Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle birlikte…
Pozitif anlamda Türkiye’nin nereden nereye geldiğine dair bin tane örnek gösterebiliriz.
Ne var ki yazının konusu bu değil.
Yalnızca bir örnekle yetineceğiz.
Eskiden, (eskiden derken elli yüz yıl öncesi değil, 30 yıl öncesi) Ankara’da üst düzey bir bürokrat atanırken, illa ki o bürokratın memleketi olan şehrin milletvekillerinden (tabii ki iktidar) onay alınırdı.
Zaman zaman bu bürokratların içerisinde Erzurumlu olanlar olurdu.
Adı gazetelerde çıkardı. Misal; yazılırdı ki, “Filanca genel müdürlüğe Erzurumlu falanca getirilecek.”
Sevinirdik, bir hemşerimiz genel müdür oluyor diye…
Birkaç istisna hariç, adı zikredilen o hemşerilerimiz o görevlere getirilmezdi.
Neden sonra öğrendik ki, meğerse iktidarın Erzurum milletvekilleri taş koyar, takoz olurlarmış!
Sorardık: “Ama neden?”
Belki inanmakta zorlanacaksınız, nedeni şuydu:
O bürokrat, o göreve gelirse hele bir de başarılı olursa, ilk seçimde potansiyel milletvekili adayı olur ve benim koltuğumu kapar!
Çok acayip şey değil mi?
Maalesef gerçekti hepsi…
Bereket versin ki, o hilkat garibesi anlayış da yönetim biçimi de artık tarihin çöp sepetinde…
ERZURUM’UN YILDIZI YENİDEN PARLIYOR
Erzurumlu üç isim, üç çok önemli vazifeyle memur kılındılar…
Yılların eğitimcisi (Yakasına altın madalya olarak taksa abartmamış olur; zira FETÖ’nün en nefret ettiği isimlerin başında yer alıyor.) Prof. Dr. Yusuf Tekin, yeni dönemin Milli Eğitim Bakanı.
Erzurumlu, Uzundereli…
(Tarihin şu güzel cilvesine bakar mısınız, yıllar yıllar önce (Demokrat Parti dönemi) aynı koltukta yine bir Tortumlu bakan oturmuştu. Adı, bugün bile rahmetle anılan aynı zamanda Atatürk Üniversitesi’nin kurulmasında da öncü rol oynayan Prof. Dr. Rıfkı Salim Burçak’tı.)
…
Prof. Dr. İbrahim Kalın…
Başkan Erdoğan’ın, birinci halka kurmay heyetindeydi.
İyi bir münevver, sanat-kültür meftunu… Bağlama çalıp türkü söylüyor aynı zamanda. (Gerçi izlediğim onca programda, İbrahim Beyin bir tane Erzurum türküsü söylediğini duymadım ama)
Müthiş bir eğitim geçmişi var.
Farsça, Arapça, Fransızca ve İngilizce biliyor.
İbrahim Kalın, artık Türkiye’nin en majör kurumlarından biri olan MİT’in başında…
MİT Başkanı…
(Yazının başında, Türkiye nerden nereye geldi derken yalnızca bir örnekle yetineceğiz dedim. Sırası gelmişken bir örnek daha vereyim. Bu da MİT’ten olsun. Rahmetli Özal başbakandır. Rivayet olunur ki, o gün ki MİT Özal’a brifing veriyor. Bir ara Erzurum’dan söz ediliyor ve rapora göre Erzurum için bi tamam irtica deniliyor. Yine rivayet odur ki Özal, şöyle der: Siz Erzurum’da Lalapaşa Camii’nin önünden geçen herkesi fişlemişsiniz.)
Türkiye işte oradan, bugün dünyanın en saygın istihbarat örgütü MİT’e sahip bir ülke oldu.
(PKK ve FETÖ niye var gücüyle Millet İttifakı için çalıştı? İktidar değişirse MİT’ten kurtulacaklarına inanıyorlardı.)
İbrahim Kalın, Erzurumlu, Hasankaleli.
Besbelli ki artık umuma açık yerlerde bağlama çalıp türkü söylemeyecek. Ama Türkiye için kim bilir ne büyük bağlamalar yapıp ne denli tiz çıkışlar icra edecektir.
