Haber Girişi : 20 Temmuz 2014 18:13

DUALAR, BEDDUALAR ve MAHALLENİN KABADAYISI

DUALAR, BEDDUALAR ve MAHALLENİN KABADAYISI

DUALAR, BEDDUALAR

“Bir kaç gün önce evde sohbet ederken kızımdan dinlediğim ve beni daha farklı düşünmeye iten bir hikâyeyi sizlerle paylaşmak istedim.”

Vaktiyle şehir devletlerinin hüküm sürdüğü zamanlarda bir şehirde halka karşı iyi ve adaletli davranan krallar dualarla ayakta kalır, zalim olanlar halkın zulme karşı bedduaları sonucunda tutunamaz ve hepsi helâk olur gidermiş. 

Bu şekilde şehir halkı huzurlu ve refah içerisinde yaşayıp giderken günlerden bir gün yeni bir kral tahta geçmiş ve halka zulmetmeye başlamış. Vezir "aman efendim ne yapıyorsunuz, siz de çok iyi biliyorsunuz ki bu halk öyle bir halk ki zulmeden abad olamıyor, helak oluyor" demiş. 

Kral bu duruma bir çözüm bulmak gerek diye düşünmüş taşınmış ve tellallarla dört bir yana haber salmış. “Her ev beytül-mal’a bir adet yumurta bağışlayacak” demiş. Kimse sebebini anlayamamış ama herkes eline birer yumurta alıp getirmiş ve teslim etmiş.

Kısa bir süre sonra tellal tekrar bağırmış "beytül mal’a yumurta bağışlayanlar gelsin yumurtasını geri alsın". İnsanlar da gidip bıraktıkları yerden birer yumurta geri almış.

Bu hadiseden sonra kralın zulümleri artarak devam etmesine rağmen halkın duaları kabul olmaz, bedduaları işlemez olmuş. İmtihan bu ya zalim kral iyice azmış ve halka olan zulmünü arttırmış.

Bu durumdan iyice mustarip olan halk içlerinden birini seçip dağda yaşayan âlim bir zata göndermişler. Adam âlim zata varıp kralın zulmünden bıktıklarını, dualarının kabul olmayıp, bedduaların işe yaramadığını söylemiş.

Durumu düşünüp ölçüp tartan âlim zat işin içinden çıkamamış. “Bu adam diğerlerinden farklı bir şey yaptırdı mı size” diye sormuş. Adam düşünmüş taşınmış aklına bu yumurta olayı gelmiş anlatmış.

Âlim zat gülümsemiş. “Kimi iri, kimi küçük, kimi taze, kimi bayat yumurta getirdiler, ama herkes kendi getirdiği yumurtayı geri alamadığı için halkta herkesin bir diğerine kul hakkı geçti, bu sebepledir ki zulme karşı ettiğiniz dualar kabul olmadı.” Bu sebeple “Hepiniz bir meydanda toplanın ve birbirinizle helâlleşin. Ondan sonra umulur ki dualarınız geri çevrilmez” demiş.

Adam şehre dönüp olanları anlatmış. Bu durumun önemini idrak eden şehir halkı bir araya gelerek üzerlerinde bulunan kul hakları sebebiyle birbirleri ile helalleşip kucaklaşmışlar. Ondan sonra zalim kralın gücü tükenmiş, zulmü kesilmiş. O da diğerleri gibi helak olmuş gitmiş.

MAHALLENİN KABADAYISI

Mahallenin birinde bir kabadayı peydahlanmış ve zamanla çevre mahalleleri de rahatsız etmeye başlamış. Bunu duyan şehrin kabadayısı gidip bir bakalım demiş ve bizim kabadayının ikamet ettiği yere gelmiş. Gelir gelmez de bizimki neye uğradığını anlamadan suratının ortasına şiddetli bir yumruk indirmiş.

Yumruğu yiyen kabadayı kendine gelip yerden kalkınca da eline bir tebeşir vermiş ve demiş ki "şu yolun ortasına bir daire çiz ve gir içine."

Bizimki daireyi kendi eliyle çizmiş ve tıpış tıpış içine girmiş. İkinci kabadayı demiş ki "şimdi ben gidiyorum, benden sana izin gelene kadar bu dairenin dışına bir tek adım atarsan seni gebertirim"

Gün bitmiş, gece olmuş millet bizim kabadayıyı seyrediyor, bizimki çizdiği dairenin içinde otuyor, ayağa kalkıyor, yatıyor ama dışarı çıkamıyormuş.

Gece olmuş herkes evine gitmiş fakat merak bu ya arada bir gelip bakıyorlarmış ki bizimki ayağını yere değdirmeden çemberin dışına doğru uzatıyor ve kendi kendine söyleniyormuş.

- Ulan bu mahallenin kabadayısı benim, sen kimsin ki bana emir verip, yasak koyuyorsun. Bak ayağımı dışarı uzatıyorum, delikanlıysan gel de engel ol, gel de engel ol.