Yazının başlığında basının tavrına methiyeler düzeceklerimi düşünenler için baştan uyarmalıyım ki başlıkta kastettiğim ve tavrından övgüyle bahsedeceğim basın; bugün habercilikle, gazetecilik ahlakıyla ilgisi olmayan, kalemlerini, görsel-yazılı bütün yayın güçlerini halkı manipüle etmek için kullanan ve Türkiyede başka bir ifade kullanmayı kendi etik değerlerimize yakıştıramadığımız için basın mensupları-organları olarak nitelendirdiğimiz tüzel ve gerçek kişiler değildir elbette.
Malumunuz; son zamanlarda, kimsenin onlardan böyle bir isteği olmadığı halde, Türkiyede her şeyin sütliman olduğuna halkı ikna etme misyonunu üstlenmiş bu basın-yayın organları için kibarca havuz medyası ifadesi kullanılıyor. ATV-Sabah tarafından havuz medyası ifadesine karşılık açılan bir tazminat davasında; mahkeme, havuz medyası ibaresinde herhangi bir suç unsuru bulmadığından, hukukun üstünlüğüne dayanarak biz de havuz medyası ifadesini kullanmakta bir sakınca görmüyoruz.
Havuz medyasının, bilgisayar oyunu şifrelerini, FETÖ şifrelerini bulduk şeklinde yayınlamalarına, sanal ortamdaki bir savaş oyunundan aldıkları video kaydını terörle mücadele klipi olarak izletmelerine haydi gülüp geçelim, bu habercilik anlayışının verdiği çok daha büyük bir zarar var. Söz konusu zarar, aynı görüşte olmadıkları kimseler ile seviyeli bir muhalefet gütmektense, bu kişilere, kurumlara bir an düşünmeksizin terörist, vatan haini yaftası asmakta bir sakınca görmemeleri. Yani bir başka gazete ülkedeki bir soruna dikkat mi çekmiş, muhalif bir dille hükümeti mi eleştirmiş; o halde o gazete bir terör yuvasıdır. Kavramın tanımı abartıyı barındırdığı üzere biri gerçekleri dramatize ederek mi çizmiş, o karikatürist zaten vatan hainiydi. Takdir edersiniz ki bu tavrın övgüyü hakkedecek bir yönünü bulmak neredeyse imkânsızdır.
Kendilerinden ihtiyatlı bir övgüyle bahsetmek istediğim basın yaklaşımına gelecek olursak
Havuz medyasının yıllardır sergiledikleri tavrın ve karşı taraf için çizdikleri profilin aksine, girilen diplomatik ve ekonomik krizde havuz medyası dışında kalan birkaç gazetenin ve basın mensubunun tutumları örnek alınmalı bana kalırsa. Öncelikle kimseyi bir illüzyona ikna etme çabaları yok. Aksi örneklere rastlanması mümkün olsa da benim günlerdir gözlemlediğim kadarıyla; bu kişi ve kurumlar, durum tespiti yapma amacındalar ve halkı bilgilendirme görevlerini yerine getirmeye çalışıyorlar. Aile içinde bir kriz varken bu krizin, ancak krize sürükleyen nedenler detaylıca ele alınırsa çözüleceğinin farkında bir tavır görülüyor muhalif gazetelerden. Yani havuz medyasının öne sürdüğü üzere aile dışında, ailenin zor günler geçirmesinden mutlu olacak düşmanlar değil bu insanların büyük çoğunluğu. Öneriler mantıklıdır değildir tartışılır; zaten gazeteciler hükümete çözüm üreten kurmaylar olmak durumunda değildir. Ancak her şeyden önce bu basın-yayın organlarının vatan haini olmadığı, teröristlik yapmadığı açıktır. Bu nedenle iki basın-yayın grubunun da bize ilettiği iki mesaj var. Havuz medyası bir kez daha dostun acı söylemesi gerektiğini, dolayısıyla kendilerinin dost olmadığını gösteriyor bize. Yanlıştan münezzeh olması mümkün olmayan ve hatalarıyla sıkça eleştirdiğimiz muhalif kalemler ise muhalif olmanın suç olmadığını, muhalifliğin vatanseverliğin zıttı olmadığını anlatıyor bize. Nazım Hikmetin umduğu gibi güzel günler, aydınlık günler göreceğimize inancımızı her daim korurken, bize düşen yerdiğimizden ders almak, övdüğümüzden her daim kuşku duymaktır.