Fakat neden ve niçindir bilinmez, AK Partinin sinesine çöreklenmiş bu AKPliler her defasında, zafer kazanmış komutan edasıyla sonradan ortaya çıkıp en kritik makam ve mevkileri kapmasını başarıyorlar!
Biz de işte maşeri vicdan adına bu soruyu soruyoruz: Bu işte bir yanlışlık yok mu?
Bu soruyu şunun için soruyorum.
Malum, son günlerin tartışmasız en öne çıkan gündem maddesi:
Kanal İstanbuldur.
Kanal İstanbulla yatıp Kanal İstanbulla kalkıyoruz.
Herkes allame kesildi!
Bilen de konuşuyor, bilmeyen de
Öyle ki sokak röportajında gencin biri son derece saf duygularla,
elbette
konuyu biliyorum, yakından takip ediyorum, başladığında Kanal İstanbulu
izleyeceğim diyordu.
Anlaşılan televizyon ekranlarında neredeyse 24 saat adını duyduğumuz
bu büyük projeden esasında herkesin bihakkın bilgisi yok.
Olabilir
Öyle ya herkes bu projenin müellifi değil ki
Fakat projenin altında imzası olan yani bir şekilde projenin asıl müellifi olan
(söylendiğine göre sayıları 150 civarında) bilim ve ilim insanları niye ortalarda
yoklar?
Son günlerde Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı da olmasa, ramak kalıyor ki, televizyonlarda
projenin lehine konuşan bilim insanı olmayacak.
Pekii nerede o 150 akademisyen, niye normalde koşa koşa gittikleri o televizyon
kanallarından, sözkonusu Kanal İstanbul olunca bucak bucak
kaçıyorlar?
Elbette ki bu soruya benim bir cevabım var.
Lakin bu cevabı vermeden önce size, son beş altı yıl içinde cereyan eden ama
ülkemiz üzerindeki etkileri olabildiğince ağır olan üç hadiseden bahsetmek istiyorum.
Bir: GEZİ OLAYLARI!
2013 yılının Nisan ayında tamamen dış kaynaklı bir herekatla başlatılan ve
sözde amacı kesilen ağaçları protesto etmek olan bu eylem, birkaç hafta sonra
anlaşılacaktı ki, aslında iktidarı alaşağı etmeye dönük küresel bir kalkışmaydı.
Görünürdeki aktörler yerliydi, ama projenin hazırlandığı merkez dışarıdaydı.
İki: 17-25 ARALIK YARGI DARBE GİRİŞİMİ!
GEZİde aradıklarını bulamayan şer odakları, altı yedi ay sonra yeniden
düğmeye bastılar.
15 Temmuz'un faili hain terör örgütü FETÖ, 17-25 Aralık'ta birbiriyle alakasız
dosyaları birleştirip kamuoyuna 'yolsuzluk' diye sunarak siyasete darbe vurmak
istedi.
2023 vizyonu çerçevesinde planlanan 3. Havalimanı, 3. Köprü ve Kanal İstanbul
gibi mega projeleri hedef aldı. Bu doğrultuda, Türkiye'ye çağ atlatacak projeleri
üstlenen işadamları FETÖ militanı savcılar tarafından gözaltına alınmak istendi.
Türkiyeyi kaosa ve nihayetinde de iç savaşa sürüklemeyi hedefleyen FETÖ,
bu alçak girişiminin ilk işaret fişeğini GEZİde ateşlemişti.
Üzerlerinde asker, polis ve hakimsavcı üniforması olan binlerce terörist,
meğerse 17-25 Aralıkta sütre arkasından değil, alenen gidişata vaziyet
etmek istemiş!
Üç: 15 TEMMUZ KANLI KALKIŞMA!
GEZİden neredeyse dört, 17-25 Yargı Darbe Girişiminden de üç yıl sonra yani
tarih 15 Temmuz 2016 Cuma gününü gösterirken millet, FETÖ eliyle ülke tarihinin
o güne kadar şahit olmadığı en kanlı kalkışmanın hedefi oldu.
Kendi uçaklarımız, tanklarımız, gemilerimiz ve silahlarımız doğrudan milletin
üstüne çevrilip ateşlendi. Birkaç saat içerisinde iki yüz elli bir şehidimiz, iki
binden fazla da gazimiz vardı.
BURADAN NEREYE VARMAK İSTİYORUZ?
Sonuncusu kanlı olan bu üç kalkışma sonrasında ortaya şöyle bir manzara
çıktı.
Milleti başköşeye koyduktan sonra
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve sayıları beş onu geçmeyen kişilerin haricinde, devletin ve siyasetin içinde ne kadar etkili ve güçlü isim varsa
neredeyse tamamı kaçak güreşti!
