Hükümet, iki yılı aşkın süredir paralel
yapıyla mücadele ediyor. Her ne kadar ilk önceleri Tayyip Bey ve Efkan Alâ'dan başkası elini taşın altına
koymamıştıysa da, bugün paralel
yapıyla mücadele artık devletin milli bir politikasıdır. Dolayısıyla kimi
eyyamcılar istese de istemese de keskin bir tercih yapmak
zorundalar: Ya yasaların ve
hukukun yanında olacaklar, ya da seçilmiş hükümeti darbe yoluyla devirmek isteyen
paralel yapıyı tercih edecekler.
Devlet oyun oynamaz...
Paralel yapının bu ülke için ne büyük bir tehlike olduğunu
(paralelciler hariç) artık herkes gördü ve biliyor. Devlet içinde ayrı bir devlet olmaz, olamaz...
Olursa da ikisinden biri fazladır demek.
Fakat asıl sorun şu: Hükümet yasal
çerçevede kalmak suretiyle kurum ve kuruluşları eliyle paralel yapıya karşı mücadele veriyor. Buraya kadar tamam ancak gelinen nokta hiç de iç açıcı değil. Çünkü başta adalet
bakanlığı ve polis teşkilatında
örgütlenen paralel çete, eskisi kadar
olmasa da hala önemli kurumlarda
memurluk görevini elinde
bulunduruyor.
Resmi raporlardan biliyoruz ki, üç binin üzerinde paralelci hakim ve savcı var ve en az 50 bin dolayında da polis...
Diğerlerini hesaba katmıyoruz bile...
Bu gerçeğe karşın bugün, yurtdışına kaçan ve ihraç edilenlerin sayısı,
devleti ele geçirmiş paralelci sayısının binde biri dahi değil.
Yani görev yerleri değiştirilen ve de daha pasif yerlere atanan
paralelci çete mensupları hala bu
devletin içinde ve hala kamu erki kullanıyorlar. Güvenlik güçlerinin PKK ve benzeri terör örgütleriyle mücadelede zaman zaman zaafa
uğraması, bu paralelci
çetenin çirkin tezgahından başka bir şey değildir.