Haber Girişi : 22 Mayıs 2018 00:46

BARIŞIN TEKELCİLİĞİ

BARIŞIN TEKELCİLİĞİ
Filistin-İsrail gerginliği, uluslararası çapta üzerinde en çok konuşulan ve dünyanın yakından takipçisi olduğu bir konu olmuş ve özellikle bölge ülkelerin dış politikalarına yön veren başat etkenler arasında yerini almıştır. 
1947 yılında Birleşmiş Milletlerin bugünkü Filistin ve İsrail topraklarını kapsayacak bölme planından başlayarak, sonrasında Arap komşu devletlerin tavırları, Türkiye’nin bu süre zarfındaki çoğunlukla pasif ve eleştiriye açık politikaları çatışmaların temelini anlamak için önemli tarihi arka planı oluşturmakta. 
Bugüne gelindiğinde ise Filistin’in iç politikası, Hamas’ın savunucu amaçlı izlediği stratejilerin kimi zaman işleri daha kötüye götürmesi tartışmaya oldukça açık bir biçimde bir kenarda dursun, İsrail’in sivilleri hedef almak ve bölgedeki hakimiyetini her geçen gün biraz daha artırmak suretiyle tek güç haline gelme çabasının bir açıklamasının olmayacağı açıktır. Tüm bunların yanında; sözlü ve yazılı medyada yapılan açıklamaların, kaleme alınan yüzlerce düşünce yazısının arasından öyle bir tanesi var ki yalnızca Filistin-İsrail sorununun değil Orta Doğu sorunu da başta olmak üzere dünyayı kan gölüne çeviren ve çevirmiş tüm sorunların temelinde yatan hastalıklı fikri ortaya koymakta. 
Sözünü ettiğim konuşma Gazze sınırındaki vahşete ilişkin olağanüstü toplanan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplantısında Amerika Birleşik Devletleri temsilcisinin konuşması. Temsilci Haley’in söyledikleri ise şu nitelikte: Biz de elbet barış istiyoruz, bizim attığımız her adıma da boyun eğildiği sürece barış ortamını bozacak bir sorun ortaya çıkmayacaktır zaten. 
Haley; İsrail’de büyük bir coşku içinde Trump’ın kızı ve damadının katılımıyla büyükelçilik açılışı gerçekleşirken, diğer tarafta hayatını kaybeden insanların sayısından bahsetmeksizin sorunun İsrail’in varlığının kabul edilmemesinde olduğunu belirtiyor. Bir diğer deyişle, burada yalnızca çözümleri değil, sorunları da biz tanımlarız, diyor. Diğer taraftan, büyükelçiliklerini istedikleri yerde açma hakları olduğunu belirten sözcü, Kudüs’ün yalnızca şimdi değil eski zamanlardan beri Yahudi başkenti olduğunu iddia ediyor ve bu gerçeği kabul etmenin barış ortamının sağlanması için gerekli bir koşul olduğunu öne sürüyor. Yani Kudüs’ün; İslamiyet, Hıristiyanlık ve Yahudilik için kutsal bir coğrafi bölge olduğu gerçeğini yok sayın, zira burada tarihi ve dini gerçekler dahil tüm gerçekleri biz yazarız diyor.  
Konuşmasını bitirirken İsrail’in kurulmasının 70. yılını tüm Amerikanlar adına tüm iyi dilekleriyle kutladığını söyleyen Haley, bu günün aynı zamanda 1940’lardan beri süren vahşetlerde hayatını kaybeden Filistinlilerin anıldığı Nekbe Günü olduğundan bahsetmeye yanaşmıyor ve üstelik Filistin Sözcüsü konuşmaya başladığında da toplantı odasını terk ediyor. 
İngiltere ve İsviçre, Gazze başta olmak üzere Filistin’deki yaşam koşullarının iyileştirilmesinden bahsederken; Haley böyle bir şeyin ABD’nin ajandası içinde yer almadığını göstermekten de geri durmuyor. Tüm bu söylemlerin ve davranış örneklerinin mesajının; barış bizim tekelimizde, bizimle birlikte olursanız yaşama hakkına sahip olabilirsiniz; ancak bu yaşamın insan onuruna yakışır bir hayat olacağının da garantisini veremeyiz olduğu açıktır. Bir başka ifade ile sözcü, barışın ne olduğunu ve ona nasıl ulaşılacağını biz belirleriz, bu yolları takip etmezseniz provokatör ve terörist olursunuz, diyor. Öte yandan barışın tekelciliğini gütmek ile gerçekten barışa ulaşılamayacağı açıktır. Bu nedenle yalnızca İsrail’in ve ABD’nin değil, tüm dünya devletlerinin tekelci anlayışın zıttı bir politika ile sorunlara yaklaşmaması halinde akan kanın durmayacağı su götürmez bir gerçektir. 

Etiketler : rabia
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.