Gençliğimde okumaya ve dinlemeye daha bir meraklıydım. Kitapların renkli dünyasında seyahati kâfi görmüyor, alanında temayüz etmiş kişilerle fırsat buldukça söyleşmekten büyük bir keyif alıyordum. Şiirinden, sazından, sohbetinden istifade ettiğim için kendimi şanslı saydığım şahsiyetlerden birisi de Merhum Yaşar Reyhani'dir.
Muhteşem şiirlerin mayalandığı gönlü insan sevgisiyle dolu, hoş sohbet bir insandı rahmetli. Vefatı üzerine yıllar önce kaleme aldığım yazıyı okurken güleç yüzü, zekâsını yansıtan sevimli bakışları gözümde canlandı. O yazıyı birlikte okuyarak yâd edelim kendisini, temiz ruhuna Fatihalar gönderelim.
*
Hayırlı bir iş için Yozgat ilimizin şirin bir köyünde misafir idik. Düğün dernek işte. Millet sohbet ediyor, gençler halay çekiyor. Köy göç vermiş, tıpkı bizim köylerimiz gibi gençler gurbet ellerde soluğu almış. Köyde yaşlılar kalmış, bir de emekli olup sılaya dönen birkaç kişi.
Muhtar dedi ki:
“Ağabey, bir yaşlı emmimiz var. Halk aşığı dedin mi gözlerinin içi güler. Ne kadar büyük âşık var, hepsinin şiirlerini ezbere bilir. Erzurumlu âşıkları da pek sever. Tanışmanızı isterim. Birazdan gelecek.”
Bir süre sonra sohbet halkamıza dahil olan Mustafa amcamızla tanıştık. Gurbetten gelen bir yakınını görmüşçesine memnun bir ifadeyle, “Hoş gelmişsin Erzurumlu gardaşım, sefalar getirmişsin. Ne iyi etmişsin de gelmişsin. Bize âşıklar memleketinden aşk kokuları getirmişsin.” dedi.
Bu güzel insana birden kanım ısındı. Kendi köyümden, kendi ilimden, hatta kendi kanımdan bir dosttu karşımdaki. Sanki yeni tanışmamışız da kırk yıllık ahbabız. Düğün derneği unuttuk desem yeridir.
Amcamızla iki saate yakın aralıksız sohbet ettik. Eskilerden ve günümüz âşıklarının şiirlerini okudu. Sonra da yeniden yaşıyormuş gibi bir hatırasını anlattı.
Bir vakitler iki ozanı Yozgat’tan köyüne getirip, bir hafta misafir etmiş. Daha ilk gün âşıklara demiş ki: “Gardaşlar, ev sizin, hane sizin, keyfinize bakın, yiyin için. Ama küçük bir şartım var, acıktığınızda saz ile söz ile yemek isteyeceksiniz.”
Bizimkiler için sanki zor iş! Her vakit yemeğe ayrı bir koşma koşmuşlar, ayrı bir makamla vurmuşlar sazın teline.
Mustafa amca, Çobanoğlu’ndan da bahsetti. Onu da çok severmiş. “Vefatına babam kadar üzüldüm” dedi. Anlatırken içtenlikle hüzünlendi.
Reyhanî'nin hastalığını duymuş. Çok üzgündü. Nitekim bu soybemizden kısa bir süre sonra cennete uğurladık onu. "O bir başka âşıktır. O bir başka büyüktür." dedi. Birçok şiirini ezbere biliyordu. "Ölünce kıymetini anlarsınız." dedi. Derken dertlendi. "İsmen hatırlamaz beni, görürseniz bir selamımı söyleyin." diye ekledi.
Çok hislendim, neşelendim, coştum o gün. Mustafa amcamızın ezberden okuduğu Reyhanî şiiri ezberimde yoktu, mahcup oldum.
Al beni ne olur sevdaya götür,
Erenlerden geri kaldım sevdiğim.
Saz bir bahanedir, göğsümü dövdüm,
Bir kemik bir deri kaldım sevdiğim.
Bu zalim zamanın ne ise kastı,
Nereye gittimse yolumu kesti,
Sırtımda kırık saz, elimde testi,
Doldurmadım, yarı kaldım sevdiğim
Âşık Reyhanî’yim uğradım derde
Nerdesin sevdiğim, nerdesin nerde?
Meydanı kaptırdım çakala, kurda…
Bir sürüden biri kaldım sevdiğim.
Ozan, yüreğini kelimelere döker, sözünü cevher kılar, fikrini hazine yapar. Kalpten kalbe yolların karı, kışı kapanmaz. Gelir, muhatabını bir dağ köyünde bulur işte böyle. Ozan'ın sözü yere düşmez, zayi olmaz. Gönül kutusunda saklanır, nadide bir mücevher gibi. Gördüm, bildim, tanık oldum.
Düğün dönüşünde yol boyunca Âşıklarımız resmigeçit yaptı zihnimde. Yıllar önce şiirleri üzerinde sohbetler ettiğimiz, Reyhanî’yi düşündüm. Sözünü sazını defalarca dinlemiştim, şiirlerini okumuştum.
Kendisini hiç hilafsız bu asrın en büyük âşığı olarak görmüşümdür. Hemşerilik gayretiyle böyle düşünmüyorum. O, gerçekten büyük bir âşık. Geleneği çok iyi kavramış, yeniden mayalayıp, yoğurup, özgün bir söyleyişle geleceğe taşımayı bihakkın başarmıştır. Kuralına uygun, derinden, coşkulu şiirler söylemiştir.
“Ama sanatı onun binde biri kadar olmayanlar daha makbul, daha şöhretli, daha popüler olmuşlar, baş tacı edilmişlerdir” diyenleriniz olacaktır. Bunun bir önemi yok.
Zaman hükmünü şaşmaz bir şekilde şimdiden vermiş, onu Âşıklık geleneğimizin abide bir şahsiyeti olarak tescil ve tebcil etmiştir.
Allah gani gani rahmet eylesin.
Toplumsal sorunları kendi proplemi gibi gormus haksizliga ve yoksulluga baskaldirmis , sazının tellerine hesapsız hak ve hakikattan yana vurmuştur.Ulusal duzeyde hak ettiği yere maalesef konulmamıştır. Çağdaşı olan aşıkların gördüğü popüler taninmisligin uzağında kalmıştır.Bu onun eksikliğinden değil maalsef şehrin ve ilgililerin sahipsizliginden kaynaklı bir durum. Sormak lazım Üniversitede Türk Dili ve Edebiyatı bölümü öğrencilere neden bir anma etkinliği düzenlemez . Halk Edebiyatının en guzel orneklerini sunan ozana en çok ilgi gostermesi gereken bir birimin ilgisizligi anlasilir değil.İl dışındaki dernekler belediyeler öncülüğünde ölüm yıl dönümünde anma etkinlikleri neden düzenlemez . Trt ve besteciler şiirlerini en guzel normlarda neden bestelemez.Her ozanın kendine olan özgünlüğü olsada Çağının son kusak Karacaoglanı .Günümüzde yok artik bu degerler..Etkinliklerin bir cok alanda planlanıp uygulanmasi gerekir.
nerede bir reyhani çobanoğlu nerede şimdiki aleyna tilki gibileri ortalık çakala değil yalama dolamaya kalmış. topragın altı stünden emin olmuş.