Şimdi Medine Erzurumlular Misafirhanesinin sorumluluğunu İstanbul’da ikamet eden Erzurumlu İş adamı Hacı Bedrettin Atalar üstlenmiş. Hacı Bedrettin Atalar yıllar önce eşim Mehmet beyin siyasete girmesini isteyen ve kayınpederimle bu konuyu görüşen büyüklerimizdendi ve kırk sene sonra Mehmet Bey ile Medine de karşılaştılar, çok güzel bir hatıra oldu. Biz yirmi kadın ikinci katta ki odalarda kalan Bedrettin Ataların Hanımını ziyaret ettik ve günlerdir sanki çay içmemişiz gibi limonlu çaylarımızı hurma eşliğinde içtik. Bu arada hacı ablamızla orada misafir kalan ve bana “seni bir yerden tanıyorum” diye birkaç kere beni tanımaya çalışan diğer Hacı ablamızın kim olduğunu öğrenince şok oldum. Rahmetli babamın kadim dostu olan İtimat Kuyumcusunun eşi idi. Hacı Bedrettin Ataların birinci yardımcısı da yine Erzurum /Ovacık köyünden Zeki Efendi idi. Çayımızı içtik sohbetimizi dinleyip çok farklı manevi duygularla oradan ayrıldık. Sana çok teşekkür ederiz Mikail Hocam iyi ki grup başkanımızdın, iyi ki bizi buralara getirdin.
HAC’IN İKİ SEMBOLÜ HURMA VE ZEMZEM SUYU
Hepimiz Hurmanın susuz çöllerde yetişen bir ağacın meyvesi olduğunu düşünürüz. Halbu ki Hurma son derece narin, yetiştirilmesi oldukça emek isteyen bir ağacın meyvesi. Vücudun kolayca emebileceği önemli vitaminler içeriyor. Tokluk hissi veren bir özelliği var ve Peygamber efendimiz “ Sizden biriniz iftar açtığında hurma ile açın zira o berekettir” demiştir. Hurma Kur’an-ı Kerimde de 24 ayette zikrediliyor.
ZEMZEM SUYU: Zemzem suyunu inceleyen bilim adamları “zemzem vücuda ve ruha şifa veren bir mucize” diye bahsediyorlar. Dört bin yıllık bir geçmişi var. Dünyanın her yerinde dönem dönem kuraklık çekildiği halde Arabistan gibi kurak bir bölgede Zemzem hiç tükenmemiş.
Bu mübarek topraklarda, Bir şeyin farkına vardım. Burada yetkililer bize üç-dört kere eğitim verdiler. “SABIR “kelimesini n oldukça fazla üzerinde durdular. Orada olsa ki az hızlı hareket etseniz hemen yanı başınızda ki görevli” Haci sabır, Haci sabır” diye sizi efendi efendi uyarıyor. Bu mübarek görevi yerine getirirken sabırlı olmamızı, kimselere bakıp onları kınamamamızı veya onlarla ilgili iyi ya da kötü yorumlar yapmamızı, gıybete giren tüm hareketlerden uzak durmamız gerektiğini orada sadece ibadetle meşgul olmamızı telkin ettiler.
