Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, Zeytin Dalı Harekatı kapsamında PKK, KCK, YPG, PYD ve DEAŞ terör örgütü mensubu 4 bin 44 terörist etkisiz hale getirilmiştir. Bugüne kadar 102 mayın, 739 EYP tespit edilerek imha edilmiştir dedi.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bozdağ, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından basın açıklamasında bulundu.
Bakanlar Kurulu toplantısının gündemine ilişkin bilgi veren Bozdağ, Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Kanun Tasarısı imzaya açıldı ve önümüzdeki günlerde parlamentoya sevk edilecektir. İlk defa mağdur haklarına ilişkin müstakil bir kanuni düzenleme yapılmaktadır. Mağdurlara ilişkin pek çok yenilik getirilmektedir. Burada kastedilen mağdurlar suç soruşturması ve kovuşturması sırasında suça muhatap olmuş mağdurları kapsamaktadır. Bunlar içerisinde özellikle kasten öldürme, ağır yaralama, cinsel saldırı ve işkence suçları mağdurları için maddi destek sağlanması, meslek edinmeleri amacıyla kurslar düzenlenmesi, eğer kamu görevlisiyse mağdurun yerleşim yerinin değiştirilmesi ve başka yenilikler getirilmektedir. Çocuk teslimi meselesinde yeni düzenlemeler yapılmaktadır. Boşanma gerçekleştiğinde mahkemenin verdiği karar neticesinde ailenin çocukla ilişki kurması gündeme gelmekte ve bu konuda pek çok sorunlar yaşanmakta. Bugüne kadar bu icra daireleri üzerinden yapılmakta hem çocuklarımızı hem de ailelerimizi üzmektedir. Bu konuda yeni bir düzenleme yapılması kararlaştırıldı. Çocuğun da yüksek yararını gözeterek atılan bu adım çerçevesinde kanunun yasalaşması halinde çocukla ilişki kurma konusu çocuk teslim merkezleri üzerinden yapılacaktır. İcra tarafından yapılmayacaktır. Ailelerden herhangi bir masrafta alınmayacaktır. Çocuğu göstermemek, velayetin değiştirilmesi sebebi olacaktır. Çocuğu göstermeyen taraf eğer nafaka alacaklısıysa geçici olarak nafakası kesilecektir. Eğer göstermeyen taraf göstermemekte ısrar ederse çocuğu göstermeyen taraf hapsen tazyik edilecektir. Bu müeyyideler çocuk tesliminin herhangi bir zora gerek kalmadan doğrudan yapılmasını sağlayacak son derece önemli değişikliklerdir. Suç örgütleriyle etkin ve kararlı mücadele yapmak maksadıyla Türk Ceza Kanunu 220. maddedeki cezalarda artırıma gidilmektedir. Bugüne kadar 2 yıldan 6 yıla kadar olan örgüt kurma ve yönetme suçunun cezası 5 yıldan 10 yıla kadar arttırılmakta, örgüt üyeliği cezası bir yıldan 3 yıla iken 2 yıldan 5 yıla çıkarılmakta ve örgütün silahlı olması halinde cezanın yarı oranda attırılması konusunda bir düzenleme getirilmektedir. Hayvanları Koruma Kanunu ve konularla ilgili önemli düzenlemeler yer almaktadır. Sahipli veya sahipsiz hayvanları öldürmek, işkence veya eziyet etmek bugüne kadar idari para cezasını gerektiriyordu. Bu düzenlemenin yasalaşmasından sonra suç olarak tanımlanacak ve hapis cezası uygulamasına geçilecektir açıklamasını yaptı.
Bakanlar Kurulu toplantısında iç ve dış güvenlikle ilgili değerlendirmeler yapıldığını ve Zeytin Dalı Harekatı'nın da değerlendirildiğini söyleyen Bozdağ, Harekatın başlangıcından bugüne kadar 52 kahraman Mehmetçiğimiz şehit olmuş, 232 kahraman Mehmetçiğimiz yaralanmıştır. Harekat kapsamı içerisinde PKK, KCK, YPG, PYD ve DEAŞ terör örgütü mensubu 4 bin 44 terörist etkisiz hale getirilmiştir. Toplam 332 bölge kontrol altına alınmıştır. Afrin bölgesinin tamamı kontrol altına alınmıştır. Kontrol altına alınan yerleşim yerlerinde terör örgütünün kurduğu tuzakları, mayınları, EYPleri tespit etme çalışmaları da devam etmektedir. Bölgede yaşayan halk ve askerlerimiz için en büyük tehdit bu tuzaklardır. Bugüne kadar 102 mayın, 739 EYP tespit edilmiş ve imha edilmiştir. Zeytin Dalı Harekatı planlandığı gibi başarılı bir şekilde devam etmektedir ifadelerini kullandı.
