Cüneyt Özdemir 5N1K programında Mevlüt Çavuşoğlunu ağırladı; dış politikaya ilişkin birçok başlığı Türk dış politikasının başından dinleme şansı bulduk. Cüneyt Özdemirin de belirttiği gibi Türkiyenin dış politika başlıkları son derece kalabalık. Doğu Akdenizden S-400e Türkiyenin en az içişleri kadar dışişlerinde de birçok dengeyi bir arada yürütmesi gerekiyor.
Peki basından, akademi dünyasından takip ettiklerimize ek olarak Çavuşoğlunun aktardıklarının satır aralarında ne var?
İlk olarak Doğu Akdeniz meselesine ilişkin olarak Çavuşoğluna Macronun Türkiyeye
yönelik adeta ültimatom niteliğindeki açıklamaları sorulduğunda, Çavuşoğlu bu konuların açıklama yapmakla olmayacağını söylüyor. Bu yorumunun hemen peşine, Yavuz sondaj gemimizin bölgedeki faaliyetlerinden bahseden Çavuşoğlu, Türkiyenin karşı tarafı eleştirdiği gibi yalnızca açıklama yapmakla kalmadığını, Doğu Akdenizde haklarını arama konusundaki
fikirlerini fiiliyata döktüğünü açıkça gösteriyor. Esasen, Türkiye bu konuların yalnızca açıklama yapmakla yürümeyeceğinin bilincinde adımlar atıyor.
Bunun dışında Çavuşoğlu, Türkiyenin attığı adımlarla uluslararası hukuk kurallarını,
sorunların dostane yollarla çözülmesini göz ardı ettiği sonucunun da çıkmaması gerektiğini
işaret eder şekilde gerekli yerlere açıklama yapıldığını, diplomatik yolların denendiğini de vurgulamayı ihmal etmiyor.
Doğu Akdenizde Türkiyenin önemini gösteren bir diğer konu ise çıkarılma ihtimali olan doğal kaynakların en elverişli şekilde Türkiye üzerinden kullanılabileceği ve dağıtılabileceği.
Peki, Doğu Akdenizde şu an faaliyetlerini sürdüren ülkeler de aynı fikirde mi yoksa Türkiyenin bölgede bypass edilemeyeceği yalnızca Türkiyenin bir temennisi mi? Bunu önümüzdeki süreç gösterecek.
Zira bu konuyla ilgili kaynakları Yunanistan üzerinden aktarmak daha maliyetli olsa dahi
dış politikanın gereği olarak bölgedeki ülkelerin bunu tercih etmesi de ihtimal dışı değil.
Röportaj sırasında uzun uzun konuşulan bir diğer konu ise elbette S-400 sistemi. Özdemir,
Çavuşoğluna ABDnin sistemi aktive etmezseniz S-400 sistemini satın almış olmanızı
idare ederiz tavrı sorduğunda, kendisi kimsenin Türkiye ile dalga geçmemesi gerektiğini ima eden bir gülümseme ile bu sistemin kutularda saklanmak üzere satın alınmadığını belirtiyor. Üstelik, Çavuşoğlu, S-400 meselesinde uç noktalarda pozisyon almış siyasilerin, uzmanların aksine son derece temkinli açıklamalarda bulunuyor. Bir diğer ifadeyle, biz ABDnin karşısında yer almak için S-400ü almış değiliz, acil bir ihtiyaç olduğu için alıyoruz. Üstelik patriotlar için de müşteri konumunda olduğumuz mesajı son derece net.
Çavuşoğlunun gerçekçi bir biçimde yaklaştığı bir diğer konu ise uluslararası ilişkilerde
devletler arası ilişkiler kadar kişiler arasındaki ilişkinin de önemli olduğu. Dış politika analistlerinin de bu konuya kafa yordukları şimdiye dek oluşturulan doktrinden görülebilir. Lakin, bu konuda Trump ve Erdoğan arasındaki iyi ilişkiye vurgu yapan Çavuşoğlu, Trumpın Netenyahu ile yahut Erdoğandan haz etmediğini her fırsatta belirten Macron ile de mutlak dostluk ilişkilerinin bulunduğunu nasıl açıklıyor, bilmiyoruz.
Eğer bu ilişkilere devlet başkanlarının çıkar ilişkileri olarak bakacak isek o zaman da
Trump ve Erdoğan arasındaki ilişkinin Türkiye ve ABDnin çıkarlarının çatıştığı noktada
sorunların çözümünde anahtar olabileceğini iddia edebilir miyiz?
Doğu Akdeniz meselesinin de S-400 meselesinin de dönüp dolaşıp düğümlendiği konu ise Suriye meselesi. Çavuşoğlunun Suriye açıklamaları işte bu noktada son zamanlardaki
birçok soruya cevap verir nitelikte.
Bir sonraki haftada bir Suriye dosyasında buluşmak üzere.