Pekalâ mümkün...
Ömer Düzgün.
Hani bazı isimler bazı insanların üzerine cuk diye oturur ya, Ömer de işte onlardan biri...
Düzgün Marketler Zinciri'nin veliahtı; ya da çok daha doğru ifadeyle, Erzurum'un "İskender Hocası", İskender Düzgün'ün oğlu...
Eee..
Öyle babanın da böyle oğlu olur...
Sözü uzatmaya niyetim yok; lakin Sezar'ın hakkını da Sezar'a teslim edelim ki, az sonra diyeceklerimiz bi hakkın anlaşılmış olsun.
Önce şu hakikatin altını çizelim: Ömer Düzgün, bu şehirdeki bir avuç "kendini kurtarmış" insanlardan biri... Yani yan gelip yatsa, kimsenin tavuğuna kış demese, kimse de O'na kaşın üstünde kara var demez...
Ama O, zor olanı seçti. Bir kaç ay önce, başkanı olduğu Perakendeciler Derneği'nin (PERDER) üstünden bir kampanya başlattı.
Dediği özetle şu:
Ey değerli Erzurum halkı. Şehrimizde şu şu isimlerden oluşan ve her biri de birbirinden kıymetli marketlerimiz ve markalarımız var. Bu marketler ve markalar bazılarının sandığının aksine ülke çapında yaygın olan en büyük marketlere ve markalara denk kalite ve çeşide, ayrıca hizmet anlayışına sahip. Sizler bu marketlerden yaptığınız alış-verişinizi sürdürür ve tercihinizi bu marketlerden ve markalardan yana kullanırsanız, bu marketler çok daha büyük, daha kaliteli hizmetlere imza atar ve bu şehre katma değer sunar.
Evet; dediği mealen bunlar...
Sorarım size, Ömer'in söylediği yaptığı tespit ve davetin neresi yanlış?
Dikkat buyurun; filanca market kötüdür, onlardan alışveriş yapanlar milliyetçi değildir gibi çağdışı bir ifadeye tenezzül etmeden, "kendi değerlerinize sahip çıkmaya devam edin" diyor.
Bir bakıma hem teşekkür, hem de hatırlatma...
Caddelerdeki reklam tahtalarında bu temayı anlatan ilanlar var. Orada da zarif bir dil kullanılmış.
"Kendi değerine sahip çık"
Bu, ne şehir şovenizmidir, ne de mikro milliyetçilik...
Serbest piyasa koşulları içinde, her marka kendisinin "en iyisi" olduğunu söylüyor.
Bunun kötü bir tarafı da yok. Vatandaş bakar, ölçer biçer hangisi cebine ve aklına uygun düşerse onu tercih eder.
Hoş tekel yok ki, illa bu ürünü alacaksın diye dayatsınlar...
Ömer Düzgün de diğer marketler adına bir çağrıda bulunuyor. Diyor ki, "ey hemşerim, birbirimize sahip çıkalım. Kaliteli değilsem, piyasa şartlarına göre pahalıysam tamam beni tercih etme... Yeter ki ön yargılı olma."
O reklam tahtasında, Tema ve Çapa'nın adları yoktu.
Niye yok, diye kimseye sormadım, kimbilir belki özel bir durum vardır, bilemiyorum. Ancak bu iki değerli marketimizin dışında, bu şehirde "yerel" adına ne kadar güzel marketimiz varsa hepsi orada aynı çatı altında o anlamlı mesajı veriyordu:
Bir olalım, birbirimize sahip çıkalım...
İşte o marketlerimiz:
Düzgün-İncesu-Güney Tavukçuluk-Erka-Aşmar-Güvendik-Maxsiss-Er-Pa- ZP Gross-Bulutbey-Ecocity-Bakkal Gross-Vipa-Akın-Rahmet Ambalaj-Pazar İstanbul-Leben Gıda-Çizmelioğlu Süt-Nil Süpermarket-Halksa Gıda...
Dedim ya, Tema ve Çapa bu listede yok, Ömer'in hoşgörüsüne sığınarak onları da ben ekliyor ve soruyorum:
Bu marketler ve markalar bize yetmez mi?
Ali Koç'un bile kapitalizmin acımasız dişlilerinden yakındığı günümüzde, kendi değerlerine sahip çıkmaya dönük bir çağrı, olsa olsa ancak bu kadar isabetli olurdu.
Ya dev marketlerin dayatmalarına boyun eğersiniz ya da kendi değerlerinize sahip çıkarak onları büyütür ve daha geniş bir rekabet ortamı yaratırsınız.
Ömer Düzgün'ün açtığı bu "çığır" keşke yalnızca market seviyesinde kalmasa... Bu şehirde ne kadar değer varsa hepsi için de böyle bir kampanya başlatılsa...
Ondan evvel de bu şehrin sivil kitle örgütleri ve meslek teşekkülleri sağına soluna bakmadan bu türden çağrılara kulak kesilip, omuz verse...
Banka müdürleriyle tamamen palavradan protokoller imzalamak eğer meslek teşekkülü olmanın bir gereği ise, kimse kusura bakmasın artık o kasaba politikaları işe yaramıyor.
Ömer Düzgün çıktı, elini taşın altına koyup bir davette bulundu.
Üstelik tabiri caizse tuzu kuru bir genç olarak bunu yaptı.
Peki muhterem başkanlar, sahi siz ne yaptınız?
Niye bu kampanyaya destek vermiyorsunuz?
Yanlışsa eğer, çıkın deyin ki yanlış. Değilse, o vakit sahip çıkın...
Yahu birader, hâlâ görmüyor musunuz; bu şehir usul usul eriyor. Baksanıza şair ne de güzel haber vermiş, bize, bizden olanı:
"İyi insanlar, iyi atlara binip gittiler"
Gelin geride kalanlara sahip çıkalım bari...
Haydi biz de modaya uyup, o ayak'tan mülhem müteşair olalım.
Gerçek öyle çıplak ki, vurur yüze ifadesi,
Bu mesajı almayana aşk olsun bir tanesi.
Şehirlerin içinde Erzurum'dur inci tanesi
Kim dedi ki, bu yalnızca bir market meselesi...