Tam 50 yaşındayım. Lise yıllarında ben de okuldan kaçtım, birçok arkadaşım gibi. Onlar oyun oynamak için kahvehaneye giderken ben otobüs terminaline giderdim. Zaten baba mesleği, otobüslere özel bir sevdam olsa da oraya otobüslere bakmaktan çok, gelen giden insanları izlemek için giderdim.
Otobüsten inen, binen ya da uğurlamaya gelenlerin yüz ifadelerini, jest ve mimiklerini izler nasıl duygular yaşıyor olabileceklerini anlamaya çalışırdım.
Bu yetmezmiş gibi tarihi eser ve nostalji de ayrı bir ilgi alanım. Nerede yıkık bir ev , kullanılmış eski bir eşya veya tarihi bir eser görsem saatlerce dururum başında. Dokunur ve onu; daha doğrusu onun ruhunu hissetmeye çalışır hayaller kurarım.
Bu evde neler yaşandı, hangi acı olaylara şahit olundu, hangi güzellikler yaşandı? Ya da bu taşları kimdi kesti, kim yerine koydu, kim harcını hazırladı? Taşları dizerken ustanın teri nerelere damladı, neler düşünüyordu, o gün mutlu muydu yoksa mutsuz mu? Gibi daha akla hayale gelmez birçok şey düşünür, düşünürken de bu dünyadan kopar giderdim.
"Bir garip adamım" ya yazının başlığı, bu başlığı koyup koymamakta bayağı tereddüt ettim. Çünkü bu ve buna benzer; ben çok farklıyım, özelim gibi nitelendirmeleri kendisi için yapan çok insan gördüğümden, hep ar ettim, ben farklıyım demekten. Ama sanki ait değilim bu dünyaya! Mal, varlık ve makam hırsım hiç olmadı. Neyim varsa; yarını hiç düşünmeden ihtiyacı olduğunu ya da olabileceğini düşündüğüm insanlara verdim. Daha doğrusu dağıttım. Gerçi hala daha öyleyim ya, hemde cinsine cibilliyetine tanış olup olmadığına bakmadan.
Elbet bu benim çok iyi bir insan olduğum anlamına gelmez, gelemezde! Sadece ne ben ne de benim olanlarla kendimizi bu dünyaya ait hissedememekten ileri gelmekte. Belki de yanılıyorum, belki bambaşka bir şeydir. Ama ölüm her an aklımda. Hangi ahval ve şeriatta olursam olayım, öleceğim gerçeğini çok iyi biliyor ve büyük bir merakla ebedi alemi bekliyorum. Ama bugün ama yarın! İnanıyorum çok daha güzel olacak orada yaşamak. Bize öğretilen, doğru diye sunulan birçok şeyin ne kadar yanlış olduğunu orada göreceğimizi hissediyor ve tüm iman, inanç ve benliğimle kendimi hazır hissediyorum.
15 temmuz gecesi olanları yurt dışında iken öğrendim. Neler hissetmiş olabileceğimi tahmin edebilirsiniz. Büyük bir şok ve büyük bir üzüntü. Yok yok, üzüntü ifadesi çok ama çok eksik oldu. Doğrusu, büyük bir acı!
Hep dedim kendim için, hep karşı çıktım; dini ve dindarlığı, milli duygu ve düşünceleri, adil ve demokratik olmayı tekelleştiren topluluk, cemaat ve siyasi grupların bu kıymetli duyguları yücelteceğine, belli kalıplara sokarak iyice körelteceğini savundum.
Hayatım boyunca bir siyasi görüşüm olmadı. Mevcutlar içinde de olacağı da yok. Ya hayalini kurduğum milli birlik ve bütünlüğü, sosyal hakların üst seviyede yaşandığı, refah düzeyinin en iyi şartlarda olduğu, sizden veya bizden olmayan diye ayrımın yapılmadığı bir hukuk devletini inşa edecek bir görüşün olmadığından ya da siyasete ilgimin olmayışından, bilmiyorum.
Bu hain planların ters tepmesinin şükrü içerisinde şunu niyaz etmek yüreğimin en derin borcu!
Ey yüce Rabbim, sen 15 Temmuz gecesi bir tokat gibi yüzümüze inen ihanetin bizi uyuşturup rehavete sürüklemesine izin verme! Aksine vatanın bütünlüğü, milletin birliği Türkiye'min aziz bekası için, o'cu bu'cu demeden tek bayrak tek yürek bütünleşmemize vesile kıl Yarabbim. Amin!