Yüce Allah Mûsa Aleyhisselâma sormuştu: "Elindeki nedir?" diye. Mûsa Aleyhisselâm ise "Bu âsâmdır" demiş ve sonra açıklamıştı, "Ona dayanırım, onunla hayvanlarıma yaprak dökerim yemeleri için" Elbette Mûsa Aleyhisselâm da biliyordu ki, Rabbi elindekinin ne olduğunu bilir Üstelik âsânın dayanmaya yaradığını, hayvanlara yaprak silkelemekte kullanıldığını, her şeyi bilene ayrıca söylemesi fazla değil mi? Hayır, fazla değil; hatta eksik gibi Çünkü Sevgili'nin huzurunda olunca laf uzatılır, uzatılmak istenir Daha çok huzurda kalmak için yeni yeni konular açılır Huzurda iken, konuşulanın ne olduğu önemli değildir; önemli olan konuşmaktır Çünkü konuşmak huzurda kalmayı uzatacaktır
Dua da böyledir işte! Kulun Rabbiyle söyleşmesidir. Müslüman için dua etmek, duanın kabul olup olmamasından daha önce gelir Çünkü dua, içeriği ne olursa olsun, sonucu nereye varırsa varsın, Allah'ın huzurunda kalmaktır
Bakınız Mevlana ne diyor:
Şeyh-i murgân leylekest!
Lek lekeş dânî ki cist!
Hamdü lek, mülkü lek!
Şükrü lek, yâ müsteân.
Yani, Kuşların şeyhi leylektir. Onun "lek lek" diye çıkardığı ses nedir bilir misin? O ses şudur: "Hamdü lek" (Hamd sana), "Mülkü lek" (Mülk senin), "Şükrü lek" (Şükür sana), Ya Müsteân! (Ey yardım istenen tek varlık)
Dua acizden muktedir olana bir sesleniştir. Dua daima rağbet edilene uzanmaktır. O'na vasıl olmaktır. Dua etmek, iyilik talebidir, yardım isteğidir. Kendiliğinden olamayacak işlerin beraberce yapılmasını arzu etmektir.
Şairin değişiyle;
Uzak bozkırlar nasıl unutursa denizi,
Seni öyle unuttuk; bağışla bizi!
Dalgın bir yolcu gibi yitirdik dengimizi,
Seni öyle unuttuk; bağışla bizi!
Ara ki hangi mezatta bulasın kalbimizi,
Seni öyle unuttuk; bağışla bizi!
Utançla perdeledik yenilgimizi,
Seni öyle unuttuk; bağışla bizi!
Nasıl baharı görmezse kara düşen kan izi,
Seni öyle unuttuk; bağışla bizi!
Unuttuk aşkımızı, sevgimizi, rengimizi,
Ve seni de unuttuk; bağışla bizi!
Ey Rabbim
Sözlerin en güzeli hiç şüphesiz sana ait,
Bizim söylediklerimiz,
Söyleyemediklerimiz,
Söyleyeceklerimiz,
İçimizde sakladıklarımız,
Suskun bıraktıklarımız,
Terk ettiklerimiz,
Unuttuklarımız,
Fısıldadıklarımız,
Hepsi, hepsi, sözlerin hepsi!
Ancak sana yöneldiği için güzeldir.
Şüphesiz duayı dilimize veren sensin,
Dilimizi duaya çeviren sensin,
Sözlerin en güzeli sana aittir.
Ve sözlerin en güzeli sana hitap etmektedir.
Ey Rabbim,
Ebediyyen bana yakınlığını tattırdığın için,
Bana vahyettiğin tüm gerçekler için,
Beni hayat denen bu sonsuz lezzet pınarının başına oturttuğun için,
Bildiğin tüm ayıplarımı örttüğün için,
Gördüğün tüm kusurlarımı bağışladığın için,
Umuduma katık ettiğin tüm hayallerim için,
En sevgilini bana elçi gönderdiğin için,
Ey sevgili,
Beni aşkına muhatap ettiğin için
Sonsuz hamd sana
Sonsuz minnettarlık sana
Sonsuz minnet sana
Sonsuz şükür sana
Sonsuz teşekkür sana...
Ey Rabbim,
Tut elimden sonsuz kudret elinle,
Beni hiçliğe düşmekten kurtar,
Ben acizim dayanağım sensin,
Fakirim ben sığınağım sensin,
Dilsizim sözüm sensin,
Körüm ben, gören sensin,
Sağırım ki sen işitensin...
Ey Rabbim!
Bütün güzel sözler sana söylemekle güzeldir.
Kırık dökük de olsa kabul eyle sözlerimi,
Yıkık dökük de olsa duy yakarışlarımı,
Kabul eyle beni,
Kabul eyle sözlerimi,
Suskunluğumu,
Dilsizliğimi,
En güzel dua eyle,
Dua eyle dilsizliğimi,
Dua eyle suskunluğumu,
En güzel dua eyle.
Ki sözlerin en güzeli sana hitap etmekle güzeldir.
Dua eyle sözlerimi,
Güzel eyle...
Güzel eyle...
Evet, dua; sevgi ve hürmetle, lütuf ve nazar istemektir layık olandan. Duaya sarılan, için için aczini itiraf etmektedir. Çaresizlik, ancak dua sayesinde yüksek sesle terennüm edilebilmektedir. Kulluğun özü duadır. Duasız kulluk olmaz. Tazim edilenden, tazimi terk etmeden dilek dilemek ancak dua ile olabilir. Duada, dua edilene hayranlık vardır. Hayran olunmayana yalvarılmaz. Dua, dua edilene yaklaşmaktır. Sıkıntının panzehiri, stresin ilacı duadır. Duanın ön şartı, olabilecekleri istemektir.
Selam ve dua ile.
Not: 17.01.2016 tarihinde inşallah umre ziyaretimiz olacak ama yazılarımız devam edecektir.