Dünyaca ünlü Barbie oyuncaklarının üreticisi Mattel firması, 2015den bu yana hazırlıklarını sürdürdükleri ve her yıl özel günlerde kamuoyuna sundukları özel Barbie oyuncaklarından birkaçını 8 Mart itibariyle satışa çıkardı. Bu Barbielerin arasında; Atlantik Okyanusunu tek başına geçmeyi başaran ilk kadın pilot olan Amelia Earhart, hazırladığı yayınla atıf alan ilk kadın bilim insanı olan matematikçi/fizikçi Katherine Johnson, ABD bayrağı ile olimpiyatlarda madalya kazanan ilk türbanlı sporcu Ibtihaj Muhammad ve gazetecilerden, hayvan hakları savunucularına kadar onlarca kadın mevcut.
Söz konusu kadınların dış görünüşlerinin ve mesleklerinin öne çıkan noktalarının taklit edilmesi ile yapılan Barbie tasarımlarının arkasındaki amaç ise Mattel firması tarafından resmî açıklamada dile getirildi. Mattel firması adına sözcü, sekiz bin anne ile yaptıkları anket aracılığıyla annelerin; kız çocuklarının ideal kadın olarak maruz bırakıldıkları figürler hakkında endişe duyduklarını ortaya çıkardıklarını belirtti. Bu bağlamda, Mattel firması da Barbie figürü üzerinden yalnızca fiziksel görünüşü ile var olan kadın algısını yermek ve kadınların birçok alandaki yetkinliğine dikkat çekmek adına bu Barbieleri tasarlama yoluna gitmişti.
Mattelin Barbie oyuncakları üzerinden vermeyi hedeflediği mesajla aynı amaca hizmet eden benzer etkinlikler, 8 Mart Dünya Kadınlar günü nedeni ile Türkiyede de düzenlendi. Cinsiyet eşitliğinin sosyal platformlardaki yansıması olan bu etkinliklerin başında Hürriyet Gazetesi tarafından düzenlenen Kadının Gücü Konferansı, 7 bin kişinin katılımıyla İstanbulda düzenlenen Birlikte Güçlü sloganıyla Kadın Yürüyüşü yer almakta.
Kadınların sosyal hayatta, çalışma alanlarında, aile içinde maruz kaldıkları eşitsizliğe dikkat çeken bu etkinliklerde öne çıkan başlık yeni Barbielerin ana fikrinden farklı değil. Etkinliklere hâkim olan mesaj, Sanayi Devriminden bu yana değişen dünya dinamiklerinde kadınlar için kalıplaşmış, gelenekselleşmiş olgulardan artık bahsedilmemesi gerektiği yönünde.
Kadının Gücü Konferansı kapsamında konuşma yapan Dove Marka Müdürü Nazlı Malatyalı, 200 kadın üzerinde yapılan bir çalışmada her 3 kızdan birinin güzel olma kaygısı çektiği sonucuna vardıklarını belirtti. Yani her insanda olabilecek hoş görünme içgüdüsünün söz konusu kadınlar olunca bir yükümlülük oluşturması ve zaman içerisinde değişen güzellik algısının dışında kalınması halinde kusurlu, eksik bir insana dönüşülmesi söz konusu. Cinsiyet ayrımcılığının toplumun sosyolojik yapısında şekillenen ve panzehri zor bulunan bir algı kayması olduğu düşünüldüğünde; siyasi figürlerin, parti liderlerinin cinsiyet eşitliğine vurgu yapmaları bu kaymış algının yerine oturması açısından büyük önem taşımakta.
Beştepede düzenlenen Kadınlar Günü etkinliğinde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiyede gerek cinsel istismar gerek de kadına yönelik ayrımcı faaliyetlerin artmasına neden olanların kaynağını din adamı olarak ortaya çıkıp da kadınla ilgili farklı açıklamalarda bulunup dinimizde yeri olmayan içtihatlarda bulunan kişiler olarak belirlemektedir.
Erdoğan cinsiyetçi ve hakkaniyet yoksunu söylemlerinde kendilerine İslamı dayanak gösterenler için Onlar bu asırda yaşamıyorlar ifadelerini kullanarak cinsiyetçiliğin çağ dışılığına vurgu yapmaktadır. Türk tarihinde cinsiyet ayrımcılığına dair birtakım kara örnekler için Zamanın koşullarına göre toplumların kendi özel şartlarına dayalı uygulamaları, geleneksel davranışları günümüze taşımaya çalışmak meseleyi sulandırmaya yarar sözlerini sarf eden Erdoğan; bu yolla, bu gerici uygulamaların ve zihin yapısının geride kalacağının çağrısını yapmaktadır.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlunun kadın muhtarla bir araya geldiği toplantıda beğenerek öne çıkardığı ifade ise cumhuriyetin bir kadın devrimi olmasıdır. Cephede ve cephe gerisinde mücadele verme hususunda bir ayrımın gözetilmediğini belirten Kılıçdaroğlu, bugün de demokrasiyi kurtarma yolunda kadınlara büyük görev düştüğünün altını çizmektedir.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise TBMMdeki grup toplantısında diyanet adına kadınlara kocalarından dayak yedikleri için şükretmeleri gerektiğini söyleyen zihniyeti sapık olarak nitelendirirken çocuk ve kadın istismarlarına karşı sessiz kalınmaması gerektiğini bunun bir ihanet olacağını dile getirmekten geri durmamaktadır.
Siyasi kanatın, cinsiyet ayrımcılığına ve kadına yönelik şiddete dikkat çekmek ve tepki göstermek adına böylesine faal olmasının yanında, İşçi Kanunu ilgili maddeleri ile düzenlenen tercihi muamele modeli, eşit davranma ilkesi, eşit işe eşit ücret prensibi, hukuk sisteminde de cinsiyete dayalı geniş koruma sağlanmasının amaçlandığının kanıtı mahiyetindedir.
Öte yandan; sosyal hayatta, siyasette, hukukta, cinsiyet eşitliğine ilişkin yaşanan bu denli olumlu gelişmelerin yanında; özellikle cinsel istismar konusunda bugün gelinen noktanın yüz kızartıcılığı inkâr edilemeyecektir.
Bu vahim tablonun; yasama siyasetindeki boşluktan, yeterince önemsememekten ve hatta yer yer sosyolojik gerçekleri örtbas etmek isteminden kaynaklandığını kabul etmek gerekir. O halde bundan sonraki süreçte; kadınlık olgusunun indirgemeci bir yaklaşımla yalnızca annelikle, yalnızca namusla, yalnızca feminizmle bağdaştırılmaması temel ilke olmalıdır.
Diğer bir yandan; şiddete, istismara yönelik olaylarda siyasilerin öğretici ve özenli söylemleri, buna müteakip eğitimde cinsiyet eşitliğine yapılacak vurgu ve nihayetinde eşitlik ilkesini benimsemiş bir yargı sisteminin varlığı cinsiyet eşitsizliği-cinsel istismar sorununun çözülmesinde büyük önem taşımaktadır.