Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM'de partisinin grup toplantısından sonra kuliste gazetecilerin sorularına cevap verdi.
"İstanbul'da yapıldığı gibi Ankara'da da Gökçek'in ardından bir istişare toplantısı söz konusu olacak mı yeni belediye başkanı için?" sorusuna cevap veren Erdoğan, "Her zamanki gibi" yanıtını verdi.
İstanbul'da referandumda "hayır" çıkan ilçelerde değişiklik olabileceği yönündeki iddiaya da cevap veren Erdoğan, "Bunların hepsi gelişmelere göre atılacak adımlardır. Şu anda öyle bir şey yok, ama olmaz diye bir şey de yok. Bütün mesele başarıya kilitlenmektir, başarı için ne gerekiyorsa yaparız" diye konuştu.
Müftülere nikah yetkisi konusu
Müftülere nikah kıyma yetkisi verilmesini eleştiren CHP'ye cevap veren Erdoğan, "CHP'lilerin bu konuda yürüttükleri muhalefet tavrı ve üslubu milletten, milletin değerlerinden, tarihinden, kültüründen ne kadar kopuk olduklarını bir kez daha ortaya sermiştir. Memleketin ve milletin hayrına her konuda olduğu gibi bu hususta da Anayasa Mahkemesi'ne gitmeleri bizi şaşırtmadı. Kimilerin uzmanlık alanı ülkeye hizmettir, kimilerin uzmanlık alanı da mahkeme kapılarını aşındırmaktır" diye konuştu.
Erdoğan, Anayasa Mahkemesi'ni olur olmaz sebeplerle meşgul etmenin CHP'nin ihtisası haline dönüştüğünü ifade ederek, "Haklarıdır, elbette saygı duyarız ama bu meseleyi tartışma biçimlerine asla saygı duymadık, duymayacağız. Böyle bir konuyu çocuk gelinlerden çok eşliliğe kadar akla, mantığa aykırı zemine çekenleri milletimize teşhir etmek boynumuzun borcudur. Türkiye'de laiklik kavramıyla ilgili olumsuz bir algı varsa bunun en büyük sebebi ana muhalefet partisinin tek parti döneminden beri kavramı yanlış yere oturma çabasıdır. Laikliği milletin değerlerine, tarihine, kültürüne karşı bir kalkan haline getirmeye çalışırsanız elbette hoşnutsuzluk ortaya çıkar. Halbuki devletin dini inançlar karşısındaki tarafsızlığı anlamına laiklik bizim de kabul ettiğimiz ve uygulanması gerektiğine inandığımız bir kavramdır. Devletin her inanç grubuna eşit mesafede olduğunu savunduğunuz anda ki laiklik budur orada zaten bir sorunda yok. Olur, olmaz her konuyu laiklik üzerinden eleştiren, kendisinden başka herkesi bu kavram üzerinden hizaya sokmaya çalışan CHP anlayışının miadı artık dolmuştur" şeklinde konuştu.
"Din ile bağlantılı olan bir konu olduğu zaman hop oturup hop kalkıyorlar"
CHP'nin milleti laiklikle aldattığı, hatta böldüğü o karanlık dönemlerin sona erdiğini kaydeden Erdoğan, "Darbelerin, cuntaların, vesayet girişimlerinin kılıfı haline dönüştürülen bu kavramı AK Parti olarak yerli yerine oturttuğumuzu düşünüyorum. Türkiye'nin geleceğinde, özellikle de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde kimse bu tür istismarlar üzerinde kendisine alan açamayacaktır. Ben burada tekrar müftülerin nikah kıyma yetkisini anlatacak değilim. Zira akıl sahibi olan herkes bu işin ne kadar doğru olduğunu gayet iyi biliyor, anlıyor. Köy muhtarlarına varıncaya kadar herkes nikah kıyabiliyor değil mi? Eğer bu Meclis'e müftü olarak değil tapu kadastro müdürü olarak gelseydi bunların söyleyeceği bir şey yoktu. Ama böyle gelince, tapu kadastro müdürleri hakaret telaki etmesin, bunlar ne yazık ki din ile bağlantılı olan bir konu olduğu zaman hop oturup hop kalkıyorlar. Sıkıntı burada. İlkokul mezunu bir muhtar nikah kıyabilir. Ama üniversite mezunu, ilahiyat mezunu bir müftü efendi bu kafaya göre nikah kıyamaz. Bunu mukayesesi mümkün mü? Bu milletin kültür değerleri, bu milletin medeniyet mantığı bunlarla uyuşmuyor. Uyuşmadığı için de hiçbir zaman milletimizi bunlar yanlarına alamıyorlar. Varsın bunlar yine böyle devam etsinler, biz de yolumuza bu inançla devam edeceğiz. Belki de CHP'nin bambaşka gayelerle sürekli gündemde tuttuğu laiklik tartışmasının ülkemize en hayırlı neticesi işte bu olmuştur" ifadelerini kullandı.
