Haber Girişi : 22 Aralık 2019 23:57

EBEDİ BARIŞ ÜSTÜNE

EBEDİ BARIŞ ÜSTÜNE
Felsefe tarihinin en önemli düşünürlerinden biri de 1724 -1804 yılları arasında yaşamış Kant’tır.
1795 yılında Ebedi Barış Üstüne Felsefi  Bir Deneme adıyla bir eser yazmıştır.
Devletlerarasında sürekli barışın ön maddelerini bu yazısıyla ele almıştır. Bu
maddeler şunlardır:
1- İçinde gizlenmiş - saklı (yeni bir savaş nedeni) malzemesi- bulunan hiçbir
antlaşma barış antlaşması olamaz.
2- İster küçük ister büyük hiçbir bağımsız devlet, başka herhangi bir devletin
egemenliği altına miras, değişim, alım-satım ya da bağış yollarıyla hiçbir zaman geçmemelidir.
3- Sürekli ordular zamanla bütünüyle ortadan kalkmalıdır.
4-Dış çıkarlarını gözetmek -itibarını zedelememek- için devletler, borçlanmalara
girişmemelidir.
5- Hiçbir devlet, başka bir devletin anayasasına ya da hükümetine zor kullanarak
karışmamalıdır.
6- Hiçbir devlet savaşta, ileride barış yapabileceği zaman, devletlerin birbirlerine
karşılıklı güven duymalarını olanaksız kılacak yollara başvurmamalıdır. Bu yollardan bazı örnekler şunlardır: Düşman ülkesinde suçsuz kimseleri öldürmek, zehirleyici maddeler kullanmak, antlaşmalara aykırı hareket etmek, düşman
uyruğunu kendi devletine karşı ihanete kışkırtmak.
Devletlerarası Ebedi Barışın Amaç Maddeleri ise:
Her devletin sivil anayasası cumhuriyet olmalıdır.
Devletler hukuku özgür devletlerden kurulu bir federasyona dayanmalıdır.
Dünya vatandaşlığı hukuku, evrensel misafirlik koşulları sınırlandırılmalıdır.
Ebedi Barış adlı yazıda çözümlenen bu maddeler, gayenin uluslararası hukuk boyutunu ortaya koymaktadır. Uluslararası hukukun gerçekleşmesi de devletlerin
birbirleriyle yapacakları ilkeli barışa bağlıdır.
Kant'a göre tarihin amacı sadece siyasi değildir, bütün insanları kucaklayan moral değerleri de içerir. En Yüksek İyi'nin ışığında dünyanın dönüşümü moral bir görevdir ve rasyonel isteğin bilinçli eylemini gerektirir.
Kant’a göre insanlığın sorunu devleti yönetenlerin tutumlarıdır. Siyaset hukukun
uygulaması ve yaşatması ise ahlak da hukukun teorisidir. Dolayısıyla siyasetin
belirleyici ilkesi ahlaktır. Ancak ne yazık ki, uygulanan siyasetle, ahlak ilkeleri
arasında derin bir uçurum vardır.
Eğer ahlakla siyaset arasındaki çelişki, ahlakı esas alarak giderildiğinde, siyasetin
olumlu özellikleri artacak ve ebedi barışa giden yol açılacaktır.
Kant, iki siyasetçi tipi çizmiştir: İlki, ahlakçı siyasetçidir. Ahlaki ilkelerden hareket
ederek siyaset yapanlara denir. Ahlakçı siyasetçinin davranışlarını belirleyen
ilke şudur: Eğer bir devletin anayasasında ya da bir devletin başka bir devletle
ilişkilerinde, önüne geçilmez yanlışlar bulunursa, bu uğurda kişisel çıkarlarını feda
edecek olsalar bile, ellerinden geldiğince bu yanlışları düzeltecek yolları aramak ve
aklın gözlerimizin önüne koyduğu doğal hukuk yaklaşımıyla çalışmaktır. Yöneticilerden istenecek tek şey sürekli bir biçimde hukuk kurallarına uygun ve en
yetkin anayasal kuruma yaklaşmak için gerekli iyileştirmeleri yapmalarıdır.