Suriye yönetiminin daha önce de kimyasal silah kullandığını hatırlatan Bozdağ, O zaman da dünya ayağa kalkmıştı. Fakat soruşturuldu ama adım atılmadı. Tabii bu konuda söz söylemenin ötesinde artık işler yapmak gerekir. Aksi takdirde söylenen sözlerin arkası gelmeyince orada daha büyük cinayetler, daha büyük olumsuzluklar yaşanmaktadır. Türkiye, Suriye'de meydana gelen son saldırıya ilişkin tutumunu en net şekilde ortaya koyan ülkelerdendir. Cumhurbaşkanımız, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin'le Dumada olan katliamı ve saldırıyı görüşmüştür. Tabii bu bölgede Doğu Guta'da yaşananlarla ilgili Türkiye uzunca bir zamandır Rusya üzerinden bir çalışma yürütüyor, oradaki sivillerin kötüleşen durumlarını ortadan kaldırmak, tahliyelerini sağlamak için de önemli çabalar ortaya koyuyor. Amerika'dan açıklamalar var, Rusya'dan da açıklamalar var. Baktığınız zaman bu açıklamalar birbirini teyit eden açıklamalar değil. Birisi başka söylüyor, öbürü başka söylüyor ama bir de ortada fotoğraflar var, ortada görüntüler var, ortada haberler var. Bu fotoğrafları, görüntüleri izlediğimizde, incelediğimizde de bu görüntülerin normal silahlarla oluşmadığına dair de uzmanların kanaatleri var. Öyleyse burada bu konunun çok net bir şekilde geciktirilmeksizin soruşturulması ve aydınlatılmasında da fayda vardır. Tarafların iddialarına bırakılmayacak kadar önemli bir konudur bu. Kimyasal silahların yasaklanması örgütü başta olmak üzere uluslararası kuruluşların burada olup bitenleri süratli bir şekilde soruşturması ve dünya kamuoyunu doğru bilgilerle aydınlatmasında fayda vardır açıklamasında bulundu.
Bize ulaşan bilgiler, hem istihbarat örgütümüz üzerinden hem de elde edilen haberler, görüntüler ve fotoğraflar üzerinden baktığımızda burada kimyasal silah kullandığı çok net bir şekilde gözüküyor diyen Bozdağ, Ancak bunun uzmanlar tarafından da elbette incelenmesi ve soruşturması son derece önemlidir. Sayın Trump'ın açıklamaları da o gün oldu, başka açıklamalarda yapıldı. Bu noktada şunu da söylemek lazım; burada uluslararası toplumun birlikte hareket etmesinde son derece önem vardır, fayda vardır. Birlikte hareket edilmediği takdirde başka olumsuz sonuçlar da ortaya çıkabilir. Uluslararası toplumun Suriye konusunda artık ve rekabeti bir tarafa bırakıp, kendi çıkarlarını bir tarafa bırakıp, insanın yararını, oradaki sivillerin masumların hukukunu koruyan, uluslararası hukuka, uluslararası sözleşmelere, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin kararlarına uygun hareket etmesinden geçmektedir. Eğer bu hareket yapılmazsa uluslararası hukukun da, uluslararası sözleşmenin de, Birleşmiş Milletlerin de, uluslararası örgütlerin de bir hiç olduğu ortaya çıkar. Bugüne kadar Türkiye hep söylüyor, dünya beşten büyüktür ama dünya birden de büyüktür. Çünkü 5 tane üye bir araya geliyor, biri veto ettiği zaman adım atılamıyor. Demek ki burada bir kişinin sözü her şeyi değiştirebiliyor. Onun için dünyanın birden de beşten de büyük olduğunu ifade eden bir ülke olarak, biz burada diyoruz ki, uluslararası hukuk, uluslararası sözleşmeler, uluslararası örgütler, anlamını, saygınlığını, otoritesini kaybetmek istemiyorsa kuruluş amaçlarına uygun hareket etmek zorundadır. Biz Türkiye olarak uluslararası örgütlerin kendi kuruluş amaçlarına uygun hareket etmeleri gerektiğinin altını bir kez daha çiziyoruz. Suriye, artık hesap yapılacak bir konu olmaktan çıkmıştır. Hepimizin insanlığımıza, hepimizin vicdanına sahip çıkma vaktidir. Umarız ki, bundan uluslararası toplum söz söylemekten öte yapacağı somut işlerin gereğini yapar diye konuştu.
