Önceki gün yazıya son noktayı koymadan evvel şöyle bir soru sormuştuk:"...Şimdi merak edilen şey, Başbakan Davutoğlu Erzurum'un gönlünü nasıl alacak?"
Öyle ya, Sağlık Bakanı olmasına neredeyse kesin gözüyle bakılan Recep Akdağ'a, 64.Hükümet'te yani yeni Kabine'de yer verilmemişti.
Oysa O Recep Akdağ ki, AK Parti Hükümetleri'nin en başarılı bakanlarından biriydi. Türkiye'nin sağlık alanında yaşadığı muazzam dönüşümün başlıca müellifiydi.
Dolayısıyla yeni hükümette görev alması sanki de herkesin üzerinde ittifak oluşturduğu bir husustu.
Fakat...
Sonuç ortada. Hep birlikte gördük ki Akdağ, toplumsal mutabakata rağmen Kabine'de yok...
Başbakan Davutoğlu'nun, Erzurumluları üzen bu "irade"yi anlamlı kılacak bir adım atması kaçınılmazdı.
Dün AK Parti sözcüsü tarafından açıklandı: Akdağ, yeni dönemde ar-ge'den sorumlu genel başkan yardımcısı oldu, yani atandı!
Bi nevi teselli ikramiyesi...
Siyasetle az buçuk alakalı olan herkes bilmektedir ki, günümüz Türkiye'sinde etkin hizmetin yolu, parti genel başkan yardımcılığından değil, bakanlıktan geçer.
Hiç yoktan iyi midir?
Evet; iyidir.
Ama öyle birilerinin, adına "büyük görev" dediği bir paye de değil.
Netice itibariyle dediğim şudur:
Erzurum, bu sonuca müstahak değildir.
Şayet, "... Daha ne istiyorsunuz işte diğer hemşeriniz Efkan Alâ İçişleri Bakanı oldu" diye bize atar yaparsanız, biz de deriz ki iyi de bu Alâ ya da Erzurum için asla bir lütuf değildir.
Efkan Alâ, paralel yapıyla mücadele esnasında bugün AK Parti'nin tepe kadrolarında bulunan niceleri üç maymunu oynarken, o tüm vücudunu (haklı olduğuna inandığı ve de Türkiye'yi çok sevdiği için) bu uğurda taşın altına koydu ve "...Nerde ince orada kopsun" diyebildi.
Bu sebeple kimse, Efkan Alâ'ya veya Alâ üzerinden Erzurum'a bir "ihsan"da bulunduğu duygusuna kapılmasın.
Kabul edelim ki, Akdağ kadre uğratılmıştır.
Bilmiyorum, belki de kendisi bu neticeden hiç de "müşteki" değildir.
Lakin Erzurum olarak biz, en azından o sonuca hiç de muvafık değiliz...
90'lı yılların siyaset arenasında, Erzurum'dan otobüsler dolusu insanlar başkente akın eder, DYP merkezi önünde pankart açardı:
"İsmail Köse bakan olmasın"
Bugünün Erzurum'unda ise, tam tersi bir anlayış hakim:
"Erzurum'a bakan verilsin"
Bursa'dan iki bakan çıktı: Efkan Alâ ve Mehmet Müezzinoğlu...
Efendim iyi de Bursa büyükşehir...
El hak öyledir, hem de esaslı bir büyükşehir...
Peki söyler misin muhterem, Erzurum kasaba mı?
Tut ki, (öyle bir şey yok da) Recep Akdağ'ın bakan olmasına, çeşitli sebeplerden ötürü Tayyip Bey karşı çıktı.
Azizim; Erzurum'da AK Parti'den vekil seçilen dört kişi daha vardı. Adama sorarlar, onlardan biri bakan olamaz mıydı?
Hasılı dostlar; sizi bilemem ama, bu genel başkan yardımcılığı görevi beni hiç mi hiç kesmedi.
Nedense emzik gibi görüyorum...
Üzgünüm...
Bu seçimde bendeniz, Erzurum'un çırak çıkarıldığına inanıyorum.
Eskiler, "Bizim ekmeğimizin tuzu yoktur" demişler.
Şimdi anlıyorum niye böyle sitemkar konuştuklarını...
Gün geliyor ki testiyi kıran, testiyi taşıyandan daha muteber olabiliyor.
Ne diyelim, canınız sağolsun...
Dostun vurduğu yerde gül bitermiş.