Her üç kalkışmada da bu kaçaklar, önce havayı kokladı, kimin galip
geleceğine, kimin mağlup olacağına baktı!
Olaylar kontrol altına alındıktan sonra atıp tutan ve öyle ki konuştuklarında
mangalda kül bırakmayan o korkak ve ikiyüzlü tipler günlerce inlerinde
saklandılar, halkın içine çıkamadılar!
Ne zaman ki devlet duruma vaziyet edip teröristleri tek tek yakaladıysa,
ateşe koşan kelebekler gibi meydanlara hücum ettiler, ellerinde bayrak, canlarını
feda eden şehitlerden ve gazilerden rol çalarak kendilerini kahraman ilan ettiler.
Tamam; kabul edelim ki bu türden kurnazlıklar her zaman olabilir, belki
başka milletlerin de tarihleri benzer sahnelerle doludur.
Şu halde o soruyu sormanın tam
zamanı.
Hangi ülke vardır ki bizde olduğu gibi sahte, yalancı ve korkak adamlara
kahramanlık payesi vermiş olsun?
Diyeceksiniz ki Tayyip Bey bu sahte adamların yakalarına madalya mı taktı,
onlara berat mı verdi?
Haklısınız tam da bunlar olmadı, ama bu adamların kahır ekseriyeti, siyaseten
ödüllendirildi, taltif edildi, devletin en kritik makamlarına getirildi.
Bu, madalyadan daha mı az bir mükafattır?
İşte yazıya başlık olarak koyduğumuz o soruyu bir kez de bu noktada tekrarlamak
istiyoruz:
Bizim gördüklerimizi Tayyip Bey mi göremiyor ya da Tayyip Beyin gördüklerini
bizler mi göremiyoruz?
KANAL İSTANBULDA İMZASI OLAN AKADEMİSYENLER NİYE KAÇAK GÜREŞİYOR?
Besbelli ki Kanal İstanbula dair proje, yıllar önce çalışılmış ve üzerine yüzü
aşkın akademisyenin kafa patlattığı bir iş
Yani Tayyip Bey sırf gündem değişsin
diye Kanal İstanbulu ortaya atmış değil, hele hele siyasi bir manevra hiç değil
Hal böyle iken nasıl oluyor da tıpkı GEZİde, tıpkı 17-25 Aralık Yargı Darbe
Girişiminde ve tıpkı 15 Temmuz Kanlı Kalkışmada olduğu gibi birileri anında
araziye uydu yine!
Bazı gazetecileri, birkaç siyasetçiyi saymazsanız neredeyse ortada Kanal
İstanbulu savunacak kimse yok!
Nerede projede imzası olan o anlı şanlı 150 akademisyen?
Niye bunlardan bazıları televizyonlara çıkmıyor?
Düşünebiliyor musunuz, hemşerimiz eski milletvekili Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı
olmasa, neredeyse Kanal İstanbula suçlu muamelesi yapılacak!
Galiba olay şu:
Değil mi ki AK Parti son yerel seçimlerde ağır bir yara aldı. Öyle ki yıllardır
yönettiği İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok şehirde belediyeyi kaybetti.
Birileri anında durumdan vazife çıkararak,
bu gidişle AK Parti merkezi yönetimde de kalamaz artık, belli ki ilk seçimde gidici şeklinde düşündü!
Şayet bu 150 akademisyenin kafasına silah doğrultularak bu proje
hazırlatılmadıysa, o halde niye bir bilim insanı kendi eserine sahip çıkıp savunmaz
ki
BİLİYORUZ
GEZİde dediler ki,
bu dünya çapında bir hareket, değil biz devletler
bile bu selin önünde duramaz.
17-25 Aralıkta dediler ki,
yargı topyekun harekete geçti, kim ki itiraz
ederse derdest edip içeri tıkarlar, amandır arazi olalım.
15 Temmuzda dediler ki,
baksanıza adamlar Amerikayı ve Avrupayı arkalarına alarak darbe yapıyorlar, bunun karşında durmakintihardan farksızdır.
Şimdi de
Zahir yine okyanus ötesinden yeni haberler uçuruluyor olacak ki, baksanıza
Tayyip gidici diyenlerin kervanına katılan kimi bilim insanları, altına imza
attıkları projeye dahi sahip çıkamıyorlar!
Fakat buna rağmen Ankarada hala testiyi kıranların devlet indindeki değeri,
testiyi canı pahasına taşıyanlardan çok ama çok fazla!
Ya biz, daha doğrusu ben olup bitenleri bir türlü anlayamıyor ve bu yüzden
de sorularıma cevaplar bulamıyorum yahut da öyle derin mevzular öyle stratejik
meseleler var ki, Tayyip Bey bile her gerçeği her yerde konuşamıyor.