Geçtiğimiz Salı, yani 24 Ocak, Uğur Mumcu'yu aldığı gibi yiğit bir ismi daha almıştı aramızdan. Ölümünün 16. Yılında onu anmamak vefasızlıktan öte vatana hizmetlerine ihanet olurdu. Kimden mi bahsediyorum? İnsanlığı ve vazife bilirliğiyle büyük hizmetler gösterip, imzasını silinmeyecek şekilde ülkenin sinesine atan adamdan, yani eski Diyarbakır Emniyet Müdürü Şehit Ali Gaffar Okkan'dan?
Ali Gaffar Okkan? 1952'de Sakarya'da başlayıp 24 Ocak 2001'de bambaşka bir coğrafyada son bulan onurlu bir yaşamın sahibi? Diyarbakır'ın eski(meyen) efsanevi Emniyet Müdürü, iş bilmez polislerin korkulu rüyası, halkın 'Baba Gaffar'ı'? Cesaret ve disiplin sıfatları en çok onun ismine yakışırdı. Türlü başarılar sergilemesi, onun, genç yaşta Diyarbakır'a 1. Derece Emniyet Müdürü olarak atanmasının tesadüfî gelişmediğinin en net kanıtıydı. Onu, yalnızca Emniyet Müdürü olarak tanımlamak oldukça kısır olacaktı. Zira halkla iç içe olan tavrını hiç terk etmedi. Diyarbakır'ı, Diyarbakırlıyı; hemşerileri, kardeşleri halkın deyimiyle, 'baba'ları gibi sahiplenip, görevini Emniyet Müdürlüğü'ndeki odasında değil, halkın içinde yürütmeyi tercih etti. Diyarbakır Spor'un en koyu taraftarı da yine Gaffar Okkan'dan başkası değildi. Haince şehit edilen Okkan'ı ve cinayetini konu alan TRT Haber'deki 'Faili Meçhul Programı'nda, Okkan'a ve ölümüne dair önemli detaylar aktarılıyor. Programda; Gaffar Okkan'ın kişiliği, hizmetleri, yaşamı, son anları ve suikastı dönemin tanıkları tarafından gözler önüne seriliyor.
HİZBULLAH'LA BURADA BİR
DÜNYA OYUNUNU BOZUYORUZ
Okkan'ın, şahadetinden önceki son röportajı Nuriye Akman tarafından yapılmıştı. Gerçek bir beyefendiye (her ne kadar röportaj başında gönülsüz olduğu söylense de Akman tarafından) gerekli prosedürleri hallederek karşısındaki hanımefendinin işini kolaylaştırmak yakışırdı. Belgesel de o röportaja dair bilgiler aktaran Nuriye Akman'ın anlattığı üzere, öyle de yaptı. İç işleri bakanlığıyla görüşerek arkadaşı Yavuz Donat'ı arayıp işlemlerin hızlandırılmasını sağladı. Akman, Gaffar Okkan'ı iddialı bir kişi olarak nitelendiriyor; konuşmaları, tavırları ve mimiklerindeki tiyatral hava onda, o tarz bir algı uyandırmış zira. Nuriye Akman'ın, Fatih Terim benzetmesi de yine Okkan tarafından hoş karşılanıp, "İstanbul'da Terim neyse, Diyarbakır'da Gaffar Okkan odur." gibisinden karşılığını bulmuş. Hizbullah'ın korkulu rüyası olduğu bilinen Okkan'a, Akman tarafından tehdit edilip edilmediğine dair yöneltilen soruya, "Salla, önemli değil bunlar söylenir." Karşılığını vermesi hiç şüphesiz civanmert bir emniyet müdüründen beklenecek bir cevaptı. Hizbullah'la çetin bir savaş veriyordu. Okkan'ın, "Hizbullah'la burada bir dünya oyunu bozuyoruz." sözü her şeyi özetler nitelikteydi. Şahadete giden yol bu mücadelenin kırık dökük, harabe ve sonu karanlığa çıkan basamaklarıyla kesişiyordu.