İkinci siyasetçi tipi, kendi çıkarları doğrultusunda ahlak ilkeleri belirleyen
siyasetçidir. Siyasetçi- ahlakçılar, hukuka aykırı ilkeleri doğru, haklı göstermek için
insan yapısının, aklın buyurduğu iyilik idesini gerçekleştirmeye gücü yetmediği
bahanesini öne sürerek, her türlü iyiye doğru gidişi ellerinden geldiğince olanaksız
kılarlar ve böylece hukukun çiğnenmesini de sürekli hale getirirler. Hâkim
olan uygulamadan çıkarları olanlar, kendi çıkarlarının yitirmemek için, açık bir şekilde yanlış olan şeyleri övmekten geri durmazlar. Ellerinden gelse kendi çıkarları
için dünyayı feda ederler.
Yine Kant ikinci tür siyasetçi-ahlakçıların tutumlarını belirleyen kuralları da
şöyle sıralar:
1- "Önce eylemde bulun sonra özür dile." Bu tür siyasetçiler, kendi devletine
ya da komşu bir devlete ait bir hakkı ele geçirmek için elverişli hiçbir fırsatı kaçırmaz.
Çıkarları elde ettikten sonra, zayıf gerekçeler göstererek bağışlanmayı umar.
2- "Ne yapmışsan yatsı, inkâr et." İşlediğin her suçu inkâr et. Halkını ümitsizliğe
ve bu yüzden de isyana sürüklemek için neler yapmışsan, hiçbirinin suçunu üzerine
alma; tersine kabahati, uyruklarının inatçılığına yükle. Eğer bir komşu ülkeyi
ele geçirmişsen, suçun insan doğasında olduğunu savun; neden olarak da, sen
başkalarından önce davranmasaydın, onların bunu senden önce yapamayacaklarından ve senin olan şeyleri ellerine geçiremeyeceklerinden emin olmadığını söyle.
3- "Böl ve yönet; ayır ve buyur." Halkın içinde seni destekleyen önemli kişileri
birbirine düşür ve halkla aralarını boz.
Devamlı halkın yanını tutar gözük. Halka vereceğin daha büyük özgürlükler vaadiyle oyala. Bir süre sonra her şey istediğin gibi olur. Yabancı devletlere göz
diktiğinde, onların arasında anlaşmazlıklar çıkar. Zayıfı korumak bahanesiyle ülkeyi
işgal et.
Kant bunları sıraladıktan sonra, "artık kimsenin bu kurallara kanmadığını ve
herkes tarafından bilindiğini" söyler.
Siyasetçi-ahlakçı tipinin devletleri yönetmeyi sürdürdüğü sürece, gaye yönünde
ilerleme ağırlaşacaktır.
Ahlak temelli siyaset yapanlar, devletlerin yönetimine geldikleri oranda, ebedi
barış yönünde adımlar atıp, gaye yönünde, ilerlemeyi hızlandıracaklardır.
Böylece Kant, hedef olarak gösterdiği dünya yurttaşlığı fikrinin gerçekleşmesinden
önce ahlak açısından olgunlaşmanın gerekli olduğunu öne sürmüştür. Ahlak
açısından olgunlaşma ise tartışma götürmez bir şekilde akıl, özgürlük, ahlak yasası
gibi kavramların içeriklerine uygun eylemde bulunmak yani bilinci geliştirmek
gerektiğine bağlanmıştır.
Geniş bilgi için; Immanuel Kant, Seçilmiş Yazılar, Çeviren, Nejat Bozkurt.
Remzi Kitabevi, İstanbul,1984.
Etiketler : zübeyir
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.