Bizim hele de bizden önceki kuşakların iliklerine kadar hissedip yaşadığı ve her türlüsüne tanık olduğu bir çirkinliktir.
Dilimize hayatımızın içerisine öyle bir yerleşmiştir ki, yediden yetmişe herkes bilir o kelimeyi:
PROVAKASYON
Türkçesi, kışkırtma ya da tahrik
Hani son günlerde yeniden ve de sıkça rastladığımız şu ahlaksızlık
İzmirde bir gizli el, camilerin hoparlörlerinden ezan yerineÇav Bellayı dinletti, başka biri de sen öyle yaparsın da ben boş mu dururum zannettin dercesine, yasağa rağmen camide teravih kılacağız diye tutturdu, polisle çatışmayı göze aldı!
Görünürde biri dinsiz, diğeri de dindar!
Peki gerçekten öyle mi?
Değil elbette ki:
İkisi de, bu ülke ve millet için asla hayırlı bir rüya görmeyenentelijans servislerin birer ucuz kuklası ve kurgusudur.
Biz bunlara 80den önce o kadar çok tanık olduk ki, (toplum olarak çok ağır bedeller ödememiz neticesinde tecrübe sahibi olunduk) ta yüz kilometre uzaktan gelen bir provokatörü ayak seslerinden tanırdık, nerde olsa o provokasyonun kokusunu alırdık
80den sonra da (özellikle de Nitekim Paşanın devri iktidarında) hep oldu
Binlercesi var da, ben size Erzurumdan, hem de öyle yarım asır öncesine gitmeyen iki zıt örnek vereyim
İlki
Yakutiye Parkında, sayıları yüz kadar üniversiteli kız öğrenci başörtüsü yasağını, slogan atmadan, pankart açmadan oturarak protesto ediyor.
Buraya kadar hiçbir sorun yok, derken kızların arasına nereden ve nasıl geldiği belli olmayan (o günlerde hem de) sarıklı, sakallı, şalvarlı ve cübbeli biri dalıp bağırmaya başlıyor:
Bu kafir düzeni değiştirip, putlarınızı yıkacağız laikliği ayaklarımızın altına alacağız. Yaşasın şeriat.
Polis izliyor, gizli servisçiler izliyor, basın izliyor!
İkincisi
Yüksek rütbeli bir subay bir gün ortada ne fol ne yumurta varken çıkıp öttü:
Erzurumda bir tiyatro oyunu oynandı ve o oyunda alenen Cumhuriyete, Atatürke, Laikliğe ve orduya küfürler edildi; devletin valisi de bu rezilliğe onay vermekle yetinmeyip, bir de bu oyunu izledi.
Hayda
Erzurum anında mahut çevrelerin hedef tahtasına döndü.
Günlerce o açıklama üzerinden Erzurum halkına, dindar kesimlere,mütedeyyin vatandaşlara ve başında tekke olan herkese sövüp saydılar,hakaretler yağdırdılar.
Bir nevi mezalimdi yani
Ne mi oldu sonra?
Evet; çok garip ama
Erzurumda, o generalin sözünü ettiği ne öyle bir tiyatro oyunu sahnelenmişti, ne kimse bu şehirde Atatürke ve Cumhuriyete hakaret etmişti.
Resmi kayıtlar ortada
Hiçbir açık-gizli evrakta bu yalana zerre kadar da olsa hak verecek tek kelime bile geçmiyor.
O sövüp sayanların ya da en kara puntolarla dokuz sütuna manşet atanların biri ama hakikaten biri de çıkıp yahu böyle bir oyun gerçekten oynandı mı diye araştırma veyahut bu şehrin valisine ya da bu şehrin bir yetkilisine sorma ihtiyacı duymadı!
Halbuki
Genelkurmaydan bir subay, Erzurum 9.Kolorduyu arasaydı, o generalin iftira attığını öğrenmiş olacaktı, fakat niyedir bilinmez buna da ihtiyaç duyulmamıştı.
Değil mi ki
Karar verilmişti, infaz yapılacaktı ve de yapıldı.
İlkinde, din elden gidiyor, kafir düzeni yıkıp şeriat getireceğiz diye bağıran kitapsız sahnedeydi
İkincisinde ise, Laiklik elden gidiyor, rejim yıkılıyor,Atatürke hakaretler ediliyor şeklinde yaygara koparan apoletli yalancı
Neticede ikisi de provokatördü, iki olay da provokasyondu.