BANA BİR HENDEK'TE,
BİR DE DİYARBAKIR'DA
KİMSE DOKUNAMAZ
Her şeyde olduğu gibi Gaffar Okkan'ın da halkla bu denli iç içe olmasının bir temeli vardı elbette. Belgeselde aktarıldığına göre, Okkan'ın, İzmir'in Kasımpaşa'sı olarak bilinen Eşrepaşa'da karakol amirliği yapması, onun o samimi içten havasına oldukça etki etmişti. Bunun yanı sıra Eskişehir de Güvenlik Bölge Müdürlüğü yaptığı zamanlarda dönemin Eskişehir Emniyet Müdürü Atilla Aytek'in, içten yönetim anlayışı, Gaffar Okkan'a, adeta bir ilham kaynağı olmuştu. Okkan, Diyarbakır'ın her anlamda kalkınması için çalışmalarda bulunuyordu. Halkla her daim birebir ilişki içerisinde oldu. Numarasını çekinmeden her kesimden insanla paylaşması, halkın içine karışabilmek adına Kürtçe öğrenmesi, Diyarbakır Spor'un faaliyetlerine katılıp her zaman en önden desteklemesi, çocuklara karşı ilgi alakası ve muhtaçlara yönelik hassasiyeti onun, nasıl bir yönetim tarzı olduğunun en içten örnekleriydi. Diyarbakır'ın ona güvendiği kadar Gaffar Okkan da Diyarbakır'a güvenirdi. Okkan, "Bana bir Hendek de bir de Diyarbakır da kimse dokunmaz" derdi. Bu yöneten, yönetilen ilişkisinden çok başkaydı. Hemşerilikten ötesi bir duygudaşlıktı?
MERKEZ, MERKEZ!
SALDIRIYA UĞRADIK
İnna lillahi inna ileyhi raciun ( Şüphesiz Biz Allah'tan Geldik ve Şüphesiz Dönüşümüz O'nadır.)? 'Ölüm öldürülmüyor' demişti Bediüzzaman. O günde yani 24 Ocak 2001 günü saat 17.40' da öldürülmeyen ölüm kalleşçe aldı aramızdan Gaffar Okkan'ı. Daha yapacak çok şey vardı? Yiğit bir cana mal olacak derecede önemli şeyler. Nuriye Akman röportajı sırasında Vali Cemil Serhatlı'dan bir telefon geldi. Vali, Diyarbakır Kültür Sarayı'ndaki Uğur Mumcu'yu anma etkinliklerine birlikte gitmeyi teklif etti. O, dönem ki Diyarbakır Spor başkanı olan Adnan Öktüren'le randevusu olduğu halde valinin isteğine hayır diyemedi ve röportaj ardından yola çıktı Emniyet Müdürü Okkan ve bir daha hiç dönemedi gittiği yoldan. Valilik binasına makam aracıyla seyir hâlinde iken, Sezai Karakoç Bulvarı üzerinde Et Balık Kurumu ile Eflâtun Park arasında, kimliği belirsiz kişilerce pusuya düşürülerek açılan ateş sonucu, 5 koruması ile birlikte olay yerinde şehit edildi.
Merkez, merkez! Saldırıya uğradık, saldırıya uğradık?
M: Olay yeri neresi?
Yaralı polis: Şehitlik mevki
M: Zayiat var mı, zayiat var mı?
Yaralı polis: Şehidimiz var.
M: Sayın 3310'un durumu ne?
Yaralı polis: Başımız sağ olsun...
3310, Okkan'ın telsiz koduydu...
Gaffar Okkan'ın ölümü ardından türlü spekülasyonlar atıldı ortaya, failleri hala meçhul. Atatürk Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Hakan Temiztürk, Gaffar Okkan'ın sıradan bir bürokrattan ötesi olduğunu, Kürt-Türk barışı için önemli aşamalar kaydettiğini, bu sebeple de barış karşıtı olan kişiler tarafından katledilmiş olabileceğini söyledi. Temiztürk, "Ali Gaffar Okkan, sadece görev alanı olan emniyetle değil, Diyarbakır'ı ilgilendiren her alanla çok ilgilenen, halkla çok teması olan bir kişiydi. Bu çabayı gösteren bir kişinin çözümden rahatsız olan Türk-Kürt barışını istemeyenlerin hedefinde olması normal gözüküyor. Cinayeti henüz aydınlatılmış değil. Diyarbakır başta olmak üzere barış ortamının tahsisi için oldukça önemli bir isimdi. Umarım en azından failleri bulunur ve bu yöndeki beklentiler karşılanmış olur." dedi.
O, hain pusuda Türkiye, yiğit ve şanlı Emniyet Müdürünü şahadete uğurladı. Öldürüleceğini bile bile nice uyarılara rağmen kendini dev korumu ordularının arasına ve zırhlı araçlara saklamadı Okkan. Mertçe yaşayıp namerde eğilmeden başı dik ayrıldı aramızdan. Diyarbakır'da ondan sonra doğan birçok çocuk onun adını aldı. Ve Diyarbakır, 'Baba Gaffar'ını hiç unutmadı?