Küresel ısınma ve beraberinde getirdiği iklim değişikliği her yıl fark edilir şekilde kendini hissettiriyor.
Mevsimlerin yer değiştirdiği bu doğa olayı nedeniyle ülkeler gelecekle ilgili ciddi kaygılar taşımakta ve bilim insanları yaşanması muhtemel tehlikelere karşı ülkeleri uyarmaktalar.
Mevsim normallerinin dışında seyreden hava sıcaklıkları ezberleri bozmakta, insanlar hazır olmadıkları bu konu karşısında çareler aramaktalar.
Bu değişikliğin bazı coğrafyaları olumsuz etkilemesi yanında Erzurum gibi şehirlerde de avantajlar sağlayacağı ifade edilmektedir.
Erzurum’da yaşayanlar olarak bu değişikliğin getirdiği farklılıkları hissettiğimizi rahatlıkça söyleyebiliriz.
Eski kışların hüküm sürmediği Erzurum’da, yiğitlerin bıyığını donduran o meşhur soğukları neredeyse göremiyoruz.
Metrelerce kar yağmıyor. Asfaltlar buz tabakalarıyla kaplanmıyor. İlkbahar ve sonbahar kavramları birbirine karışmış şekilde. Eskilerin yaptığı hesaplar dahi tutmaz oldu.
Temmuz ayı içerisindeyiz. Erzurumlular “Hele, Temmuz soğukları geçsin, yaz gelecek” diye bekleye dursunlar, Ege ve Akdeniz kıyılarında termometreler +50 dereceyi gösteriyor.
Medya, Çöl Sıcaklarının geleceği uyarısında bulunurken, sağlık uzmanları, sıcaklar karşısında insanlara tavsiyelerde bulunuyorlar.
Klima başında serinlemeye çalışan, sıcaktan dışarı çıkamayan, yapış yapış terleyen yurdum insanının serzenişlerini duyunca, Temmuz ayında Erzurum’da yün yorgana sarılıp yatmanın keyfini yaşıyoruz. Sivrisineğin olmadığı, nemin bunaltmadığı, sıcağın kavurmadığı, çeşmelerinden gürül gürül buz gibi suların aktığı, gece rahat ve serin bir ortamda uyuduğumuz Erzurum’da yaz mevsimini yaşarken Erzurum’un havasından ve suyundan övgü ile bahseden Evliya Çelebi’ye hak veriyoruz.
Tatil yapacağım diye dünyanın parasını verip sıcaktan bunalan, dışarıya adım atamayan, klima başında günlerini geçiren insanların sosyal medyadaki şikayet dolu mesajlarını okurken “Yaz mevsiminde yaşanacak yer Erzurum’dur.” demekteyiz.
Artık dünyada tatil anlayışı yavaş yavaş değişmekte, insanlar deniz ve güneş keyfinin yerine dağ ve yayla turizmini tercih etmekteler.
Köylere kaçış, hobi bahçelerine talep, doğayla baş başa kalma arzusu, karavan turizmi bu arayışların günümüzdeki örnekleridir.
2000 m rakımı, serin yayla havası, doğal ve kültürel zenginlikleri ile Erzurum yaz ve kış turizmi açısından önemli imkanlara sahiptir.
Turizm konusunda çok zengin potansiyellerimizin olmasına rağmen yerli ve yabacı turist ağırlamakta istediğimiz noktada değiliz.
Bu konuda, tanıtım eksikliğimizin olduğu ve turizm bilincinin şehirde tam gelişmediği gibi olumsuzluklardan bahsedebiliriz.
İnsanların bir parça gölge aradıkları, ufak bir esintiye hasret kaldıkları, nefes almakta zorlandıkları, geceleri yatamadıkları ortamdan, Erzurum’un doğal klimalı cazip coğrafyasını tercihleri turizm bilinciyle sağlanabilir.
Uzmanların, sıcaklıkların + 45derecenin üzerine çıkacağını söyledikleri bu günlerde, ekonomik bir tatil yapmak düşüncesinde olanları, kadim bir kültürü yakından tanımak isteyenleri, Palandöken’in esintilerinden ferahlamak ve huzurlu bir ortamda bulunmayı arzu edenleri, Cumhuriyetin temellerinin atıldığı, Anadolu’nun zirvesi Erzurum’a, Dadaşlar diyarına bekliyoruz.
Sayın Başkan, doğal gaza ÖTV 'de yüzde 224 zam yapıldı. Üç ay sonra, gelecek astronomik zamlarda, Erzurum'un nasıl klimalı bir şehir olduğunu, klimalı mı yoksa can yakıcı bir şehir olduğunu o zaman göreceğiz. Bakıyorum da siz de siyasilerin teraneleri tutturmuş gidiyorsunuz. Bunu yazacağınıza yapılan ve halkı canından bezdiren zamları yazıp halkın dertlerini dile getirsenize. Neden bunları yazmıyor siniz ?.. hayat pahalılığı halkı canından usandırdı, halk canından bezdi. Tabii niye yazasınız ki siz de elitlerden, tuzu kurulardansiniz. Halkın derdi varmış, umurunuzda mı. Madem kalem elinizde madem yazıyorsunuz, halkın sıkıntılarını yazmanız lazım. Kaleminizi birilerinin emrine vermemelisiniz. Yaz mevsiminde hasat sezonundayiz. Soğan, patates 20₺, 40₺' den aşağı meyve, 25₺' den aşağı sebze yok. Ama vatandaş alıp yiyecek ki sağlığını korusun, hayatta kalsın. Artık para yetişmiyor, halk borçlu yaşıyor. Bu ülkede, 85 milyonun, 17 milyonu sizin gibi tuzu kurular, 15 milyonu açlık sınırının altında, benim gibi bu devlete 36 yıl hizmet etmiş, binlerce insan yetiştirmiş emekli bir öğretmen de 53 milyon insan gibi yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Bu adalet mi ?.. bu idareciler bunu görmek istemiyorlar, siz görüyorsunuz, bari siz yazınız. Zamlar , vergiler artık yağmur gibi yağmıyor, şimşek gibi çakıyor, yıldırım gibi yakıyor. Madem para vardı, çalışana , seyyanen 8 bin ₺ yerine, 5 bin ₺ verip 3 bin ₺ yi de emekliye verselerdi daha adaletli olmaz mıydı ?.. tabi böyle bir adaleti olanlar yapar. Sayın Başkan, yazılacak o kadar şey var ki biz kısa tuttuk. Yazınız. Halkın bu sıkıntılarını, çektiği iztiraplarini, nasıl ezildiğini yazınız. İşte yazar dediğin budur. Selamlar. Hoşça kal.