"İdlib'deki operasyon hamdolsun büyük ölçüde neticelendi"
Erdoğan, Türkiye'nin terör örgütleriyle mücadelesinde ve bölgesel krizlerin çözümünde mesafe kat ettikçe Türkiye'ye yönelik hırsın, kinin, tepkinin dozunun arttığını gördüklerinin altını çizerek şunları kaydetti:
"İşte vize krizinden köpekle aramaya, örtülü ambargonun kapsamlarının genişletilmesinden teröristlere özel himaye sağlanmasına kadar pek çok örneğini gördüğümüz bu tavır bizim doğru yolda olduğumuzun ispatıdır. Örneğin stratejik ortağımız ABD, defaetle görüşmemize rağmen Suriye'de terör örgütü PKK'nın düşük çocuğu olan PYD ve YPG ile ne yapıyor, Rakka operasyonu yapıyor. PKK değil diyorlar. Peki, Rakka'daki bölücü terör örgütünün dev posterlerinin asılmasını ey Amerika sen neyle izah edeceksin? Biz söyledik inanmadın. Artık televizyon ekranlarında, kamera çekimlerinde bütün gerçekler ortada ne ile izah edeceksin? Biz gerçeklerle konuşuyoruz ve 3 bin 500'ü aşkın tır bölgeye silah taşıyor. Bu silahlar Rakka'da mı kullanıldı? DEAŞ'a karşı mı kullanıldı? Bunların nerede, nasıl stoklandığını biliyoruz, bunu da iyi bil. İdlib'deki operasyon hamdolsun büyük ölçüde neticelendi. Şu anda Afrin konumuz var önümüzde. Bunların hepsi bizim için birer tehdittir. Biz ülkemiz için tehdit oluşturacak her alanda kararlıyız. Bunu herkesin bilmesini istiyoruz. Buralardan taviz veremeyiz. Daha önce de söyledik, bir gece ansızın gelebiliriz, bir gece ansızın vurabiliriz. Eğer bütün bunlar olurken böyle bir ortamda sırtımız sıvazlansaydı, bizi yere göğe koyamaz hale gelseydiler asıl o zaman şapkayı önümüze koyup 'ne yapıyoruz biz?' diye düşünmemiz lazım. Demek ki isabetli bir güzergahta yürüyoruz."
Amerika'yı eleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Rakka'da suçüstü yakalanınca 'terörist başı saygı görmeye değer bir şahsiyet değildir' açıklamasıyla kendilerini kurtarmaya çalışıyorlar. Şu ifadeye bakın, saygı değer bir kişi değilmiş. Bu sizin gibi bir ülkeye yakışır mı? Hani siz demokrasinin beşiğiydiniz. Sizin gücünüz, Tayyip Erdoğan'ın 13 tane korumasının ki, bunların çoğu Amerika'yı görmemiş, onlar için gözaltı kararı çıkartmaya yeter. Bir bankamızın 6 kere Amerika'ya girip çıkan görevlisini 7'nci kez girişinde gözaltına almaya yelteniyor. Öbür taraftan bir başka vatandaşımızı gözaltına almaya yelteniyor. Ondan sonra da köşeye sıkıştırarak 'şunları şunları söylemen halinde şu kadar' demek suretiyle itirafçı durumuna düşürmenin gayreti içine giriyorlar. Takipçisiyiz, bu işler bittiği zaman dünyayı ayağa kaldırmasını da biliriz" şeklinde konuştu.
