Bir din adamı nasıl olurmuş görsün herkes...
Türkiye 15 Temmuz'da, yani o kanlı gecede o kadar çok şeye tanık oldu ki, kimlerin korkak, kimlerin
ikiyüzlü kimlerin de az sonrasını düşünmeden ölüme koştuğuna tanık oldu. Çok şükür ki
Erzurum'da, İstanbul ya da Ankara gibi kanlı bir gece yaşanmadı; ama her an yaşanabilirdi de... Zira, bugün tutuklu olan o kurmay başkanı, tam
zamanında gözaltına alınmamış olsaydı, kimbilir gözü dönmüş darbeci hain nasıl bir çılgınlık
yapacaktı. Facianın üzerinden günler geçtikçe yahut da hasar tespiti yapıldıkça aslında ülkemizin ne büyük bir tehlikenin kıyısından döndüğünü
görüyoruz.
O gece ve devamında kimlerin kaç okka geldiğine tanık olduk. Bazıları vardı ki, uzaktan bakınca haza adam gibi görünüyordu ama içi koftu, bazıları da vardı ki belki yumruk kadardı ama sinesinde öyle bir yürek taşıyordu ki, bıraksalar bir lahzada
İstanbul'a, Ankara'ya koşacaktı.
Bereket versin ki böyleleri çoğunluktaydı.
İşte o çoğunluk içinde olan yürekli isimlerden biri de hiç şüpheniz olmasın ki, Erzurum Müftüvekili Celal Büyük gelmektedir. (Sırası gelmişken hemen söyleyelim: Ne demek müftüvekili? Allah aşkınıza, Celal Hoca bu şehre müftü olabilecek çapta değilse geriye kim kalır?) Celal Hoca, 15 Temmuz gecesi polisevinin balkonundan başlayarak her gün
demokrasi nöbeti tutan insanlarla birlikte oldu,
onlara çok anlamlı nasihatlerde bulundu.
Mutedil bir din adamı olan Celal Hoca, elbette ki
itidal telkininde bulunacaktı ve öfkesi dağlar kadar büyük olan o yürekli insanlara suhulete
çağıracaktı.
Zor zamanlar, büyük insanların doğmasına yol açar. İnşallah öyle bir gece daha yaşamayız. Lakin o gece olmasaydı eğer, Erzurum Celal
Hoca'yı belki de hiç tanıyamayacaktı. O, bir dinadamı olduğu kadar, yürekli, cesur ve tam inanmış bir vatan evladı...
Hala O'nun isminin önünde
"müftüvekili" yazıyor olması, hiç mi hiç şık bir şey değil. Umarın bu
hatırlatmamız hem Diyanet İşleri
Reisimizin hem de vekillerimizin
dikkatini çeker...