Uzun yıllardan buyana ciddi ölçekte bir depremin olmadığı
Erzurum, son yüz yıllık tarihine, büyük felaketlerle sonuçlanan
çok sayıda deprem sığdırdı.
Son derece haklı olarak bütün Türkiye İstanbulu vuran 5.8 büyüklüğündeki depreme odaklandı.
Maddi hasarın dışında bir kaybın olmadığı bu son deprem, bir kez daha İstanbulun yanı sıra Türkiyenin bütün illerine o soruyu sordurdu: Türkiye topyekun büyük bir depreme hazırlıklı mı?
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) tarafından hazırlanan ve dün kamuoyu ile paylaşılan deprem raporuna göre, büyük bir deprem karşısında yalnızca İstanbul veya yakın illerin değil, başta Erzincan, Erzurum, Van, Muş ve Bingöl gibi deprem
kuşağı üzerinde olan iller de büyük risk altında. Yalnızca yüz yıllık bir geçmişte defalarca deprem gerçeğiyle yüzleşen
ülkemiz, 6 ve üzeri büyüklükteki her depremde özellikle Doğu illerinde on binlerce insanını kaybetti. Kocaeli ve Van depremleri yakın geçmişte olduğu için hafızalardaki tazeliğini koruyor.
Dünyada depremle iç içe yaşamayı başarmış bir ülke olan Japonya bile zaman zaman 7 ve üzeri büyüklükteki depremler
karşısında önceden en küçük bir çare üretemezken olduktan sonra da binlerce can kaybı veriyor. Fakat şurası da bir gerçek ki aynı büyüklükteki bir deprem Japonyada değil de başka bir yerde olsa, mümkün ki ölü sayısı ve maddi hasar kelimelerle
izah edilemeyecek kadar yüksek olurdu. Demek istediğimiz şudur: Evet; depremi önceden haber veren bir sistem henüz dünyada icat edilmiş değil, dolayısıyla kimse niye depremi önceden haber vermediniz diye yönetimleri suçlayamaz.
Herkesin tüm dikkati İstanbul üzerine yoğunlaştı, ama bazı uzmanlar muhtemel o büyük depremin İstanbulun yanı sıra özellikle Doğuda kendisini gösterebileceğini savunuyor ve aralarında Erzurumun da bulunduğu en az on ili koyu kırmızı ile yani acil koduyla işaretliyor. Bu durumda herkes gibi biz de yeniden o soruyu bu şehri yönetenlere soruyoruz: Erzurum, altı ve üzeri büyüklükteki bir depreme hazır mı? 83 depreminde
Erzurumda (özellikle Horasan ve Narmanda) yüzlerce kişi hayatını kaybetmişti. Sonradan ortaya çıkan gerçek herkesi şoka uğratmıştı.
Çünkü: 83 depreminde ölen insanlar, tamamen çürük yapıların kurbanı oldu. Bugün 83e göre elbette çok daha iyi bir durumdayız, tamam da; elimizde bir doküman da yok ne yazık ki
Erzurum, altı ve üzeri bir depreme hazır mı?
Fakat bir ülke, deprem kuşağı üzerinde olduğu halde, şehirleşmesini ve mimarisini deprem gerçeğine göre inşa etmiyor ve de depremin yarattığı yıkımı kadere bağlıyorsa, işte orada büyük bir sorun var demektir. İşin bu kısmı ne yazık ki ülkemizi çok yakından ilgilendiriyor. Japonyada 5.8
büyüklüğündeki bir deprem en küçük bir soruna ya da bina yıkımına yol açmazken bizde tam tersi oldu. İşte İstanbul,
içlerinde çoğu resmi kurum olan yüzlerce bina kullanılamaz hale geldi. Çünkü İstanbul da ülkenin diğer illeri de yapılaşmasını, muhtemel bir büyük depreme göre yapmıyor ne yazık ki
İTÜnün kırmızıya boyadığı deprem haritasının, kıpkırmızı yerinde Erzurum, Erzincan ve Bingöl var.