Lavrovun açıklamaları var, buna karşılık ABDden yapılan açıklamalar var. Bu açıklamalar birbirini tekzip eden açıklamalar. Onun için biz Doğu Guta Dumada yaşanan hadisenin derhal soruşturulması, işin çok net bir şekilde gerçeğinin ortaya konması gerektiğinin altını çiziyoruz ve bu konuda gecikmeye mahal vermeden adım atılması gerektiğini de ifade etmek istiyoruz. Suriye'nin, Amerika ve Rusya'nın güç savaşına kurban edilmemesi de gerekir. Yani iki ülkenin bilek güreşine oradaki masumların ölümünün kurban edilmemesi de gerekir. Eğer siviller ölüyorsa, masumlar ölüyorsa ve burada uluslararası hukuk çiğneniyorsa hepimizin beraber sivillere masumlara uluslararası hukuka sahip çıkmamız lazım. Burada görüyoruz ki, Suriye'deki masum sivillerin hayatından ve uluslararası hukuktan önce ülkelerin kendi çıkarları önde geliyor. Öyle gözüküyor. Değerlendirmeler de çıkar esaslı değerlendirmedir. Biz hep söylüyoruz artık Suriye konusu ülkelerin ulusal çıkarları penceresinden değerlendirilecek bir konu olmaktan çıkmıştır. Bir insanlık konusu, insan onuru konusu, bir vicdan konusudur. Onun için burada çıkarlar üstü bir değerlendirme yapmakta fayda vardır.
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrovun, "Türkiye, Afrin'in kontrolünü Suriye hükümetine devretmeli" açıklamalarına ilişkin soruyu yanıtlayan Bozdağ, Türkiyenin Afrinde bulunmasının işgal olmadığını belirterek, Daha önce de açıkladık. Türkiye Suriye'nin toprak bütünlüğüne, siyasal birliğine, egemenliğine saygılıdır ve bu harekatta Suriye'nin toprak bütünlüğünü zedelemek değil aksine Suriye'nin işgal edilmiş topraklarını korumak ve Suriye'nin bütünlüğünü korumak maksadı da taşımaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri Afrinde işgalci değildir, kalıcı değildir. Biz orayı teröristlerden ve terör örgütlerinden arındırmak, bölge halkının terör örgütlerinin baskısı ve zulmünden kurtulmasını sağlamak, hem sınır güvenliğimizi hem ülkemizin güvenliğini hem de bölgenin güvenliğini sağlamak için oraya gittik ve şu anda da Afrin bölgesi teröristlerden arındırılmış durumdadır. Ancak teröristlerin tuzakları, mayınları, el yapımı patlayıcıları ve diğer şeylerin tespiti ve imhası devam etmektedir. Daha önce de ifade ettik; biz hedefimize bölgedeki huzur, sükun, barış istikrar ve güven ortamını sağlayınca ancak ulaşacağız. Fırat Kalkanı Harekatı bölgesinde de bölgeyi teröristlerden temizlediğimizde nasıl bölgeyi bölgenin gerçek sahipleri olan onlara teslim ettiysek, şimdi Zeytin Dalı Harekatı kapsamında da Afrin bölgesini Afrinlilere emanet edeceğiz. Onlar kendi oluşturacakları yönetimle mecliste oranın her türlü işini ve ihtiyacını görmeye devam edeceklerdir ve Türkiye olarak da biz onlara bu anlamda yardımcı olacağız. Tabii bizim amacımız Suriye'yi bölmek değil. Demin de söyledim Suriye'de şu anda bir otorite boşluğu var, devlet her tarafta egemen değil. Terör örgütleri işte PYD, PKK, YPG, KCK, DEAŞ önemli bir alanı kontrol etmektedir. Orada devletin otoritesi de yoktur. Tabii Suriye'de meşru muhalefet de var, başka gruplar var ve çok ihtilaf var, çözüm bekleyen sorunlar var ve Suriye'de yaşananların silah zoruyla çözülemeyeceğini Türkiye olarak biz hep söyledik. Burada esas çözüm siyasi çözümdür. Siyasi çözüm ortaya çıktıktan sonra zaten buradaki durumun ne olacağı siyasi çözüme göre netleşecektir. Ama biz Türkiye olarak şunu söylüyoruz; bizim Suriye'nin topraklarında gözümüz yoktur, işgalci değiliz, kalıcı değiliz. Burada siyasi çözüm ortaya çıktıktan sonra da buralar o siyasi çözüme göre şekillenecektir dedi.(iha)