Şunun ya da bunun hoşuna gitsin diye değil, sırf Hakkın ali hatırı için hükümet artık harekete geçmek zorunda
Rahmetli Cem Karaca, rahmetli Attilâ İlhanın o muhteşem şirini dillendirirken Ben sana mecburum demişti. Bugün de bu ülkenin her bir ferdinin en az o aşk kadar adalete, hukuka ve ekonomide adil bir düzene ihtiyacımız var.
Yani merhum üstadın isyan ettiği, Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul taksimi yapılmadığı müesses bir nizam
İnkar edilemez bir gerçektir. Türkiye bugün ciddi manada adalet ve ekonomi alanında zor bir dönemden geçmektedir.
Başta Cumhurbaşkanı Erdoğanın ve başkaca pek çok kişinin dillendirdiği reformlar, ülkemiz için bir fantazi yahut da lüks değil, tamamen elzem ihtiyaçtır.
Bir vakitler bu ülkeyi esir alan FETÖ yargısı vardı. Neyse ki ağır bir bedel ödeyerek de olsa o tasalluttan kurtulduk. Lakin bugün de kraldan çok kralcı kesilen kimi yargı mensupları yüzünden hem içeride hem dışarıda Türkiyeyi itibarsızlaştıran gelişmeler var
Önce Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Yargıda reform yapmalıyız dedi ve peşinden de Kıyamet kopacaksa kopsun, yeter ki adalet yerini bulsun şeklindeki sözüyle, adeta gündemi belirledi. Sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan o müthiş çıkışı yaptı: Yargıda ve ekonomide köklü bir reform yapacağız. Tabiri caizse pandoranın kutusu açılmıştı artık
EZBER BOZAN ÇIKIŞLAR
Açıklamalar ardı ardına gelmeye başladı. Meclis eski başkanı Bülent Arınç HaberTürkte canlı yayına çıktı. Adeta ezber bozan ifadeleriyle hem AK Parti çevresini, hem de karşı mahalleyi şaşkına çeviren tespitlerde ya da itiraflarda bulundu. Misal; pek çok kesimi ters köşe yapan, Türkiyede basın özgür değil dedi. Bununla da yetinmedi. Selahattin Demirtaş'tan Osman Kavala ve Ahmet Altana kadar hayli iddialı ve iri puntolu sözler söyledi.
ESKİ MECLİS BAŞKANLARI DURUP DURURKEN KONUŞMADI
Çok geçmeden yine eski Meclis başkanlarında Cemil Çiçek bayrak gösterdi. Bize topyekûn bir tevbe-i nasuh lazım dedi. Ve bu sözüne bir de açıklama getirdi. Tevbe edip aynı günahları işleyeceksek bu kabul edilemez. Adalet Bakanı Gül ile başlayıp Cemil Çiçekle nihayet bulan açıklamalar zinciri, besbelli ki yarınlara dair bir işaret fişeğiydi.
KORONA HER ÜLKEYE BEDEL ÖDETTİRİYOR
Türkiye, dünya genelinde olduğu gibi ağır bir pandemi sürecinden geçiyor ve elbette ki ağır bir bedel ödüyor. Tüm gözler bu alana odaklanmışken, devletin zirvesinden gelen bu birbirinden bağımsız ama yerli yerinde olan çıkışlar, bazı kimselerin iddia ettiği gibi Koronanın üzerine şal örtme operasyonu olmayacak kadar içtendi ve samimiydi.
ADALET VE HUKUK, SU VE HAVA GİBİ HERKESİN MÜŞTEREK İHTİYACIDIR
Çünkü bu ülkenin hakiki manada hem bir yargı reformuna hem de ekonomide enikonu bir düzenlemeye ihtiyacı vardı. Aç, işsiz ve çaresiz biri için yargı reformu gayet doğaldır ki fantezi olabilir, ama uzun vadede yargının olması gereken zemine çekilmesi, fakirinden zenginine kadar herkesin muhtaç olduğu bir ihtiyaçtır. Tarafsız ve bağımsız olmayan bir yargının Türkiyeyi önce 17-25 Aralık sürecine sonrasında da 15 Temmuz kanlı kalkışmaya götürdüğünü kimse unutmamalıdır.
