Virüsün en çok etkilediği ve etkilemeye de devam ettiği ABD ve İtalyada bile normale dönüş için ilk adımlar atılmaya başlandı. Ekonomik faaliyetler açısından önemli olan restoranlar, AVMler yeniden hizmet vermek için hazırlanıyor. Kimisi için ekonominin insan hayatına tercih edilmesi anlamına gelen bu kararlar kimisi için yeterli bile değil. Örneğin, özellikle Avrupada kuaförler, berberler ve düğün sektörünün farklı alanlarında faaliyet gösteren insanlar kısıtlamaların onlar açısından hafiflemiyor olmasına büyük tepki gösteriyorlar. Öyle ki İtalyanın ünlü gelinlik tasarımcılarından Pietro Demita, bütün bir gelinlik koleksiyonunu ateşe verdiğini duyurdu. Demita, ben ateşe vermeseydim de bu ekonomik koşullar altında zaten tasarımlarım küle dönüşecekti dedi. Benzer şekilde, restoran sahipleri de 100 kişiye hizmet veren bir restoranın sosyal mesafe kuralları gereği 30 kişiye hizmet vermesi halinde giderinin gelirini karşılamayacağını ve böyle olunca da bu açılmanın kendilerine faydası değil zararı olacağını belirtiyor. Nasıl ki dünya böyle bir global salgına hazırlıksız yakalandı ve sağlık kadrosundan, tıbbi malzemeye kadar birçok eksiği ile yüzleşti bugün de salgınının göstermeye başladığı düşüş trendi karşısında yine devletler nasıl bir tavır takınmaları gerektiği konusunda hazırlıksız yakalanmış görünüyorlar.
Türkiye bir yandan eğitimdeki eksiklikleri kapatmak ve çocukların psikolojik olarak da normalleşmesine katkıda bulunmak için okulları 1 Haziran itibari ile açmayı ve sınav senesi olanların sınavlarını ertelemeyi planlıyor. Fakat gerek sınav stresi gerekse de uzatılmış sınavlar sebebiyle turizmin yaşayacağı kayıp düşünülerek bu plana karşı çıkanlar da var. Öte yandan, AVMlerden hükümete bir baskı olduğu açık fakat bir yandan bilim kurulunun en şüpheyle yaklaştığı alanlar haklı olarak AVMler. Üretim zincirinin sekteye uğramaması büyük önem taşırken çiftçi, mevsimlik işçiler gelmezse yahut çiftçilerin tarlalarına ulaşımları zorlaşırsa gıda üretiminin sekteye uğrayacağı konusunda uyarıyor. Söz gelimi, İngiltere, Doğu Avrupadan Afrikadan gelen mevsimlik işçilerin yokluğunda hasatın tarlada kalmasından endişeli. Bu sebeple hükümet, geçtiğimiz günlerde bir devlet politikası olarak İngiliz halkının çiftliklere, tarlalara yönelmesi çağrısı yaptı, tarım patronlarına da yerel işçi ile işlerine devam etmeleri konusunda bir çeşit zorunluluk getirildi. Yani tüm dünya nereden baksanız tutarsız ve bir sonraki adımı görmekte zorlandığımız adımlar silsilesi ile karşı karşıya.
Görevleri bu döneme denk gelen devlet yöneticilerinin, CEOların, karar vericilerin kendilerinden önce görevde bulananlara gıpta ile baktığını düşünmek zor değil. Fakat bir yandan bu krizin fırsata çevrilmesi planları da kendini gösteriyor. Türkçeye yumuşak güç olarak çevrilen ve güçlü devletlerin güçsüz devletler üzerinde ekonomik, kültürel, politik etkinlik sağlamak suretiyle askeri güçten çok daha etkili bir kontrol mekanizması kurmaları anlamına gelen soft-power, bu süreçte de etkisini gösteriyor. Örneğin, Türkiye Afrikada nüfuz kazanma çalışmalarına birçok ülkeye tıbbi ve insani yardım göndererek devam ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Somali cumhurbaşkanına mektup yazıyor, Balkanlarda Sırbistan, Bosna Herkes gibi ülkelere yardımda bulunuluyor.
Yumuşak gücün yanı sıra dış işlerinde gerilen dengeler açısından da Türkiye dostça adımlar atıyor. S-400 krizi ile sarsılan NATO ilişkileri; başta ABD, olmak üzere İngiltere, İspanya, İtalya gibi NATO üyesi ülkelere askeri uçaklarla yardım göndererek NATO müttefikliği vurgusu aracılığı ile sanki iyileştiriliyor. Yani ekonomide küçülme oluyor ve olmaya da bir süre daha devam edecek, belki bazı hatalı adımlar atılıyor ancak Türkiye yaşlısına, engellisine karşı tutumu ile sağlık kadrosunun gücü ve kurallara uyma konusundaki sabrı ile önemli bir sınavı aşma yolunda görünüyor. Yabancı ülkelere gönderilen yardım kolilerinin üzerine de yazılan Mevlana deyişi gibi Ümitsizlikten sonra nice ümitler, karanlıkların sonunda nice güneşler var.