Bundan tam 101 yıl önce Seddülbahir ve Conkbayır sırtlarını tonlarca bombanın yerine bir o kadar taş atılsaydı can kalmazdı ki, o canlar canlarına can katarak düşmana geçit vermediler.
Dünyanın en büyük en güçlü iki donanması, zamanın en gelişmiş teknolojik silahlarıyla kesin zafer için Çanakkale boğazına geldiğinde; tarihlerine kara bir leke düşüreceklerini nereden bilebilirlerdi ki!
Nereden bilebilirlerdi ki, iman ve ülkü birliğinin en büyük donanma, en büyük silahlardan daha güçlü olabileceğini!
Dünya tarihine atılmış en büyük imzalardan biridir Çanakkale Savaşı. Bence Yeni Çağın başlangıcı olan İstanbul'un fethinden bile daha büyük!
Bu kanaate elbet zaferin sonuçları açısından değil, zamanın imkan ve şartlarını değerlendirerek varıyorum!
Ayrıca şu konu unutulmamalıdır ki, o gün Çanakkale geçilseydi, bugün Dünya'nın dengeleri ve ülke coğrafyaları çok farklı olacaktı.
En azından Rusya ya yardım için yapılan bu hareket başarıya ulaşsaydı ne olacaktı? Bu konuyu düşünmek gerek!
Büyük ihtimal Bolşevik ihtilali olmayacak, kominizim diye bir sistem ya doğmayacak ya da farklı bir şekilde kendini gösterecekti. Bugün lanetlediğimiz Amerika'dan daha büyük bir Rusya Dünyanın süper gücü olacaktı. Daha mühimi, Türkiye Cumhuriyeti diye bir devlet olmayacaktı.
Bu olayı araştırmak elbet benim harcım değil. Ama neden bu konuyu yeterince ele almazlar bu harcı olan insanlar, şaşar dururum.
Eğer bu konu hakkıyla araştırılsaydı, o günün tarih cetvelinde yeni bir çağın başlangıcı olacağı muhakkaktı!
Eğer bundan tam 101 yıl öncesine tekrar dönersek, cephede savaşan tek millet tek yürek olan kahramanlarımızın Türklüğünden, Kürtlüğünden, Arap ya da Çerkezliğinden; kızanından kızına, nenesinden dedesine, on iki on üç yaşlarında sıralarını terk edip cepheye koşan yiğit çocuklardan da söz etmeyeceğim.
Bu konu her 18 Martta zaten fazlasıyla anlatılıp durur. Durur da, bu anlatılar neye yaradı? Ne kadar bu milleti birbirine bağlayacak harç oldu?
Ne kadar milleti işini daha düz, daha doğru yapmaya sevk etti?
Hepimiz bu sorularının cevabını çok iyi biliyoruz.
Demek ki bu tür türbinlere oynamanın pelesenk repliklerinin, sosyal medyada paylaşımların çeri çöpü halının alına süpürmekten öte bir şey olmadığının bilinmesi gerekiyor.
Balkanlar'da, Trablusgarp'ta! Yemen'de, Musul'da veya Çanakkale'de Vatanı için, Dini için ve Namusu için çarpışan yiğitlerin tek bir amacı vardı; bu bayrak gönderde tüm azametiyle dalgalanmaya devam etsin
Bu uğurda çarpışan tüm kahramanlar ne Türklük ne de Kürtlük için şehit oldular. Sadece ırz ve namus için. En başta bu bayrağın namusu için!
Savaşırken ne ne Türküm dedi ne de Kürt. Daha önemlisi ne sağcısı vardı ne solcusu! Ne liberali vardı ne de demokratı. Ne cemaatcisi vardı ne bilmem necisi!
Bugün ülkenin halini görüp bölücülere lanet ediyoruz hep bir ağızdan. Ortak düşmanımız Amerika ve Siyonizm, küfürler ediyoruz. Değişen hiçbir şey yok! Değişeceği de yok!
Fenerlilerle Galatasaraylıların arasındaki kine, sağcı, solcu, tutucu, demokrat, ocu bucu arasındaki zıtlığa bakın!
Şu particiliğe de bakın! Hepsi siyah ile beyaz kadar birbirinden farklı, kediyle köpek kadar birbirlerine düşman! Hiç mi yok ortak pir payda? Herk mi bu kadar haklı olabilir kendince?