21inci yüzyılın en büyük sorunlarının başında uluslararası göç konusu gelmektedir.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Örgütü (UNHCR) raporlarına göre dünya üzerinde 68.5 milyon göçmen olduğu vurgulanmakta, her bir dakikada yirmi dört insanın evinden ayrıldığı bildirilmektedir.
Hasibe
Son yıllarda yaşanan savaşların ve ekonomik krizlerin etkisiyle insanlar, hayat şartlarının daha iyi olduğu gelişmiş ülkelere, her türlü zorlukları göz önüne alarak göç etmektedirler.
Dünya basını, hemen her gün göç yollarındaki göçmenlerin ölüm haberlerini vermektedir.
Daha iyi bir gelecek için yola çıkan bu insanlar içerisinde en büyük trajediyi çocukların ve kadınların yaşadığı bir gerçektir.
Son sekiz yıldır tarihi İpek Yolu üzerinde bulunan şehrimizde umuda yolculuğa çıkan Afganistanlı, İranlı, Suriyeli, Pakistanlı ve Bangladeşli göçmenlerin insanlığı utandıracak yaşam mücadelelerini yakından görmekteyiz.
Bilindiği üzere 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları günüydü.
Bu günde, dünya nüfusunun %25ini oluşturan çocukların hakları nasıl gündeme getirildi, nasıl bir farkındalık oluşturuldu bilmiyorum.
Yoksullukla kıvranan, aç yatıp aç kalkan, çöplüklerden beslenen, ağır işlerde çalıştırılan, ergenliğe adım atmadan evlendirilen, öksüz ve yetim olarak ortalarda dolaşan, eğitim haklarından mahrum edilen, suça itilen, uyuşturucu batağına düşen çocukların durumlarının beş yıldızlı otellerin konferans salonlarında süslü cümlelerle anlatıldığını tahmin edebiliyorum.
Zekiye
Şeriatla idare edildiğini söyleyen Suudi Arabistanın bombaladığı Müslüman Yemende 85 000 çocuğun öldüğünden ve bir milyon çocuğun açlık çektiğinden bahseden oldu mu? Onu da duymuş değilim.
Yalnız, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Gününde eczaneme gelen iki Afganistanlı sığınmacı çocuğun trajik öyküsünden bahsedebilirim.
Her ikisinin de hikâyesi aynı olan bu çocukların başına gelenler göç yollarında yaşananları yansıtan gerçek olaylardan biriydi.
Bundan birkaç yıl önce Afganistandan kalabalık bir kafile ile birlikte yola çıkan Özbek bir aile, İrandan Türkiyeye geçerken İran Polisinin müdahalesiyle karşılaşmış. Yaşanan panikte dağılan guruptan bir kısmı Türkiyeye geçmiş diğer bir kısmı ise İranda kalmış.
İşte bu kaçışma esnasında ailenin Zekiye ismindeki sekiz yaşındaki kız çocukları İran tarafında kalırken, anne ve babası ile kardeşleri Türkiyeye geçmişler.
İşte o günlerde Erzuruma gelen bu aileyi tanımış ve acılarına ortak olmuş annenin feryatlarını yüreğimde hissetmiştim.
İranda kalan Zekiye, babasının tanıdığı bir ailenin yardımıyla himaye edilmiş ve bir yıl sonra yine kaçakçılar vasıtasıyla Türkiyeye getirilmiş ve ailesine kavuşmuştu.
Yıllardan beri sığınmacılarla yakından ilgilenen biri olarak, o kadar çok yaşanmış hikâyeye tanık olmuştum ki Dünya Çocuk Hakları Gününde yeni bir hikâye ile karşılaşmam benim için sürpriz olmamıştı.
Ailesine kavuşmuş olan Zekiye, annesiyle birlikte eczaneme geldiğinde yanlarında dört yaşlarında çekik gözlü sevimli bir kız çocuğu vardı.
Yeni gördüğüm bu çocuğun üzerinde ne mont, ne de ayakkabı vardı.
Zekiyenin annesinin kucağındaki bu çocuk öyle mutsuz bir ifadeyle bakıyordu ki her halinden sıkıntı içinde olduğu belliydi.
Kim olduğunu sordum ve anlatılan hikâyeyi dinleyince şaşkınlık içinde kaldım, üzüldüm ve yüreğim yandı.
Hasibe Haydari isimli Afganistanlı bu çocuğun Zekiye gibi aynı kaderi paylaşması çok garibime gitmişti. Ailesiyle birlikte kaçak olarak İrandan Türkiyeye geçerken anne ve babasının İranlı polisler tarafından yakalanması üzerine kaçakçıların kucağında Türkiyeye geçirilen Hasibe bir anda yabancı bir ülkede yalnız başına kalmış.
Kafiledeki göçmenler Hasibeyi alarak Erzuruma getrmişler. Bu olayı duyan ve daha önce buna benzer bir olay yaşayan Zekiyenin annesi Zarghuneh Hanım, Hasibeyi bularak onu sahiplenmiş ve bağrına basmış.
Bu hikâyeyi duyduktan sonra mahzun bakışlı Hasibeyi kucağıma aldım. Başını göğsüme dayayan bu talihsiz çocuğa baktıkça sekiz yıl boyunca tanık olduğum mülteci dramları hatırımdan geçti. Hasibeyi manevi annesinin şefkatli ellerine verirken ben de yeni bir toruna kavuşmanın mutluluğunu yaşadım.
Dünya Çocuk Hakları Gününde Zekiye ile aynı kaderi yaşayan Hasibenin de yakın zamanda ailesine kavuşmasını temenni ediyor, tüm dünya çocuklarına mutlu geçirecekleri bir hayat ve mutlu gelecekler diliyorum.