…
Davut Gül, vali…
Hem de İstanbul Valisi…
Eski deyişle Payitahtın Valisi…
Erzurumlu, Horasanlı…
Kaymakamlık ve çeşitli idari görevlerinin ardından önce Sivas sonra Gaziantep Valiliği yaptı.
Mülkiyede istikbali en parlak isimlerden biri olacağı, ta maiyet memurluğu yıllarından belliydi.
Davut Gül, Gaziantep’te icraatlarıyla devletin ve milletin valisi olduğunu gösterdi yani rüştünü büsbütün ispatladı. İşte bunun nihayeti olarak da, “hadi sen İstanbul’a gel” denildi.
Genç bir insan…
Daha da önemlisi…
Azimli, kararlı, inançlı ve cesur biri…
Bir adamın kumaşında Dadaşlık varsa, başka netice de olmaz zaten…
İstanbul Valiliği, birçok bakanlığı yönetmekten kat be kat zordur.
Hele o şehirde, Ekrem gibi iki ayaküstünde kırk yalan söyleyen bir belediye başkanı varsa…
Peşinen söyleyeyim: Davut Beyin işi hiç mi hiç kolay değil.
İşte mahalli seçimler kapıda.
CHP her türlü yola başvuracaktır, İstanbul’u kaybetmemek için…
(Çare olmayacak ama yine de deneyecek)
Ezcümle:
Erzurum açısından da ülkemiz açısından da ziyadesiyle hayırlı günlerle vuslat çok yakın…
Zira kaptan köşkünde yine Tayyip Bey var…
eruzurum desinleri çok sever..erzurumlu olanlar ne dediğimi gayet çok bilirler...desinler şehrimize ait bir kavramdır. ve hala bu hasletimizden kurtulmadık. sayın yorumcunun dediği gibi bu 3 isim erzurum dışında kendisini geliştirmiş kişilerdir hak ettikleri yerdedir... kaldıki şu anda belediye başkanı bile erzurum dışında kendini geliştirmiş. son tahlilde erzurum bağlantısı olduğu için başkan atanmıştır seçilmiştir demiyorum atanmıştır. erzurum kimi gösterirlerse ona verir oyunu ..bence erzurumun gerçek sorunu olan fakirlikten dem vursanız yerinde olur.. omoluk yapmaya hiç gerek yok...
Sayın Şener, Ejder Tepesi, kardeşimiz, piyasayı ne güzel yazmış. Sizden de ateş topuna dönen, piyasada dönen dolapları, halkın perişan durumunu anlatan bir yazı yazmanızı bekliyoruz. Siz tecrübeli, bilgili, kültürlü bir yazarsınız. Böyle bir yazıyı hem de çok güzel yazarsınız. Bekliyoruz. Selam ve saygılar sunuyoruz.
Bu şehrin bu yiğit evlatları, şu anda ateş almış olan piyasayı durdursunlar yeter. Biraz önce bizim burada süt ürünleri bayisi var, oraya gittim, 60 ₺ olan cıvıl peynir 80 ₺ , tavuk pirzola 56 ₺' den, 85 ₺ , kerti peynir 135 ₺' den , 160 ₺ olmuş. Bir kilo muz , 30 ₺' den 39 ₺ olmuş. Yaz geldi her şeyin ucuz olması gerekirken bir kilo patates 18.95 ₺, bir kilo soğan 15.95 ₺ . Bir kilo çay 78 ₺' den, 105 ₺ olmuş . Bir kilo tereyağı 160 ₺' den , 190 ₺ olmuş. 30, 40 ₺' den aşağı meyve sebze yok. Şu 15 günde her şeyin kilosuna, 20 ile 30 ₺ zam gelmiş. Eskiden 3 - 5 ₺ zam gelirdi. Bu ne oluyor ?.. bunu izah edin, hele bir makalenizde de bunları yazın. Yazamazsiniz, çünkü işinize gelmiyor. Sayın Şener, piyasa ateş pahası olmuş, şu onbeş günde. Daha, Şimşek'in çok daha acı reçetesi gelmedi. O geldiği zaman göreceğiz. Peki bu fakir halka bunlar neden yapılıyor ?.. bu fakir halk neden düşünülmüyor, neden böyle eziliyor, neden, neden, neden ?.. selamlar.
