Ölüm hakikatini ensemizde hissettiğimiz bu günlerde etrafımızdakilerin birer birer göçtüğünü görmekteyiz. Hemen her gün bir cenaze haberi duyduğumu söylesem abartmış olmam!
Dün Narmanlı Camii’nin musallasında son yolculuğuna uğurladığımız da Boyacı Ömer Ağabeyi idi.
Ömer Ağabeyi, hemşerimiz Gazi Mustafa Kemal’in adını verdiği Cumhuriyet Caddesi’nin en tanınmış simalarından biriydi.
Onu, Kuşkay binasının önünde boya sandığı ile görmeyen yoktur sanırım. Dile kolay, yarım asırdan fazla Cadde’nin bir köşesinde ayakkabı boyacılığı yapan Ömer Ağabeyi, kışın soğuğuna, yazın kavurucu sıcağına aldırış etmeden evine üç beş kuruş helâl para götürmenin gayreti içerisinde çileli bir hayat sürdü.
Evimizin Cumhuriyet Caddesi’nde olduğu 70’li yıllardan beri tanıdığım Ömer Ağabeyi ile ara sıra sohbet eder, Cadde’nin dünü ve bugünü arasında mukayeseler yapar, şehirdeki sosyolojik değişimi konuşurduk.
‘Ne adamlar gördüm!’ diyerek söze başlar, eski zamanlarda caddenin hâkimiyetini elinde tutan kent kültürünün nasıl etkin olduğunu anlatıp, sözü günümüze getirir, Cadde’nin nasıl yozlaştığından dert yanardı.
O, sessiz, beyefendi ve kaderine boyun eğen, gariban bir kardeşimizdi. Hayat mücadelesindeki gayretinden ve sabrından dolayı her gördüğümde ona içten saygı duyardım.
Son yıllarda hastalığından dolayı görünmez olmuştu. Hemen her gün Cadde’nin köşesinde görmeye alıştığımız Ömer Ağabeyi’nin boşluğu hemen hissediliyordu.
Yakın zamanda hastalığının arttığını ve ameliyat olacağını öğrendiğimde bir hayat hikâyesinin sonuna gelindiğini anlamıştım.
Dün, onu son yolculuğuna uğurladık. Namazını kıldıran Hoca: ‘Hakkınızı helal ediyor musunuz?’ dediği anda kelimeler boğazımda düğümlendi. Aklımdan ‘Kim, kime hakkını helal edecek!’ diye geçirdim.
Bu gariban, ömrünü, boya sandığının başında, dört duvarı olmayan, üstü açık bir ortamda yaz, kış demeden tüketmişti. Ne maaşı oldu, ne de dünyada başını sokabileceği bir evi! Fani dünyaya misafir gelen bu gariban, kiracı geldi, kiracı gitti. Namuslu adamdı. Kazandığı her kuruşun helal rızık olduğuna hepimiz şahittik. Gün sayısı yetmediği için SSK’dan emekli olamamış, halini de kimselere arz etmemiş. Her türlü lüks içinde ve beleş yaşayanların, üç beş maaşa doymayanların, hak etmediği makamları işgal edenlerin, devleti hortumlayanların olduğu bu ülkede ‘Kim, kime hakkını helâl edecek!’, ‘Kimin kimde hakkı var!’ diye düşündüm.
Ömer Ağabeyi, topluma ve onu yönetenlere hakkını helâl eder mi, bilmiyorum ama o bu dünyadan alacaklı gitmiştir, diyebilirim.
Onu özleyeceğiz, tıpkı Cadde’nin öbür ucunda uzun yıllar tezgâhı ile rızkını çıkartmaya çalışan Fındıkçı Dede gibi.
Ruhu şad, mekânı cennet olsun…