Haber Girişi : 17 Kasım 2014 10:53

Bir fikri olan koşsun...

Bir fikri olan koşsun...

Evet; projenin ana teması bu... 

Deniliyor ki, kimin yarınlara dair parlak bir fikri varsa artık şöyle rahat bir nefes alsın, ancak elini de çabuk tutsun. Zira 31 Aralık 2014, son gün...

Kim diyor bunu?

Atatürk Üniversitesi Teknokent.

Ne diyor peki?

ATA Teknokent, inovasyon adına "Girişimcilik Destekleme Programı" kapsamında, girişimciler için yarışma açıldı.

Yarışmanın can alıcı sloganı şu:

-TeknoGP ile kendi işinizin patronu olabilirsiniz.

-Projenize destek verecek yatırımcılar bulabilirsiniz.

-Mevcut işlerinizi geliştirme imkânı bulabilirsiniz.

Projenin kaptan köşkünde, mühendislik fakültesindeki başarılı çalışmalarından yakından bildiğimiz Prof.Dr Recep Sadeler hoca var.

Recep Hoca, az konuşan çok çalışan kıymetli bir bilim insanı. İstiyor ki, Erzurum için çok büyük bir imkân olan Teknokent daha faal duruma gelsin ve sadece Erzurum’da değil, bölgedeki tüm girişimciler bu fırsattan yararlansın.

Bu sebepledir ki, projenin ana iskeletini şu çağrı oluşturuyor:

"İş fikrim var ama sermayem yok, diyorsan işte sana büyük bir fırsat"

İşin şakası yok.

Diyelim ki öyle bir proje sundunuz ki, teknoloji ve yenilik odaklı o projeniz için 650 bin liraya ihtiyacınız var. İşte tam bu noktada, Recep Sadeler hoca ve ekibi imdadınıza yetişecek.

Yeter ki proje, gerçekten ayakları yere basan ve yarınlara dair yeni bi şeyler söyleyen içerikte olsun.

İyi de bu projeler hangi alanlarda olmalı?

Haklısınız. En hayati sorulardan biri budur. İyi güzel de ben nasıl bir fikir sunmalıyım ki kabul görsün.

Recep Hoca ve ekibi bu soruya cevap olacak şekilde, "vizyon" başlığıyla şöyle dolduruyor o vizyonun içini...

“…Sağlık, bilişim, turizm, hayvancılık, tarım, yenilenebilir enerji ve çevre teknolojileri gibi teknoloji alanları başta olmak üzere, Erzurum’da öne çıkan sektörlerde girişimciliğin artması, girişimcilik kültürünün gelişmesi, girişimlerin katmadeğer üreten, istihdam sağlayan, ihracat yapan kuruluşlara dönüşerek Erzurum başta olmak üzere bölgemizin ve ülkemizin geleceğine yön verecek bir program olarak tasarlanmıştır”

Amerika’da zenci özgürlük mücadelesinin sembol ismi Martin Luther King, "Benim bir hayalim var" demişti. Bütün dünyada adeta bayraklaşan o söz, gün geldi hem Martin Luther King’in hayalinin gerçekleşmesine, hem de yeni bir şey söyleyen herkese ilham kaynağı oldu.

Büyük işler yapmak için önce hayal etmelisiniz. Nasıl ki en büyük yangınlar küçük bir kıvılcımla başlıyorsa, nice nice büyük projeler de önce birinin "benim bir fikrim var" demesiyle doğuyor.

Bu projeler laf olsun torba dolsun kabilinden gündeme gelmiş işler değil.

Uzun vadeli hedefleri var. Bakın ne diyor Prof.Dr. Recep Sadeler:

"...Ülkemizin 2023 hedefleri doğrultusunda, ülke ekonomisine katkı sağlayacak, ihracat rakamlarını artırabilecek yeni iş alanlarının oluşması sağlanacaktır. Ülkemizi uluslararası pazarlarda temsil edecek markaların oluşmasına katkıda bulunacaktır."

Yüreği bu vatan ve millet için çarpan herkes aynı heyecanı taşımıyor mu?

Bakınız...

Ülkemiz artık kendi tankını, kendi silahını, kendi helikopterini, kendi insansız hava aracını ve savaş sanayini üretir duruma geldi.

Bu başarıların hepsinin arkasında, önce ham bir hayal, sonra o hayalin kâğıda dökülmüş bir anlatımı yani fikri, sonra da cesur ve çalışkan insanlar var.

Ve en az bunlar kadar önemli olan bir unsur da, bu hayallere inanan ve destek veren siyasi irade...

Bu yarışmayı daha doğrusu bu anlamlı adımı biz burada ne kadar anlatırsak anlatalım yetersiz kalır. En iyisi mi siz bugünden tezi yok Atatürk Üniversitesi’ndeki Teknokent’e gidin ve olup biten herşeyi gözlerinizle görün. Hele de "benim bir fikrim var" diyorsanız, hiç durmayın koşun.

Orada sizi Recep Hoca’nın ekibi karşılayacak ve inanınız ki saçma sapan da olsa "madem benim bir fikrim var" diyorsanız sizi sabırla dinleyecek.

Yarışmanın para ödülü de var. Ama asıl önemli olan ne para ödülü ne de birinci filan gelmek değil. Düşünün ki bu yarışmanın sonunda yüzlerce proje geldi ve içlerinden yalnızca biri hakiki anlamda fark yarattı. Yapılan bütün çalışmalar zahmetler, harcanan para buna değmez mi?

Unutmayalım ki büyük sıçramalarda ya da devrimlerde önce cılız bir ses duyulur. Sonra o cılız ses bir çığlığa dönüşür ve nihayetinde o çığlık öyle büyür öyle büyür ki devasa bir çığa dönüşür.

"Ben çok şey yaparım da imkânım yok" diyenlerin avazı hala kulaklarımızı tırmalıyor.

İşte onlar için de büyük bir fırsat.

Yeter ki söyleyecek bir sözün ve fikrin olsun.

Teknokent bir adım mesafede...