Sayın Şener, bunlar, 20 yıldır varlar. Ama Erzurum şu anda , Erzurum'un Palandöken ilçesi kadar nüfusları olan, sonradan il olmuş Ardahan, Iğdır, Şırnak, Kilis, eskilerden Ağrı, Muş, Bingöl, Kars, Bitlis vb. İlllerle ; eğitim, ticaret, ekonomi, üretim, ihracat, fert başına düşen milli gelir yönünden aynı sırada. Bu yirmi yılda,Elazığ bize bu saydığım başlıklarda 6 kat, Malatya 17 kat, Erzincan bile 3 kat fark atmış. Ama bu ülkede, 67 il varken o zaman Erzurum, bu saydığım başlıklarda, Türkiye'nin 15. veya 16. sıralarında idi. O zaman Erzurum'un bu ülkede büyük bir yeri ve itibarı vardı, Doğu Anadolu'nun bölge şehri idi. Hatta doğunun Parisi diye adlandırılırdi. Bu saydığım şehirlerdeki kurumlar tüm ihtiyaçlarını gelip Erzurum'dan götürürlerdi. Ayrıca bu şehirlerin esnafları gıda ve diğer mallarını Erzurum'dan gelip alırlardı. O zaman Erzurum büyük bir üretim , eğitim, kültür merkezi idi. Karslılar, Ağrılilar dışarıda hep Erzurumluyum derlerdi. Bu şehrin bu ülkede büyük bir itibarı vardı. Bir büyüğüm Bursa'ya giderken otobüs Bilecik'te arıza yapmış,eski Erzurum valisi Bilecik' e atanmış iyi taniyormus, ziyaretine gitmiş sohbetten sonra sormuş " Sayın Valim, Erzurum ile Bilecik valiliği nasıl, Erzurum ile Bilecik arasında ne fark var? Vali de ona ' Erzurum valisi iken Ankara'ya gittiğimde bütün bakanlık ve kurumların kapıları ardına kadar açılırdı. Şimdi Bilecik valisi Ankara'ya gelmiş, kimsenin umurunda bile değil ha gelmiş ha gelmemiş." Yani bizim eski tabirle kim tanır Yalova kaymakamini. Şehrinizle ne kadar övünseniz azdır. Erzurum'un bu ülkede ayrı ve farklı bir yeri var. Erzurum büyük bir şehir. Ben Erzurumla , Erzurum valiligiyle hep gurur duydum, itibar gördüm, hep yatirimlar gelirdi, hiç para eksik olmazdı, demiş.Gerçekten de o zaman Erzurum bolluğun, rahatım, huzurun, mutluluğun şehri idi. Gıpta edilen bir sehirdi. Şimdi de 3. lig şehri olmuş. Her gün et balık kurumunda n beş tır et giderdi, ette kuyruk ne. Şimdi çiğ köftenin eti dışarıdan geliyor. Mesela, bir örnek, Daphanin kırmızı mercimeği sadece Türkiye'nin diğer şehirlerine değil, dış ülkelere satılırdı,onlar gıpta ederlerdi. Bu şehir bir üretim merkezi idi. Şimdi herşey dışarıdan geliyor, hatta saman bile. Sayın Şener neden bu şehir, bu hale geldi. 20 yılda birileri bu idarecileri hep pohpohladilar, habbeyi kubbe yaptılar, gerçekleri söylemediler, bu şehirde bu hale geldi ki bunun vabali bunu yapanlarindir. Selamlar.
Sayın Şener, payitaht Osmanlı zamanında kullanılan bir terimdir. Artık Osmanlı yok. Bu topraklarda 1923' ten beri, 787 bin km karelik, TC devleti var. Bu ülkenin başkenti de Ankara'dır. Neden birilerini övmek için, terimleri yanlış kullanıyorsunuz. Bu güzel Türkçemizi, lütfen böyle şeylere feda etmeyelim. Daha dikkatli olalım. Selamlar.
Sayın sener;bence dikkat edilmesi gereken konu şu.bu üç ismide erzurum yetiştirmemis bu üç isimde gurbette kendilerini yetiştirip tırnaklarıyla kaziyarak kendileri bir yerlere gelmişler.sadece asılları erzurumlu.bu üç isimde ne yazikk8 ilimizin verdiği beyin gocunun birer eseri..dönüp bir daha geri bakma hatasına düşenlere kendileri kaybeder.cunku erzurum artık onlara katma değer sağlayacak ne siyasal nede sosyo ekonomik güçtedir.