Yeni uygulama dün Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre hükümet Türk Hava Kurumu’nun tekelinde olan kurban derisi toplama yetkisini herkese tanımış oldu.
Vakıf, cemaat, dernek, örgüt, sendika ve tüzel kişi…
(Erzurumluya şaka gibi gelebilir ama şaka değil. Yemin ederim ki, PKK bile kurban derisi topluyor. Zahir hint kenevirinden elde edilen kaynak yetmiyor olacak ki, kurban derisine de dadanmışlar. Kimse meseleyi çarpıtmaya kalkmasın; bu düzenleme yapılmadan önce de topluyorlardı, sonra da toplayacaklar.)
Hasılı kimin canı kurban derisi toplamak isterse, istediği gibi toplayabilecek.
Yetkili tek kurum, THK değil artık…
Peki hükümet böyle diyor ama yıllardan beri sürüp giden fiili durum neydi?
12 Eylül ve 28 Şubat gibi darbelerin sonrasında, THK’nın dışında kimse kurban derisi toplayamazdı, toplamaya tevessül edenler hakkında da kanuni işlemler yapılırdı.
Darbe sürecinin dışında kalan sair zamanlarda ise, isteyen istediği gibi deri topladı. Ne polis, ne de zabıta “siz kimsiniz niye deri topluyorsunuz” diye sormadı.
Vatandaş cephesinde durum şudur:
-Yahu birader kurban Allah rızası için ikame edilen bir ibadettir. Sen devlet olarak benim bu bireysel ibadetime nasıl tahdit koyarsın ve kurban derisini falanca kuruma bağışlamamı benden nasıl istersin?
THK, bu itirazlara öyle bozulur öyle içerlerdi ki, evrensel hukuk normları karşısında çaresiz kalınca, Atatürk’ten medet umardı.
Derdi ki:
“İyi güzel de vatandaşım, THK bizzat Atatürk’ün kurduğu bir dernektir ve sivil havacılığın gelişmesi için büyük emekler sarfetmiş bir organdır. Kanun da diyor ki,’ey ibadet ehli yurttaş, kurban derini THK’na bağışla’, sen hala niye kaçış yolu arıyorsun ki…”
Bazı yıllar gazeteler, kim daha çok kurban derisi topladı, sorusuna cevap arar ve bilançolar yayımlardı.
THK çoğu zaman uzak ara önde olmasına rağmen, son yıllarda birinciliği cemaat, dernek ve vakıflara kaptırmıştı.
Yani deriler artık uçmuyordu!
Hükümet baktı ki, vatandaş kurban derisini kime istiyorsa ona veriyor.
Doğrusu da budur.
O halde ne diye, “kurban derisi toplama yetkisi yalnızca THK’nındır” maddesi orada öylece dursun ki…
Zaten fiili durum sonucu, ortada mülga olmuş bir yasa var…
Kurban kesmek nasıl ki kamusal bir alan değilse, kurban derisi de kamunun üzerinde yaptırım uygulayacağı bir emtia olamaz.
“Efendim cemaatler bu sayede milyon dolarları vuracak, yasadışı örgütler acayip derecede palazlanacak” türünden eleştirileri duyar gibiyim.
Boşuna bir vehim…
Hükümet doğru olanı yaptı.
Şöyle bir karar alınsaydı olağanüstü yanlış olurdu. Hükümet deseydi ki, “Ey ahali bundan böyle kurban derilerini filanca vakıf veya cemaate vermezseniz, her birinizin yakasına yapışır, gerekirse sizi organize suç çetesine sokar ümüğünüzü sıkarım.”
Dehşet bir durum olurdu.
Öyle demiyor; hükümet diyor ki, “THK dahil kim isterse kurban derisi toplayabilir.”
THK çaktırmamaya çalışsa da bu uygulamadan rahatsız…
Bu sebeple diyor ki, “madem öyle ben de yine kurban derisi toplayacağım, ama bu derileri THK hariç herhangi bir yerde kullanmayacağım.”