Gerçekten çok ilginç uykunuz gelmiyor ama bünye yorgun olduğu için biraz uzanmak istiyorsunuz. Ve kendinizle farklı bir yüzleşme, iç hesaplaşma yaşıyorsunuz. Sadece ibadetimizi yapıp günahsız bir şekilde nasıl geri dönebilirimin muhasebesini yapıyorsunuz. Orada insanları tanımaya zaman da bulamıyorsunuz aklınıza da gelmiyor. Bunu tüm samimiyetimle söylüyorum, Mekkede korkunç bir kalabalık var ve arabalar aranızdan sessizce süzülüp geçiyor, ne korna sesi, ne çarpma farkına bile varmıyorsunuz. Avrupa da aynen bu durum vardı kırmızı ışıkta bile geçseniz (önce insan diye) durup size yol veriyorlardı burada da bu konuda Avrupa’nın on katı bir güzel davranış var. Kâbe ve Otel arasında 500 metre idi cadde çok geniş ve Bat pazarı gibi küçük dükkânlarla dolu, onlarda aynen bizim buradaki pazar esnafı gibiydiler, satış için bağırıyorlar, sizi çağırıyorlar. Ben Mekke’de çok az alışveriş yaptım. Sadece Otelimiz de Hınıslı bir hemşerimizin küçük bir dükkânı vardı oradan ufak tefek bir şeyler aldım ve milleti oraya yönlendirdim. Oldukça fazla alış veriş yapanlar oldu. B.Ş.Bel. Başkanımız Mehmet Sekmen Bey ve eşini de oraya yönlendirdim onlarda bir şeyler aldılar. Erzurumlu olduğunu öğrendim ya, aşağıya iner inmez önce dükkâna uzanıyor “günaydın “diyor sonra kahvaltıya geçiyordum. Eşim Mehmet Bey “Zekiye Hanım iyi ki sen gurbette değilsin, her halde ilk fırsatta geri dönerdin ya da bulunduğun yerde ki tüm Erzurumluları bulurdun” diye takılıyor.
Alışverişte pazarlık yapıyorsunuz "Turkiye" diye hemen soruyorlar ve “ü” harfini söylemeden “Turkiye” diye bir öncelik tanıyorlar. Esnaftan aldığım izlenim Türkleri çok seviyorlar. Hatta Medine de Yeşil Halı’da namaz kılabilmek için sıra beklerken görevli kadınlar bize “Turkiye bekle” diyor ve bize farklı bir muamele yapıyorlardı.
Hac farizasını yerine getirmek için orada bin bayraktan adam vardı. Nijeryalılar, Pakistanlılar, Faslılar, Mısırlılar, Afganlar Türkmenistan, Kazakistan daha onlarca milletten insan. Ama inanın Kur’an-ı Kerime en çok hürmet eden Türklerdi. Kadınlar başlarına yastık yapıp yatıyorlar, okuduktan sonra yanlarına yere koyuyorlar ama görevliler sürekli topluyor, raflara kaldırıyor ve bir kelime bile kızgınlık göstermiyorlardı. Bence Müslüman ülkelerin yetkilileri Hac’ca gidecek vatandaşlarına özel temizlik, dinimize, Kur’anımıza hürmeti öğreten eğitimler vermeliler.
Medine gerçekten medeni bir şehir. Halkı da Türklere oldukça yakın. Ben son gece torunlarıma, gelinim ve kızıma bir şeyler alayım diye AVM ye gittim. Pazarlık yapıyorum, satıcı bana diyor ki “kocan Erzurumlu sen Kayserilisin onlar böyle sıkı pazarlık yapar.” Zaten de benim dediğim oldu adam ne yapsın.” Burası Mekke ile çok farklı bir şehir. Oldukça fazla Türk esnaf var. İslam tarihinde Mekkeden Medineye göç eden Muhacirlere yardım eden, Medineli Müslümanlara Ensar denmiş. Terim olarak, İslam dininin tarihsel gelişimi açısından büyük bir öneme sahip olan Hicret olayı ile bir topluluğa bu kelimeler kimlik olarak terimleşmiş. Peygamberimiz Ensar ve Muhaciri kardeş ilan etmiş, onlar da bu kardeşliği gerçekten uygulamışlardır.
