Türkiye sandıkları tekrar tekrar saymakla, mazbata kriziyle uğraşırken Türkiyenin sıcak diplomatik ilişkiler geliştirdiği 40 milyon nüfusa sahip Afrika ülkesi Sudanda Aralık 2018den beri süren halk ayaklanmasının yönetim değişikliği ile sonuçlandığı haberi geldi.
1989dan beri Sudan Cumhuriyeti Başkanı olan El Beşirin 30 yıllık hakimiyeti ordunun müdahalesi ile sona ermişti. Sudanda bugünkü protestoların incelenmesine geçmeden önce Sudan için neden darbe mitralyözü ifadesini kullandığımı açıklayayım.
1956 yılında İngiltereye karşı başlattığı bağımsızlık mücadelesinde galip gelen Sudan için sonraki dönemde yönetimler halk ayaklanmaları ve ordu müdahaleleri ile çok kez devrildi. 1969 yılında komünistlerce gerçekleştirildiği için Sudanın Ekim Devrimi olarak bilinen halk ayaklanması askeri darbe ile bastırılmış, Sudana komünizmi getirme teşebbüsü tamamen sonuçsuz bırakılmıştı.
Ülkenin iç savaş sonucu Kuzey ve Güney Sudan olarak ayrılmasını, Güney Sudanda petrol bulunması ile Kuzey Sudanın Güney Sudana saldırması takip etmişti. İç savaş sürerken bu kez de 1989 yılında bir başka askeri darbe ile yönetim değişti. Kaderin cilvesi bu ya, 2019da bir askeri darbe ile yönetimi bırakmaya zorlanan El Beşir, kendilerine Devrimci Komutanlar ismini veren 1989 darbesini yapan konseyin başkanıydı. Gerçekten, darbeyle gelen başkan bir başka darbe ile 30 yıllık saltanatını kaybetmişti.
Sudan tarihine ilişkin bu özet niteliğindeki açıklamalardan sonra bugüne geldiğimizde, Aralık ayında El Beşirin ekmek fiyatlarını üç katına çıkarma kararı, işsizliğin, yoksulluğun doruğa ulaşması ile Sudan halkı 30 yıllık diktatörlüğe karşı ayaklanma başlattı.
El Beşire gösterişli bir sıfat olması adına diktatör demediğimizi belirtmekte yarar var. El Beşir, 1999da meclisi feshetmiş, 2000 yılında ise muhalefetin boykot ederek katılmadığı tek kişilik seçimlerde yeniden başkan seçilmişti. Tüm bunların yanında, devrildiği birkaç gün öncesine kadar El Beşir, resmi olarak yönetimde iken Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından hakkında tutuklama kararı bulunan tek devlet başkanı idi.
El Beşiri soykırım, insanlığa karşı suç ve savaş suçu çerçevesinde uluslararası hukukun gözünde suçlu kılan olay ise tüm dünyayı sallayan 2003deki Darfur olaylardı. 2008 yılında Uluslararası Ceza Mahkemesinin El Beşir hakkındaki kararından sonra 2017 yılında dahi Erdoğan Sudana resmi ziyarette bulunmakta ve El Beşire kardeşim şeklinde hitap etmekte bir sakınca görmemişti. El Beşir yönetimi ve Türkiyenin bu konudaki tavrı daha çok su kaldıracak olsa da Sudan olaylarının dinamiklerini kaçırmamakta fayda var.
İlk olarak, El Beşir yönetiminin devrilmesine halk vesile olduysa da resmi olarak yönetime el koyanlar yine askeri aktörler. Fakat bu durumdan ne Sudan halkı ne de uluslararası camia mutlu. Bir diğer ifadeyle, ordunun yönetime el koyduğu ilk günden bu yana protestocular da Sudan hakkında açıklama yapan çeşitli ülke yetkilileri de yönetimin bir an evvel demokrasinin gereklerine uygun olarak sivil yönetime bırakılması yönünde çağrılar yapmakta.
Ordu, düzenin yeniden sağlanması ve demokrasiye geri dönülmesi için 2 yıllık bir süre istese de Sudan halkının da uluslararası baskının da 2 yıllık sabrı olmadığını görmek güç değil. Diğer taraftan Sudan olaylarının en çarpıcı tarafı kimi haber kaynaklarına göre protestocuların %70ni kadınların oluşturması. Tüm dünyada geniş yankı uyandıran geleneksel giysiler içerisindeki Sudanlı kadının protestoculara hitap ederken çekilmiş fotoğrafını gözünüzün önüne getiriniz. Dünyada ve özellikle kadın etkisinin son derece az olduğu düşünülen toplumlarda dirilmeye başlayan kadın hareketlerinin ikonik bir görüntüsünü oluşturan fotoğraflarla birlikte Sudan halk hareketinin dünya kamuoyunda da daha büyük bir merak ve saygı uyandırdığını söylemek mümkün.
El Beşirin akıbetinin ne olacağı ve darbe yönetiminin süreci nasıl yöneteceği, cevabı kestirilemeyen sorular arasında. Fakat bağımsızlığını ve halkın iradesini her şeyin önüne koymuş bir millet olarak tarafımızı Sudan halkının diktatörlüğe, darbelere rağmen kendi kaderini tayin etmesinden yana almamız gerektiği inancındayım. Dileyelim ki protestolar kanlı bir hal almasın ve başka Darfur olayları yaşanmadan Sudan halkı için en iyisi olsun.