyet projesi sunmalıdır.
Millet olarak biz bunu Allah’ın kerem ve lütfuna güvenerek elbirliğiyle yapacağız.
Ama önce ‘Eğitim Milli Olmasa Süreç ve Sonuç Nasıl İşler’ konusunu görelim, sonra VİZYON konusuna geçelim.