MEDİNE’YE VEDA: Ayrılık akşamı gelip çatmıştı. Grup Başkanımız gece saat 02 de araçların bizi Medine Havaalanına götürmeye geleceğini bildirdi ve ekibimize “birlikte akşam namazı kılıp Peygamber efendimize bir selamlama daha yapalım” dedi. Erkeler ayrı bizler ayrı yerlerimizde namazlarımızı kılıp önceden kararlaştırdığımız nokta da buluştuk. Mikail Hoca hiç olmazsa Ravza-ı Mutahhara’nın kapısından o yüce kabri görebiliriz umudu ile grup başkanımızı sıkıştırıyorduk. O da hatırımızı kırmak istemiyor ve Suudilerin o suratsız halleri ile “hacı yallah” demelerine katlanıyordu. Kendisinin yönlendirmesi ile tam kapı hizasına kadar geldik ve orada çok güzel bir dua ederek selamlamamızı yaptırdı. Hem ağlıyor hem bizleri ağlatıyordu hocamız. Resule yapılan her ziyaretin onun aşkını gönüllerde biraz daha büyüttüğünü fark ediyordum. Onun sevgisini gönlünde büyütenlerin onunla vedalaşmasına gerek yok elbette ama bu anda vedalaşmak gerekiyordu.
Kadın Hacılar Veda Selamlamasının ardından bir kere daha Cennet Bahçesinde iki rekât Namaz kılarız ümidi ile Ravza’ya koştuk ve nasibimizde varmış, Namazımızı kıldık, secdede duamızı yaptık. “ Yüce resul şöyle buyuruyor.”kim bu benim mescidimde hiç kaçırmadan kırk vakit namaz kılarsa kendisine iki beraat verilir, biri ateşten, biri azaptan kurtulma beraatı yazılır ve nifaktan uzak tutulur.” Rabbim bizleri beraatını alan kullarından eylesin.
Elveda Medine, güzeller güzeli şehir. Elveda Mescid-i Nebevi, Peygamberimin Mescidi. Elveda Cennet-i Baki güzel insanların ebedi dinlenme yeri hepinizi çok özleyeceğiz. Allah fırsat verirse bir-iki yıl sonra torunlarım Muhammed Ilgaz, Doğubey Aras ve peygamber efendimizin halasının adını taşıyan Elfin Berra ‘yı sana getirmek istiyorum. İnşallah tekrar buralara gelmek kısmet olur.
Sen güneşsin sen aysın
Sen nur üstüne nursun
Sen Süreyya ışığısın
Ey sevgili Ey Resul
Ey Resul sana söz verdik
Doğruluktan ayrılmayız
Sen ey esenlik yıldızı
Senin sevginle dolu
Meş’ar, şiâr ve şuur yeri-zamanı demekmiş. Hacı olmak isteyen kul orada beklenen bilinç düzeyine, gerçek şiârına erişecektir. Bu kutsal davete icabet eden ve benim gibi eli boş giden her müslüman Kâbe’de kalbini vesveselerden temizler, Zemzem ile midesini yıkar, Arafatta arif olur, Meş’ar da şuura erer, Mina da temennaya yani aşka varır. Diğer bir deyişle, Kâbe’ de imana, Zemzem’de takvaya, Arafat’ta bilgiye, Meş’ar’da bilince ve Mina’da sevgiye ulaşır.
Allah’ım dileyen herkese bu duyguları yaşatsın… amin…
SON SÖZ: İlk önce bana dinimizin şartlarından olan bu muazzam atmosferi yaşatan Cenab-ı Allah’ıma şükrediyorum. 01.11.2015 te evliliğimizin 40. yılını kutlayacağımız eşim Hacı Mehmet Nuri ÇOMAKLI beye, kafile Başkanımız Sayın Recai BAYRAKTAR Hocaefendiye, Başka bir kafilenin başkanı olmasına rağmen defalarca yanımıza gelerek hatırımızı soran ve yaptığı konuşmalar ile bizleri aydınlatan İlimizin Muhterem Müftüsü Sayın Hasan ÇINAR Hoca efendiye Grup Başkanımız Mikail POLAT Hoca efendiye, çok değerli kafile arkadaşlarıma Haccımızın mebrur olması dileği ile ileriki hayatlarında sağlıklı günler diler şükranlarımı sunarım.
Dostça kalın-2014