Irak ve Suriye halklarına seslenen Erdoğan, "Bugüne kadar bölgede batılı emperyalistlerin sözüne kanarak harekete geçmiş olup da hüsrana uğramayan kimse yoktur. Günü birlik kazanımlar uğruna binlerce yıllık kardeşlikleri yıkanlar büyük bir yanlış içindedir. Yarın her şey bittiği anda, herkes evine dönünce bu kadim coğrafyada Türkler, Kürtler, Arap'lar baş başa kaldığımızda acılarımızı da sevinçlerimizi de birlikte paylaşmak zorundayız. Kuzey Irak'taki bölgesel yönetim Türkmenlerin ve Arapların haklarını ellerinden alarak elde ettiği kazanımlarla huzura ve refaha ereceğini mi sanıyor? Bölgede Türkiye gibi bir ülkeyi karşısına alan hangi girişimin başarıya ulaşma şansı olabilir? Bizim etnik ve inanç yapıları bakımında dünyanın en karmaşık coğrafyaları olan Balkanlar'da, Orta Doğu'da ve Kafkasya'da asırlık yönetim tecrübelerimiz var. Hangi girişimden ne tür felaketler çıkacağını asırlar boyunca bizzat yaşayarak öğrendik. Her zerresi terle, kanla, gözyaşı ile örülmüş bu büyük birikimin ışığında diyoruz ki, Irak'ta ve Suriye'de kurulmaya çalışılan terör yapılarından ve ayrılıkçı hareketlerden coğrafyamıza hayır gelmez. Biz birbirimizle uğraştıkça, zulmettikçe ağıtlar hep Türkçe, Arapça, Kürtçe olacaktır. Zafer çığlıklarının hangi dillerde olacağını ise ben milletimin taktirine bırakıyorum. Suriye'nin yüzde 25'i YPG-PYD'nin, yüzde 10'u DEAŞ terör örgütünün kontrolünde. Kendisini o toprakların sahibi sanan rejimin kontrol sahası Rusya'nın güçlü desteğine rağmen ülkenin yarısını bile bulmuyor. Bize göre gerçek Suriye sevdalıları olan ılımlı muhalifler ise ülkenin yüzde 20'sine yakın bir alanda söz sahibi. Böyle bir Suriye kimin işine yarar, paramparça olmuş bir ülke kime yarar sağlar. Suriye halkına olmadığı kesin. Bu ülkenin en büyük komşusu ve halkının öz kardeşi Türkiye olarak biz de karşımızdaki manzaradan memnun değiliz. Şuanda petrol kuyularını kimler işgal etmiş durumda? Bölücü terör örgütü PKK. Kim sayesinde? Takdirinize bırakıyorum. Sevinç naralarının yükseldiği yerlere baktığımızda dün DEAŞ'ın, bugün PYD-YPG'nin hakim olduğu bölgeler olduğunu görüyoruz. Bir de ülke dışından gelen sevinç naraları var ki, işin o tarafı daha da üzüntü verici. Irak'ın ve Suriye'nin harap olmasını ellerini ovuşturarak takip edenler öyle ayan beyan ortada ki, aslında anlatmaya gerek yok. Biz işte bu kötü manzarayı kökenine ve meşrebine bakmaksızın tüm bölge insanının hayrına olacak şekilde değiştirmek için mücadele ediyoruz. Bölgemizde yaşayan tüm kardeşlerimizin bizim bu niyetimizi bildiklerine ve kalpleri ile bizi desteklediklerine eminiz" ifadelerini kullandı.(iha)