SİYASET ÜSTÜ BİR MESELE
Bu mesele, yani yargı ve ekonomi reformu kişisel hesapların ve siyasi ikbalin çok ötesinde bir durumdur. AK Parti bunu sıkışmışlıktan kurtulmak ve yeni bir manevra alanı kazanmak için değil, hakikaten ülkenin buna ihtiyacı olduğu için gündeme getirdiğine inanmak istiyoruz ve bendeniz kişisel olarak da buna böyle inanıyorum. Herkes bire bir yaşadığı için ekonominin açmazlarını gayet iyi biliyor. Lakin adliyede işi olmayan bir kimse yargının nasıl perişan bir halde olduğunu görmüyor, bilmiyor.
REFORM FANTEZİ DEĞİL ELZEM İHTİYAÇ
Yabancı dil bilen ve iyi eğitim görmüş üniversite mezunu pırıl pırıl gençler asgari ücretli bir işe razıyken onu dahi bulamıyor. Hani bir şehrin valisi yakın bir zamanda, İşsizlik yok, iş beğenmeyen insanlar var mealinde bir söz söylemişti. Keşke öyle olsa, ama ne yazık ki kazın ayağı hiç de valinin tarif ettiği gibi değil. Dolaysıyla behemehâl yapılması elzem olan işlerden biri ekonomide köklü ve kalıcı adımların atılmasıdır. AK Partiyi sevmek ve de desteklemek nasıl ki insani bir şey ise, çıplak gerçeklere sırt çevirmek de körü körüne bir inat ve akıl tutulmasıdır.
AK PARTİNİN BAŞARDIKLARI VE EKSİK YANLARI
AK Parti, bu ülkede 18 yılı aşkın süredir tek başına iktidar. Bu zaman dilimi içerisinde öyle büyük ve başarılı projelere, hizmetlere ve yatırımlara imza attı ki, vicdan ehli olan hiç kimse bu yapılanları yok saymaz, sayamaz. Tabi ki bu başarının en baş mimarı da Recep Tayyip Erdoğandır, ekibidir, yol arkadaşlarıdır. Fakat bugün şu ya da bu sebepten ötürü kötü giden ve toplumu ciddi biçimde inciten, üzen hatta rahatsız eden hususlar var. İşte o hususların en azılı olanı da yargının içerisine düştüğü içler acısı hali ve ekonomide çalan alarm zilleridir.
GERÇEKLERİ HAYKIRMANIN FATURASI VARDIR
Sizin de dikkatinizden kaçmadığına eminim. Açıklamaların ardından mahut çevrelerden yaylım ateşi yapıldı. Hedef tahtasında ise, Bülent Arınç, Cemil Çiçek ve Adalet Bakanı Abdulhamit Gül var! Suçları niye konuştular, niye öz eleştiri de bulundular! Yalnızca kendisini akıllı zanneden o ahmakların göremedikleri nokta şudur: Birisi çıkıp kral çıplak diyecekti, demek zorundaydı. Zira güneş balçıkla sıvanamazdı.
HİÇBİR ŞEY İÇİN GEÇ DEĞİL
Ne yani ekonomide her şey dört dörtlük, adalet dersen zaten dünyada eşi benzeri olmayan bir düzlemde, denildiğinde aç ve işsiz insanın karnı doymuş mu olacak, yoksa tarafsız ve bağımsız yargıya muhtaç kesimler adaletle mi buluşacak? Yanlış ve eksiklik insana mahsus bir haldir. Hükümetler de bundan azade değildir. AK Partinin başarı hikayesi içerisinde, atılmamış temeller ya da yarım bırakılmış yapılar vardı. Vakit geçmiş değil
Gelin yarından başlayarak işte o öksüz kalan sayfaları yeni baştan inşa edelim.