ERVAK, “Bu şehrin deprem gerçeği var” dedi…
Yöneticilerimizse, toplantıyı görmezden gelerek adeta “bize ne” dedi!
Deprem kimin sorunu?
Büyüklerimiz, “Eğri oturalım doğru konuşalım” demiş.
Bendeniz ise, şiddetle itiraz ediyorum bu telkine…
Diyorum ki:
“Gelin doğru oturalım ki, doğru kelamlar edebilelim.”
Bu kısa girizgahı, şehrin yöneticilerini eleştirebilmek adına yaptım.
Efendim…
Erzurum’un en saygın, en etkin, en üretken ve de en şöhretli sivil toplum kuruluşlarının başında ERVAK gelmektedir.
Yıllardır ne siyasete aparat oldu ne de siyaseti sıçrama tahtası olarak gördü.
Erdal Güzel’in başkanlığından beri de, artık ülke çapında ciddi projelere imza atan bir sivil kuruluş teşkilatı…
ERVAK’ın geleneksel hale getirdiği “Sultan Sekisi” toplantılarının bu yıl ki teması, depremdi…
Yani her an kapımızı çalacak olan bir gerçeğimiz…
ERVAK, muazzam bir hazırlık neticesinde “deprem” başlıklı toplantı yaptı.
Vatandaş oradaydı, basın mensupları oradaydı, bilim insanları oradaydı ve öğrenciler de oradaydı…
Pekii kim yoktu orada?
Şehrin yöneticileri!
Belediye başkanları yoktu, mülki idare yoktu, kurum yöneticileri yoktu, iktidar-muhalefet siyasetçiler yoktu!
Herkesin tercihine saygı duymakla birlikte, şu soruyu sormazsam olmaz:
“Bir deprem şehri olan Erzurum’da, son derece ciddi bu toplantıya katılmaktan daha önemli hangi işiniz vardı?”
ERVAK, iktidara muhalif bir sivil toplum teşkilatı değil.
İktidar borazanı da hiç değil.
Seviyeli bir duruşu var.
Beklenirdi ki, o toplantının baş konukları özellikle belediye başkanları olsun…
Olmadılar; niyeyse artık tenezzül etmediler!
Toplantıda genç bir bilim insanı sunum yaparken sordu, “… tut ki şu büyüklükte bir deprem olursa Erzurum’un hali nice olur?”
Sonra yine kendisi cevap verdi:
“Erzurum’da en az altı binin üzerinde yatak kapasiteli bir hastane olmalı.”
Devam etti:
“Bingöl Karlıova’da olan bir büyük deprem, Erzurum’da da feci bir yıkıma yol açacaktır. En az 14 bin konut yıkılır.”
Tamamen bilimsel çalışmaların takdim edildiği “Sultan Sekisi” toplantısı, bizi yönetenlerin fay hatlarını harekete geçiremedi!
Yine aynı toplantıda bir bilim insanının bizzat tanık olduğu şu hatırasını dinledim:
“Kahramanmaraş merkezli depremden birkaç gün sonra, deprem bölgesine gitmiştik. Her taraf yıkılmış şehirler ve enkaz altındaydı.
Bir yerde camiinin minaresi yıkılmıştı. Orada baktık ki Japon bir ekip inceleme yapıyor. Yanlarına gittik. Çok titiz bir çalışma halindeydiler. Sorduk neden bu kadar ayrıntılı inceleme yapıyorsunuz? Cevap verdiler, ‘bu depremler bizim için adeta laboratuvar çalışması gibidir. Bu yıkımlardan dersler çıkarıyoruz.’ Japon heyetinin başkanı bir hanımefendiydi. En çok o koşturuyordu. Japonlara sorduk: Hanımefendi deprem uzmanı mı? ‘Hayır’ dediler. ‘Bu hanımefendi Tokyo Belediye Başkanıdır.’
Japonlar öyle biz de böyleyiz işte…
Tokyo Belediye Başkanı kalkıp deprem bölgesine geliyor, elleriyle enkazı inceliyor.
Erzurum’da ise, belediye başkanları muhtemel bir felaketin konuşulduğu toplantıya bile itibar etmiyor!
Deprem aynı, kafa farklı…
Hani “doğru oturup, doğru kelam edelim” dedik ya…
Bu soruyu sormadan edemezdik:
O toplantıyı ERVAK değil de, bir tarikat yapsaydı ve baştan sona hurafelerle dolu konuşmalar olsaydı…
Salon hınca hınç dolar mıydı ve bizi yönetenler, o toplantıda hazır bulunmak adına saatler öncesinden yer kapar mıydı?
Evet…
Ben de sizin gibi düşünüyorum. Hakikaten de öyle olurdu!