Sık sık liyakat ve işi ehline vermek sözcüklerini olumlu anlamda kullanırız. Liyakat Arapça bir sözcük. Liyakat Türkçe sözcükte; layık olma, yaraşırlık, uygunluk, münasip olma ve yine kabiliyet, kifayet ve iktidar anlamında yeterlilik demektir. Bu sözcüğün olumsuz anlamı ise; liyakatsiz yani başarısız, yetersiz, kabiliyetsiz demektir.
Peki, liyakatli insana işi vermek demek işi ehline vermek demektir. Olumsuz anlamı ise, işi ehline vermemek demektir.
Bu sözcük Kur’an’da Nisa/Kadın suresi 58 ayette şöyle ifade edilir: “ Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.”
Ayet gayet açık “işi liyakat sahibi ve işinin ehli olana veriniz.” demektedir. Burada liyakatli ve işinin ehli olan insanın ne dini ne cinsi ne de nereli olduğu belirtilmemektedir.
Kuran’ın temel ilkesi: “ Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi emreder.” Sonra da işi ehline vererek: “İnsanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor!”
Adaleti gerçekleştirerek zulmün ve adaletsizliğin önüne geçilmiş olunmaktadır. Hani büyüklerimiz derler ya: “Bir devlet küfürle ayakta durur, ancak adaletsizlikle, zulümle ayakta durmaz.”
Günlük hayatta otomobil alırken neden en iyisini, almaya çalışıyoruz. Sahip olunca da oturuşumuz değişiyor, markasıyla övünüyoruz. Hiç soruyor muyuz bu otomobili üretenin dini, ülkesi, kişiliği ve cinsiyeti kim?
Bir ürün alırken değerli olanı arıyoruz. Velev ki üründe yanıldık. Olabilir. Bundan sadece kendimiz zarar görürüz.
Ancak asıl sorun bir ailenin, köyün, kasabanın, kentin, toplumun ve ülkenin insanının hayatını doğrudan etkileyen “işi liyakat sahibi ve ehli olana veriniz ki adalet sağlanmış olsun” ilkesini küçümsemek, önemsememek ve uygulamamak. Maalesef sadece ağızlarda boş söz ve lakırdı olarak söylemek.
Üzülerek görüyoruz ki, kullandığımız kalemden ilaca kadar bizim ürettiğimiz değil, işi ehline ve liyakat sahibi olana vererek üretim yapan, marka yaratan, ülkelerinde adaleti sağlayan İslam ülkesi olmayan ülkelerin yurttaşlarıdır. Bugün canlı olan ve dünyada yaşayan beş uygarlık vardır: İslam, Avrupa, Çin, Hint ve Rus uygarlıkları. Bu uygarlıkların İslam uygarlığı hariç diğerleri Kuran’ın “işi liyakat sahibi ve işinin ehli olana veriniz.” ilkesini sözde değil fiiliyatta uygulamaktadırlar.
Bir dolma kalem alırken, basit bir çakmak alırken markasına sağlamlığına ve değerli oluşuna bakarız da hepimizin kaderini etkileyen insanları işe alırken, iş verirken, yönetime ister atama yoluyla ister seçimle iş başına getirinken bu hassasiyeti göstermeyiz.
Çünkü duygularımız, hislerimiz, çıkarlarımız, kin ve düşmanlığımız liyakatli ve işi ehline olana vermemize engeldir. Yine hemşeri, cemaat, parti, ideoloji anlayışlarımız Allah’ın ve aklın en temel yol göstericiliğini kabul etmemektedir.
Üzüntümüz Kuran gibi ilahi mesajının “işi ehline ve hak edene, liyakat sahibine veriniz” temel ilkesinin sözde değerli kabul edilerek, ağzımıza pelengsek ederek fiiliyatta ve uygulamalarda değersiz kabul edilmesidir.
“Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.”
2021 yılının büyükler için Şükür/Ramazan, çocuklar için Şeker Bayramınızı kutlarım. Erzurum’da Kurban ve Ramazan Bayramlarından bir gün önce yani Arafa/Arife günü çocuklar şeker toplarlar. Onlar salgından dolayı şeker toplamadan mahrum olacaklar. Paylarını gelecek seneki bayramlara saklasınlar o zaman paylarını çok alsınlar.
Kalın sağlıcakla…