POLİTİKAHaber Girişi : 13 Eylül 2009 13:42

Duruşma salonlarını bırakıp Ulu Cami'de minbere çıktı

Duruşma salonlarını bırakıp Ulu Cami'de minbere çıktı

Anadolu coğrafyasının en eski camisi nerede?' diye sorulsa, İstanbul, Bursa veya Konya akla gelir. Oysa bu toprakların en yaşlı mabedi Diyarbakır'daki Ulu Cami. Yaklaşık 3 bin yıl önce havra olarak inşa edilen tarihî yapı, Hazreti Ömer döneminde (630) şehri fetheden Halid bin Velid tarafından camiye çevrilmiş.

Ulu Cami'de iki mezhebe göre namaz kılınıyor. Şafiiler avlunun sağ tarafında, Hanefiler solda saf tutuyor. Her iki mezhebin ayrı imamı var. Şafiilere namaz kıldıran Molla Said, bölgenin önde gelen alimlerinden biri. Hanefilerin imamı Mehmet Emin Mülayim ise sevilen bir hoca. Aslında hukukçu. 2000 yılında Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirerek 2 sene avukatlık yapmış. Ancak 42 yıl Ulu Cami'nin imamlığını ifa eden babası Molla Ali, 'oğlum minbere dön' deyince duruşma salonlarına veda etmiş. Önce ilahiyat fakültesine giderek minbere hazırlanmış. Ardından alanında bir ekol olan Akhisar'daki Hilaliye Kur'an Kursu'nda hafızlık eğitimi almış. Rahmetli Şahin Yılmaz Hocaefendi'ye öğrencilik yapmış ve 10 ay 13 günde 'hamele-i Kuran' sıfatını kazanmış.

DİYARBAKIR'DAKİ EN BÜYÜK ÇİMENTO DİNDİR

Aslen Siirt Tillolu olan Mülayim ailesinin neredeyse tamamı hafız. Emin hocanın babası, dedesi, amcaları hepsi Kur'an-ı Kerim ile aydınlanmış. Tabir caizse hafızlık ailede genetik bir durum. Aldığı bunca eğitimle yetinmeyen Emin Hoca, bu kez güzel sesine yatırım yapmış. Kıratını geliştirmek için İstanbul'un yolunu tutmuş. Mustafa İsmail'in talebelerinden İsmail Kalper hocadan meselenin inceliklerini öğrenmiş. Emin hocanın özel bir hayran kitlesi var. Okuduğu ezanı, Kur'an'ı dinlemek için Ulu Cami'ye koşanlar hayli fazla.

Babasının talebi üzerine imamlığa yönelen Emin Hoca, "Manevi bir mesuliyet vardı. Bundan kaçamazdım." diyor. Görevini büyük bir aşkla yapıyor. Diyarbakır'daki Hazreti Süleyman Camii'nde 27 sahabe efendimizin yan yana yattığını hatırlattıktan sonra, "Biz onların manevi havasıyla yaşıyoruz. Onlara layık olmalıyız." ifadesini kullanıyor.

Son günlerdeki açılım tartışmalarına atıf yapan Emin Hoca, bölgedeki asıl çimentonun din olduğunu vurguluyor. İslam kardeşliğinin herkesi bir arada tuttuğunu belirtiyor: "Bizi dinden uzaklaştırmak istiyorlar. İslami örfümüzü ve âdetlerimizi ortadan kaldırmak isteyenler var. Ama bizim birlik ve beraberliğimizi kimse bozamaz. Çünkü burası peygamberler şehri. Onların gözü üstümüzde. Bizi birbirimize düşürmeye çalışanların oyununa gelmeyeceğiz."

Emin Hoca'nın Türkiye'de yaşayan herkesten bir ricası var. Bölgedeki yoksul ailelerin yardıma ihtiyacı olduğunu anlatırken, 'Diyarbakır'ı kapsama alanınızın dışına çıkarmayın.' diyor. Geçmişte yaşanan travmalar sebebiyle insanların 'sevgi ve merhamet timleri'ne ihtiyaç duyduğunun altını çiziyor. Ramazan'ın ilk günlerinde kendisini arayan Iğdırlı bir işadamının ihtiyaç sahiplerine dağıtılmak üzere bin çift ayakkabı gönderdiğini anlatırken gözleri doluyor: "Diyarbakır'la bütün insanların ilgilenmesi lazım. Çünkü öyle bir beldede yaşıyoruz ki, belki dünyanın hiçbir yerinde bu kadar sahabe yok. Böyle bir şehir kötülüklerle anılmamalı. Hepimiz sahip çıkmalıyız. Oyunların oynandığı bölgede kimse birlik ve beraberliği bozacak bir şeyler yapmamalı."

Camideki her mukabeleyi 2 bin kişi takip ediyor

Ramazan ayı Diyarbakır'da dolu dolu geçiyor. Ulu Cami'de günde üç kez mukabele okunuyor ve her birini yaklaşık 2 bin kişi takip ediyor. Cami neredeyse 24 saat canlı. İftardan sahura kadar teravihler, Kur'an'lar, sohbetler birbirini izliyor. Bu manevi ziyafetten kadınlar da yararlanıyor. Camide bayanlar için özel bir bölüm var. Öyle perdelerle ayrılan bir yer değil. Neredeyse cami içinde cami. Özel yapılmış ahşap bir duvarı var. Ulu Cami'nin 3 kapısından biri de bayanlara ayrılmış.

Tatiana, Ulu Cami'de okunan ezanla Müslüman oldu

Emin Hoca, zaman zaman minareye çıkıp ezan okuyor. O, 'Allahu Ekber' deyince adeta Ulu Cami'nin etrafında hayat duruyor. Polonya'dan 11 yıl önce Türkiye'ye gelerek mankenliğe başlayan Tatiana Tsikeviç'in hayatı Diyarbakır'da duyduğu ezan sesiyle değişmiş. Emin Hoca bu olayı şöyle anlatıyor: "Bir ikindi vakti minareye çıktım. Medine ezanı okudum. Bu bacımız da turist olarak gelmiş, karşıdaki Hasanpaşa Hanı'nda ezanı dinlemiş ve çok etkilenmiş. Bir hafta sonra bir TV programından beni aradılar. Tatiana Hanım Diyarbakır'daki ezanın kendisini çok etkilediğini söyleyerek Müslüman olmuş. Adını da Sedef olarak değiştirdi. Tabii bu bizden değil, ezanın icazındandır