"Deve kuşu gibi başını kuma sokmak!.." Bu deyimi ilk olarak, kim ne zaman nerede söylemiş, bilmiyorum?
Zor durumlarda çözüm bulmak yerine, korkularından ve korkaklığından kaçtığını sanan aptal insanları nitelemek için kullanılan bu deyimin artık anlamını yitirdiğine inanıyorum. Neden ve nasıl mı? Anlatayım...
Bu deyim bir zamanlar mert, cesur ve adam gibi adamların çokluğunda bazı korkak ve aptal insanları anlatmaya yetiyormuş. Ancak;
Gelişen teknolojiyle birlikte dünya hızlı bir şekilde beton yığınına dönüşürken artık deve kuşlarının başlarını sokacağı arazi parçası neredeyse kalmadı gibi. Yer yer kalan sahra ve çöllerde ise nükleer bomba deneyleri yapıldığı için deve kuşları artık oraları da kullanamamakta. Hal böyleyken, üretim çiftliklerine alınan deve kuşları daha dünyanın kaç bucak olduğunu anlamadan eti, yumurtası ve sakatatı için hemen kesiliyor. Hal böyle olunca; deyimin geleceği oldukça endişe verici bir hal alıyor. En vahimi ise, ne başını kuma sokan deve kuşları nede mert, cesur ve akıllı insanların çokluğu karşısında azlığıyla dikkat çeken korkak ve aptal insanlar kaldı!
Tam tersine, mert cesur ve akıllı insanlar fazlasıyla dikkat çekecek kadar azınlığa düşerken diğer kesim(!) çoğunluk olmanın zafer sarhoşluğunu yaşamakta. Mertlik, cesaret, dürüstlük ve insancıl düşünmenin erdem olmaktan çıktığı günümüzde onların yerini açıkgözlülük, bencillik, acıma duygusunun köreltilmesi, ikiyüzlülük, yalakacılık ve çıkarcılık gibi bir sürü ben merkezli duygular aldı.
Ve eminim ki, başlarını kuma soktukları için aptallıkla suçlanan deve kuşları o kadarcık aklıyla bile bunların erdem olmadığını anlar, deve kuşu olmakla gurur duyar ve kendilerine aptal diyen insanların üzerine gülerdi. Günümüzde birisi için deve kuşu misalini kullanmayı, çıplaklar kampında, "Kral çıplak" diye bağırmak kadar saçma ve komik buluyorum...
Önceden aptal ve korkak insanların hak ettiği bu deyimi şimdi akıllı ve cesur insanlar için kullanmak bence tam yeridir. Bazen erdemliliğin beş para etmediğini gören bu insanlar aptal insanların ezici çoğunluğu karşısında pes etmenin yılgınlığıyla bir şey duymamak ve görmemek için kafalarını kuma sokmaktalar.
Şimdi olayın en önemli kısmına geliyorum(!..)
Bu çoğunluktaki insanlar artık kafalarını kuma sokmak yerine yüzlerine maske takmayı tercih ediyorlar. Bu öyle yaygın bir hal aldı ki, her maskeli insan sadece kendisinin maskeli olduğunu sanıp, karşısındakilerden gerçek yüzünü sakladığını düşünmekte. Bir şeyin tersinin tersi yine kendisidir kuralıyla olaya baktığımızda, iki maskeli sahte insanın birbirleriyle ilişkilerinde aptallık, sahtekârlık ve riyakarlık kendiliğinden çıkıvermekte. Daha net bir ifadeyle, karşısındakini kandırdığını düşünürken, o an kandırıldığının farkında bile değildir. Çünkü karşısındaki de maskelidir. Yani bu tip insanlar rol yaptıklarını sanmalarına rağmen gerçek kendilerini oynadıklarını hiç akıl edemezler. Bence günümüz savaşları ne medeniyetlerin ne dinlerin nede haklıların savaşı; sadece doymak bilmeyen 'maskelerin savaşı...' Bu da benim deyimim işte, maskelerin savaşçıları...
Saat sabaha karşı dört. Yorgun ve uykusuzum. Maskemi çıkarıp uyumaya gidiyorum!