SAĞLIKHaber Girişi : 02 Ekim 2011 00:07

Din ve vicdan hürriyeti bir lütuf olmaktan çıkmıştır

Din ve vicdan hürriyeti bir lütuf olmaktan çıkmıştır

Diyanet-Sen Akademisinin düzenlediği ’’Yeni Anayasada Din ve Vicdan Hürriyeti’’ konulu panel, Ankara Rixos Otel’de düzenlendi.

Panelin açılışına katılan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez yeni anayasa çalışmalarının hız kazandığı bir dönemde din ve vicdan konulu panel düzenlenmesinin çok önemli olduğunu ifade ederek, ’’Din ve vicdan özgürlüğü medeni dünya için artık lütuf olmaktan çıkmış, ihtiyaç ve zorunluluk haline gelmiş ve evrensel bir niteliğe bürünmüştür’’ dedi.

Din ve vicdan hürriyetinin kişilerin istedikleri dini serbestçe seçmelerini, seçtikleri dinin kurallarını hiçbir zorlama ve müdahale olmadan uygulamalarını, bu konuda eğitim alma, eğitme, başkalarına anlatma ve telkin etme haklarını ifade ettiğini anlatan Diyanet İşleri Başkanı Görmez şöyle konuştu;

’’İnsanların dini ve vicdani kanaate sahip olması hakkı, hukuktan değil, anayasa ve yasalardan değil, sırf insan olmaktan, düşünme ve inanma yeteneğinden doğmaktadır. Bu sebeple din ve vicdan hürriyeti sadece dini ve vicdani kanaate sahip olma hakkını değil, aynı zamanda bu kanaatlerini açığa vurma, bunun gereklerine göre ibadet etme, davranma, başkalarına telkinde bulunma gibi dışa akseden hakları da içermektedir’’.

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, tek başına din ve vicdan özgürlüğünü teminat altına almanın yetmeyeceğini ’’kimi, usta işi istisnai ifadelerle’’ istenildiği takdirde kişi hak ve hürriyetlerinin tarumar edilebileceğinin Türkiye’de tecrübe edildiğini kaydetti.

Türkiye’de din ve vicdan özgürlüğü alanındaki sorunların çoğunun din, devlet ve toplum ilişkisinden kaynaklandığını ifade eden Diyanet İşleri Başkanı Görmez, ’’Bunun en önemli sebebi İslam dininin kendi öz yapısıyla, Müslümanların İslam dinini algılama tarzı, devletin İslam dinine biçtiği konumla, İslam arasında ciddi farklılıklar bulunmasıdır’’ dedi.

Açılışa katılan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, ise mevcut anayasanın ’’koruma ve kollama’’ anayasası olduğunu belirterek, 1982 Anayasası’nın cumhurbaşkanına, meclis başkanına, başbakanına, yargısına, üniversitelerine güvenmeyen bir yapısı olduğunu ifade etti.