Haber Girişi : 01 Ekim 2013 09:38

Demokrasi emek ister...

Demokrasi emek ister...

Dün onlarca kez aynı soruyla karşılaştık:

“Paketi nasıl buldun?”

Başbakan’ın açıklamasını başından sonuna kadar takip ettim.Bence paketin kendinden çok girizgah konuşması daha kucaklayıcıydı ve evrensel normlara daha yakın duruyordu…

Öyle ki konuşmanın hemen her paragrafında, özenli bir dil hakimdi.

Sürekli hukukun üstünlüğüne, çağdaş demokrasiye ve insan haklarına vurgu vardı.

Paket, bendeniz için büyük bir sürpriz olmadı.

Çünkü son birkaç günden beri pakette yeralacak maddeler, neredeyse birebir olarak medyada yazılmaya ve konuşulmaya başlanmıştı. Hazırlıklıydık bir bakıma…

Cevabım şudur:

Paket, şu haliyle hiç de fena değil. 

Başka bir ifadeyle, dört dörtlük bir pakettir denilemez; fakat birçok yasağa son verecek olması bakımından da, “hiçbir iyileştirme getirmiyor ki” de diyemeyiz.

Yani…

“Yetmez ama evet” tadında bir düzenleme…

Seçim kanunu yeniden yazılacak.

-Destekliyor musun?

-Evet destekliyorum.

Misal; seçim barajının düşürülecek olması, katılımcı demokrasi ve hakkaniyet adına son derece olumlu bir adımdır.

Kamuda, (ordu, yargı ve emniyet hariç) başörtüsü yasağının kalkacak olması zaten gecikmiş bir karardı.

Bendeniz de ordunun, yargının ve emniyetin bu kapsam dışında tutulmasından yanayım. Dün AK Parti Erzurum Milletvekili Cengiz Yavilioğlu soruyordu:

“Yargı neden kapsam dışında tutuluyor?”

Aynı soruyu eşim dahil binlerce kişi sorup durdu.

“Başörtülü bir savcı veya hakimden kim rahatsız olur?”

Olur; hem de milyonlarca insan rahatsız olur.

Özel eğitim kurumlarında isteyen istediği dil ve lehçede eğitim yapabilecek.

Yani Kürtçe, özel okullarda artık serbest olacak.

Ne var bunda?

Zaten çeşitli kurs ve benzeri merkezlerde serbest değil mi?

Özel okulda da serbest olursa devlet mi yıkılır?

Paketin ana iskeletini bu üç madde oluşturuyor.

-Başörtü

-Kürtçe eğitim

-Seçim barajı

Diğerleri teferruat…

Türkiye artık dünün Türkiye’si değil.

Devlet tepeden inme buyurgan bir anlayışla, sen şu dili konuşacaksın, sen şu kıyafeti giyeceksin, sen şöyle oy kullanacaksın…

Bunlar tarih oldu, olması da gerekirdi.

Bir ülkede demokrasi dört bir tarafa sirayet edememiş ve sadece belli kesimlerin hayatını kolaylaştıran bir araç haline dönüşmüşse, o ülke medeniyet liginde uzun süre kalamaz.

Türkiye bir tercih arifesinde:

Ya baskıcı bir devlet modeli ile nereye kadar gidecekse gidecek ya da demokrasiyi içselleştirip hayatın her alanına yerleştirecek.

Şiddet içermeyen her fikir özgürce kendini ifade edebilmeli ki, kimse meramını anlatmak için başka yollara sapmasın.

Bazı kesimler, “dağ fare doğurdu” diyor.

Bunlar daha çok Alevi vatandaşlarımız.

O zaviyeden bakınca, evet bu paket, bir yanıyla kusurludur.

Çünkü Aleviler, “bizi kucaklayan bir düzenleme yok” diyor.

Gerçi Başbakan, “bu nihai bir paket değildir, devamı da gelecek” dedi. Ama belli ki açıklanan pakette bu minval üzere bir düzenleme olmaması, Alevileri üzdü.

Cemevlerine dair bir düzenleme olması gerekirdi.

Türkiye, yetmiş milyon nüfusu aşmış bir ülke.

Birçok farklı inanç ve kültürlere mensup gruplar var.

Herkes inancını özgürce yaşayabilmeli ve düşüncesini kapısına polis dayanma tehdidi olmaksızın savunabilmelidir.

Kimin neye ne kadar inanması gerektiğine veya kimin hangi düşünceyi hangi çerçevede savunması gerektiğine devlet karar veremez.

Yeter ki şiddet ve başkasına müdahale olmasın.

“Bu paket sayesinde Türkiye ileri demokrasiye geçecektir, bütün sorunlarımız çözülecektir” demiyorum.

Türkiye bu ve benzer paketlerler sayesinde çıktığı medeniyet yolunda mesafe alacaktır ve daha huzurlu bir toplum yapısına kavuşacaktır.

Seçim barajının düşürülecek olması, bu ülkede her seçimde çöpe giden milyonlarca oy sahibine saygı göstermesi anlamına gelecektir. Yani milli irade sadece çoğunluğun tekelinde bir hak olmayacak.

Sonuç olarak; açıklanan bu paket, Türkiye’nin demokrasi yolunda önemli kavşaklardan biridir. Ama tamamı değildir.