Bu cümleden anlıyoruz ki THK, topladığı derilerin bir kısmını kendisine benzer kurumların hizmetinde de kullanıyormuş.
Şimdi kimseye zırnık koklatmayacak!
Kurban derisi bundan böyle olmadığı kadar kıymetli artık:
Kim ki vatandaşı kurban derisinin üstünde cennete yollayacağını garanti ederse, bütün sığırların derileri onundur.
Haydi yarış başladı!
Cennet orada, deri burada!
Kim birinci sınıf bilet veriyor?
Son bi şey daha söylemek istiyorum; bu, deri ile ilgili değil. Söyleyeceğim şudur:
Kurban, hali vakti yerinde olanların Allah rızası için yerine getirmekle mükellef olduğu bir ibadettir. Kurban eti de fakir fukaranın hakkıdır.
Son yıllarda moda olan bir uygulama var: Ne kadar hali vakti yerinde olan zevat varsa, kurban kesmek yerine tatile çıkıyor; kurban ibadetini de falanca merkeze yaptığı bağışla ifa ettiğine iman ediyor.
Nacizane ben de diyorum ki, kurban kesmeyi bırakmış bir adam için derinin hükmü mü olur. Nasılsa bağışladığı o kurban ona cennetin kapılarını açacak, deri de onu o kapıya götürecek bir jet!
Ne diye THK’nın iptidai pırpırlı uçaklarına muhtaç olsun ki, beri yanda dört motorlu jetler var.
Ver deriyi, al bileti…
Haydi uç cennete…
Siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum lakin bu fakir diyor ki:
Kendinizi boşuna kandırmayın, boğazını kestiğiniz o kurban bile size istiskal ediyor.
Çünkü Allah’ın ne murdar kana, ne kokan deriye ne de sizin gösterişinize ihtiyacı yok.
Şayet o deriler adamı cennete götüren jet’ler olsaydı, unutmayın ki cennette size yer kalmazdı. Çünkü ne kadar eyyamcı, tefeci, haramzade ve fırıldak adam varsa hepsi cennette olurdu.
Öyle ya, onlar düzine düzine kurban kesmeye muktedirler.
Bereket Allah adil, çok şükür ki imanımız var.
Öyle olmasaydı ben size söyleyeyim, siz cennet yüzü göremezdiniz.
Oturun kalkın dua edin, hamdolsun ki adil-i mutlak bir Rabbimiz var.
Yoksa deri üzerinde parsellenmiş bir cennetimiz ya da cehennemimiz olacaktı.
Lunaparklarda bul karayı al parayı derler.
Kurban bayramlarında da diyorlar ki “ver deriyi al cenneti”
Kimse kusura bakmasın, benim iman ettiğim din deri üzerinden cennet ticareti yapan bir din değil. Bu yüzden “al deriyi ver bana cenneti” demektense, Allah’ın affı mağfuruna sığınıyorum.
Çünkü cennet , murdar bir deri hükmüne düşecek kadar ucuz değil.
Kim nereye isterse deri bağışlasın, haşa kimsenin üzerinde tayin edici değiliz.
THK hiç umurumda değil, meslek hayatım boyunca da ciddiye almadım.
Fakat o ciddiye almadığım THK uçak yapacağım diye deri topladı, ötekiler ise, sizi cennete götüreceğim, diyor.
Şimdi ben kararsız durumdayım.
Uçağa mı binsem, beleşten cennete mi gitsem!
Ben size bi şey söyleyeyim mi, esasında o deri bile şaşkın.
Siz insanlar nasıl bu kadar aptal olabiliyorsunuz, diye soruyorlar!
Yani biz insanların sorması gerekeni soruyorlar.
Biz insanlar ise, hala cenneti deriden ibaret sanıyoruz ya işte onu bir türlü hazmedemiyorum…
Yine de siz bilirsiniz, değil mi ki deri sizin…
İster uçun, ister cennete gidin…