DEVLETTEN HESAP SORULUR MU?

Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Uçum geçtiğimiz günlerde Habertürk’te Mehmet Akif Ersoy’un programına katıldı, otuz yıla yakın avukatlık hayatının ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekilliği sıfatının kendini her an belli ettiği bir programdı. Hukuk kavram ve kurumlarına hakimiyeti ve düzgün Türkçesiyle dinlerken rahatsız olmadığınız bir insan, eğer cümlelerinin içeriğine ve dahası satır aralarına odaklanmazsanız. Uçum, HDP’nin kapatılmasına ilişkin tartışmalarda 2010 Anayasa değişikliğinde AK Parti’nin parti kapatmayı imkansızlaştıran maddenin öncüsü olduğunu ancak o dönem mecliste bunun kabul görmediğini hatırlatıyor. Uçum’a göre arzuları bir partiyi kapatmak değil ancak demokrasi çatısı altında terörün vasiliğini yaptığı bir partinin faaliyet göstermesi kabul edilebilir değildir. Uçum, böyle bir kapatma davası açılırsa Anayasa Mahkemesi’nin vereceği kararın herkesin kabul etmesi gereken bir karar olduğunu da belirtiyor. Anayasa Mahkemesi’nin bu denli yıpratılmaya çalışıldığı bir dönemde kulağa hoş gelen bir açıklama. Ancak Uçum’un Cumhurbaşkanlığı içerisindeki kurumlara dair eleştirilerden soru gelince takındığı tutum sizi 18. yüzyıl Fransa’sına götürüyor. İspanya’ya karşı açılacak savaşın maliyetini vergilerden çıkarmayı düşünen 14. Louis, Paris’teki Parlamentonun bu duruma sıcak bakmadığını öğrenince rivayete göre parlamentoya gelir ve akıllara kazınan o “Devlet benim” nutkunu çeker. Daha sonra aynı söylemin, en azından aynı mantalitenin Mussolini’ye de ilham verdiği yine tarihçilerin yazıp çizdiği bir konudur.

Gelelim meselenin Sayın Uçum ile ilgisine. Fahrettin Altun ve HDP arasında Twitter’da yaşanan gerginlik kendisine sorulduğunda Uçum, İletişim Başkanlığı’na hesap sormanın devlete hesap sormak olduğunu ve devlete de hesap sorulamayacağını belirtiyor. Uçum’a göre Cumhurbaşkanı, İletişim Başkanı eleştirilebilirmiş ancak bu kurumlar, makamlar devletin, sisteminmiş, onlara hesap sorulamazmış. Kişilerin eleştirilebileceği konusunda geniş gönüllü davranan Uçum’un bu tepkisi karşısında akıllara özel hukukta çokça tartışılan tüzel kişilik perdesinin kaldırılması geliyor. Şöyle özetleyeyim, İsviçre Federal Mahkemesi, bir uyuşmazlık karşısında menfaatinize uygun düştüğü zaman bir tüzel kişiliğin çatısının altında olmayı benimseyip işinize gelmeyince ayrı bir tüzel kişilik ihdas edemezsiniz diyordu. İşte burada da tam olarak benzer bir durum var. Söz gelimi, vatandaşlarla IBAN paylaşıp yardım kampanyası başlatılırken yardım edilen AK Parti değil devlet tüzel kişiliği vasıtasıyla halktır deniyordu. Ancak konu Fahrettin Altun’a hesap vereceksiniz demeye gelince bir anda kişilerle devlet bütünleşiyor, bu kişilere hesap sormak devlete hesap sormak oluyor. Hoş, kaldı ki pekâlâ devlete de hesap sorulur. Devlet, kutsal değildir. Kutsal olan, devletin sunduğu hizmetler ve vatandaşı için sağladığı güvenli, insan onuruna yaraşır hayattır. Devleti bunları sağlamaya iten de hesap verir olması ve adeta halktan çekinmesidir. Bu nedenle Uçum’un söylediklerine katılmak bir kenarda dursun ülkem için üzüldüğümü belirtmem gerekir.

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.