Osmanlı padişahlarının ve padişahın yakınında Enderun Mektebi eğitimi görmüş devlet yöneticilerinin; politikaların doğuya yöneldiği zamanlarda doğu medeniyetlerinden örnek aldıkları sanatları, zanaatları çoğunlukla doğu erbaplarından daha iyi icra ettikleri günümüze kalan birçok eserden anlaşılabilmektedir.
Yüzyıllar geçip de dönemin koşulları gereği yönetimin dümeni batıya çevrildiğinde ise;Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinin yaklaşmış olmasına karşın; saray çevresi tarafından batıya büyük bir hızla ve yine başarıyla uyum sağlandığı görülebilir. Örneğin; Sultan Abdülazizin, Valse Davet isimli Batılı müzik tarzıyla bestelenmiş bestesine rastlamak mümkündür yahut Sultan IV. Muratın Uzzal Peşrev bestesinde Doğu ve Batı kültürünün sultan tarafından müzikte dans ettirildiğini görebilirsiniz. Ancak Osmanlı İmparatorluğunda, toprakların geniş olması, buna paralel olarak nüfusun demografik anlamda heterojen ve kalabalık olması; bu üstün donanımın halka özellikle de Anadoluya intikal etmemesine neden olmuştur. Dolayısıyla Osmanlı İmparatorluğunda konjonktürel birtakım zorunlulukların yanında özellikle eğitim anlamındaki teşkilatlanma eksikliğinden söz etmek mümkündür. Dönemin üst düzey subayları ve saray çevresi bir kenarda dursun; İstanbulun dışındaki halkın özellikle de son dönemde iyi teşkilatlanmış bir eğitim sisteminden yararlanamadığı görülmektedir. Bu noktada ise,İlber Ortaylının da bir konuşmasında değindiği; devlet yönetiminde çok yönlü teşkilatlanmanın önemi ortaya çıkmaktadır.
Cumhuriyet dönemine gelindiğinde ise; Anadolu için cumhuriyet kavramını1923 yılında yapılan bir devlet yönetimi değişikliği olmaktan çıkarıp bir devrim haline getiren,İlber Hocanın da ifadesi ile, işte bu teşkilatlanma hareketleridir.Sözü edilen bu teşkilatlanmanın anlaşılması için örneklerin incelenmesinde fayda vardır. Varlıklı bir ailenin çocuğu iken bir anda yoksullaşan Türk bir baba ve Alman asıllı bir annenin çocuğu olan Nermin Abadan Unatın, Macaristanda olduğu sırada Türkiye Büyükelçiliğine başvurarak eğitim almak istediğini söylemesi ve cumhuriyetin kurumlarında eğitim alarak Türkiyeyi dünyada siyasal davranış ve kamuoyu etkisi konularında başarıyla temsil etmesi; henüz genç ve refah ülkesi sayılamayacak cumhuriyetin eğitim teşkilatlanması alanında attığı adımların sınır ötesine ulaşan etkisini göstermektedir.
Öte yandan,1925 yılında cumhuriyetin erken yıllarında dünyaya gelen ve dünyadaki ilk beyin bypass ameliyatını gerçekleştiren Gazi Yaşargilin hayatı, bu örneklerden bir diğeridir. İlkokuldan üniversiteye kadar Sivastan Balıkesire Anadolunun farklı yerlerinde cumhuriyetin okullarında parasız okuyan ve cumhuriyetin en önemli eğitim kurumlarından biri olan Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinden mezun olarak Osmanlı tarihini tarafsız bir şekilde arşivlere dayanarak dünyaya tanıtan Halil İnalcık, işte bu teşkilatlanmanın eserlerindendir.8 çocuklu Mardinli bir ailenin çocuğu iken TÜBİTAK bursu ile Amerikaya giden Aziz Sancar; 1920li yıllarda temelleri atılan bu eğitim seferberliğinin yüzyıldır devam eden etkilerinin bir göstergesi niteliğindedir. Yukarıda sıralanan tüm bu isimlerin ortak özelliği İstanbul ve Ankara dışında yetişmiş olmaları ve çoğunun eşit ve ücretsiz eğitim politikasının güdülmediği bir ortamda maddi imkansızlıklar nedeni ile eğitim alamayacak olmalarıdır.
Bu örneklerden de anlaşılacağı üzere yukarıda sözü edilen teşkilatlanma; olağanüstü bir düşünce yahut insanüstü bir planlamanın ürünü değildir. Eğitimde teşkilatlanma, önce eğitimin halka ulaşması vizyonunun amaç edinilmesi ile sonrasında; Türkiyeden eğitim isteyen bir kız çocuğuna kucak açmayla, Mardinin ilçesine ilkokul yapma ile, Sivasa öğretmen lisesi inşa etmekle mümkün olmaktadır. Öte yandan, cumhuriyetin teşkilatlanma adına izlediği diğer bir yöntem ise ülkedeki teşkilatlanmanın kitlelere ulaşacak vasıflı insan gücünü ve maddi imkânı bulundurmaması halinde; potansiyel sahibi insanlar kanalı ile bu eğitim gücünün ülkeye getirilmesi yöntemidir. Türkiyede müzik anlamında eğitimin yetersiz olması nedeni ile hakkında özel bir kanun çıkarılması ile yurtdışına eğitime gönderilen ve daha sonra 21. yüzyılın en ünlü piyanistlerinden olan İdil Biret, söz konusu politikanın bir örneğidir. İdil Biret örneğini bir teşkilatlanma emsali yapan husus; bu üstün yetenekli çocukların yetenekli oldukları konularda eğitim aldıktan sonra Türkiyeye dönmeleri ve söz konusu alanda donandıkları konularda hocalar yetiştirmeleri ve kitlelere ulaşmaları ile teşkilatın ta kendisi olmalarıdır.
Tüm bu örneklerin ardından günümüzde de halk düzeyinde teşkilatlanma düşüncesinden yarar sağlandığı görülmektedir. Söz konusu teşkilatlanma; örgün ve yaygın eğitimin yanında, bugün kendini kadın ve gençlik kollarının çalışmaları, ilçelere yayılmış kurslar, eğitim seminerleri şeklinde göstermektedir. Bu çalışmalara geniş bir bütçenin ayrılmasının yanında insan gücü ve zaman bakımından da büyük bir efor harcandığı görülebilir. Bu nedenle söz konusu çalışmalardan alınması beklenen faydanın sıkı bir takibinin olması beklenen başarı için vazgeçilmez bir koşuldur. Bu takip ise; vizyon ve misyon olarak ideolojilerinden sıyrılarak halk yararına kanalize olmuş bir teşkilatlanma ile mümkündür. Zira paranın, kopyanın, adam kayırmanın liyakate tercih edildiği bir ortamda; eğitim teşkilatına ayrılan milyonlarca liranın işlerliğinden söz etmek güçtür. Nihayetinde, Türk eğitim misyonlarından biri olan vicdanı hür bireyler yetiştirilmesinin sarp yokuşu, ancak vicdanlı bir eğitim teşkilatlanması desteği ile çıkılabilir.