Nasıl ki 80den önce yani anarşinin şehirleri kuşatıp kurtarılmış mahalleler ihdas ettiği dönemde, aynı tabancadan çıkan kurşunlarla birer gün arayla sağcı ve solcu gençler katlediliyorduysa, bugün de yine birer gün arayla toplumsal huzura, kardeşliğe ve farklı inanç yapılarına kurşun sıkılıyor.
Siz parmağa bakmayın, o parmağın gösterdiği yere bakın, işte o vakit meseleyi çözeceksiniz.
Parmağın kendisi sizi yanıltmasın.
Bazen o parmağın arkasında din kisvesine bürünmüş bir sıfat görürsünüz bazen de laiklik ve Atatürkü kendine siper ederek rastgele ateş eden bir sniper
Parmaklar değişir, ama parmağın sahibi hiç değişmez
Adamlar öyle bir hınç ve öfke içindeler ki akla ziyan bir vaziyet;kudurdukça kudurdular!
Değerli okurlar
Karşımızda iki ayrı provokasyon merkezi var.
Biri
Çav Bellayı ardından Selda Bağcan türküsünü camilerin hoparlörlerinden
yayınlayarak, kendince inançlı kesimin nasırına basmaya kalkıyor.
Dediği de tam olarak şudur:
En gelişmiş ülkeler bile bu Korona salgınının altında ezilirken ve o muazzam teknolojileri bir virüs karşısında acze düşerken, nasıl olur da Türkiye, bu illeti olabilecek en az can ve mal kaybıyla atlatıyor?
Eğer biz bu Koronayı aracı kılıp Tayipi bu sefer de götüremezsek bir daha asla yıkamayız.
Öbürü de şunu söylüyor:
Hazır, muhafazakar bir iktidar ve mütedeyyin bir Başkan var; bu fırsatı dibine kadar sömürelim. Öyle ki bu gerçeğin arkasına dolanıp pusumuzu öyle kuralım. Ve kurduğumuz o pusudan yalnızca laikliğe, Atatürke,Cumhuriyete, Alevilere, başka dinlere mensup olanlara ve hükümeti eleştiren herkese saldıralım. Mümkün ki bu pusumuz sayesinde, Tayyip çok zor duruma düşer ve biz de böylelikle onlardan kurtulur,emaneti bize bu görevi veren karanlık ellere teslim ederiz.
Hayır
Emin olunuz ki zerre kadar abartmıyorum.
Ne çabuk unuttunuz FETÖyü?
Taktik aynı değil miydi?
Yarım asır boyunca Müslüman gibi görünüp sonra nasıl İslam düşmanı olduklarını kanlı kalkışmalarıyla göstermediler mi?
Veyahut da
Ne çabuk unuttunuz Batı Çalışma Grubunu?
Rejimi yıkıp yerine İran rejimini getirecekler şeklinde atılan gazete manşetlerinin mürekkebi henüz kurumadı.
Gözlerini öyle bir karartmışlardı ki, fırsatını bulabilselerdi eğer
Anıtkabiri bombalayıp, şeriatçılar yaptı demek için eylem planı bile hazırlamışlardı
Değerli okurlar
Bu provokatörler, bayramımızı zehir etmeyi murat etmektedirler,lakin bilmedikleri şudur:
Bu millet ve bu ülke tümden şerbetlidir.
Ne o raf ömrü tükenmiş bayat mamaları yeriz, ne de kardeşlik ülküsünden cayarız.
Bu ülke öyle badirelerden atlayarak bu günlere ulaştı ki, kim ne kumpas kurmaya kalkarsa kalksın sonunda tuzağa düşen kendisi olur.
Su uyur, düşman uyumaz ilkesini de yadsımayalım
Teyakkuzda olun, her duyduğunuza itibar etmeyin, önüne arkasına bakın, akıl yürütün ve size her giydirilmek istenen paçavrayı urba olarak görmeyin
Camın arkasından da olsa, bayramı bayram tadında yaşayın
Görün bakın bu ülkenin ve milletin önünde nice aydınlık ve huzurlu bayramlar var.
İşte o bayramlarda buluşmak ümidiyle